Mavi Kale Derneği Başkan Yardımcısı Ayşegül Özözen, teknoloji bağımlılığının öğrencilerin ders dinleme ve...

Mavi Kale Derneği Başkan Yardımcısı Ayşegül Özözen, teknoloji bağımlılığının öğrencilerin ders dinleme ve çalışma başta olmak üzere birçok konuda yaptığı tahribata karşı geliştirdikleri projeyi anlattı Mavi Kale Derneği, Adana’nın Ceyhan ilçesinde üç yıl önce kurulan bir dernek. Başkanı Türkçe Öğretmeni Tolga Özözen, yıllarca engellilerle ilgili faaliyetlerde bulunmuş bir isim. Eşi İngilizce Öğretmeni Ayşegül Özözen de derneğin başkan yardımcısı görevini üstlenmiş. Tamamı eğitimcilerden oluşan dernek, dezavantajlı kesimlere destek olmak için Ceyhan’da çalışmalar yürütüyor. Ceyhan’da derneğin mütevazı merkezinde görüştüğümüz başkan ve başkan yardımcısı bize çalışmalarını anlattı. Biz yine de söz hakkını kadın başkan yardımcısına vermeyi tercih ettik. Mavi Kale Derneği Başkan Yardımcısı Ayşegül Özözen, “Beş Güne Beş Kitap” projesiyle teknoloji bağımlılığına karşı verdikleri mücadelenin hikâyesini anlattı. Özözen, teknoloji bağımlılığının öğrencilerin eğitimine olumsuz etkilerini anlatarak, “Teknoloji bağımlılığı bu çağın yeni bir hastalığı. O nedenle özellikle çocukların sağlığı, psikolojisi açısından dikkat edilmesi gereken bir konu. ‘Beş Güne Beş Kitap’ çalışmamızın da bu amaca katkı sunması için çaba gösteriyoruz” dedi. Dernek ne zaman kuruldu, fikir kimden çıktı ve şu ana kadar önemli bulduğunuz ne gibi etkinlikler yaptınız ve nasıl bir yönetim kurulu var? Bizim yönetim kurulumuz genellikle eğitimcilerden oluşuyor. Yüzde 80’imiz öğretmen. Biz Adana’ya gelmeden önce Amasya’da öğretmenlik yapıyorduk. Türkiye Beyazay Derneği’nde sadece engellileri kapsayan bir dernekte bir faaliyet gösteriyorduk. Engellileri kapsayan bir faaliyet göstersek de bize engellilerin dışında da insanlar geliyordu. Biz de Adana’ya geldiğimizde Beyazay’ı devam ettirmektense genel merkezi Adana olan bütün dezavantajlı grupları kapsayan bir fikir geliştirdik. Adını da “Mavi Kale” koyduk. Mavi, insanı kucaklar, mutluluk verir. Dezavantajlı grupları koruma böyle bir düşünceden meydana geldi. Derneğimizin çıkış noktası bu oldu. Dezavantajlı gruplardan kastımızsa öncelikle istismar konusundan yola çıktık. Kadına şiddetten, çocuğa şiddetten, cinsel istismar, ekonomik istismar, fiziksel istismar, psikolojik istismar… Bunların hepsini kapsayan bir program yaptık. Bu anlamda kendini dezavantajlı hisseden gruplara ulaşmaya çalıştık. Biz, genellikle yardıma muhtaçlara yardım eli uzatan bir dernek statüsü ile yola çıkmadık. Bizim böyle bir amacımız yok. Biz şuna inandık: Sıkıntılar, engeller eğitim projeleriyle aşılabilir. Her şeyin temelinde olumsuzlukları gidermek için seçtiğimiz yol eğitim. Seminerleri de toplantıları da bunu için yapıyoruz. Eğitim temelli projelerle dezavantajlı gruplara ulaşmak ve onları iyileştirmek adına kurduğumuz bir dernek. GENEL MERKEZ CEYHAN Kaçıncı yılınız? Üçüncü yılımıza girdik. Merkezi Ceyhan mı? Evet. Derneğin genel merkezi Ceyhan. Genel merkezimiz olduğu için Türkiye’nin her yerinde şube açma yetkimiz var. Yönetim kurulu eğitimcilerden oluşuyor dediniz. Bu okullarda nasıl bir avantaj sağlıyor? Eğitimcilerden oluşan bir dernek yönetimi sanıyorum bir tercihi de ifade ediyor… Evet, bu bir tercih. Şöyle ki bizim Ceyhan İlçe Eğitim Müdürümüz de bizim derneğimizin başkan yardımcısı. Engellilik problemini, eğitimle ilgili problemleri ya da dezavantajlı gruplarla ilgili problemleri çözebilmemiz için öncelikle oraya bilinçli gözlerle bakabilen insanlar lazım. Bu da bizim kendi meslek alanımızla ilgili erişebilirlilik anlamında en kolay grup eğitimciler. Ceyhan’da kullanabileceğimiz en kolay yer de okullar. Ondan dolayı bilinçli olarak seçtik. Milli Eğitim Müdürümüze böyle bir teklifle gittiğimizde o da seve seve kabul etti.Beş Güne Beş Kitap” fikri nasıl gelişti? Bunu biraz anlatır mısınız? Derste öğrencilerimizin cep telefonuyla ilgilenmesi büyük bir sıkıntı. Öğretmen olarak biz onların cep telefonlarını almak zorundayız. Ders esnasında sürekli elleri cep telefonuna gidiyor. Bir mesaja bakıyorlar. Ya da başka bir şeyle ilgileniyorlar. Bunu fark ettiğimizde telefonlarını istiyoruz. Bu yer yer tartışmaya da neden oluyor. Bundan ötürü öğrencilerin teknoloji bağımlılığını yenmeleri ve bunun zararlarından kaçınmaları için bir yol bulmamız gerekiyordu. Yine bir ders esnasında cep telefonuyla ilgilenen öğrencime “Sen o telefonu bana ver; ben de sana bu kitabı vereyim” dedim. Daha yumuşak bir etki yaptığını gördüm. Projenin ismi nasıl oluştu kafanızda? İşte tam da bu öğrencilerimle bu şekilde muhatap olurken, “Acaba ne yapsak? Mesai açısından hafta beş gün. Her gün bir kitap” şeklinde yüksek sesle düşünürken “Beş Güne Beş Kitap” neden olmasın dedim. Etkili olduğunu ve projenin yaygınlaştığını görmek de bizi mutlu etti. Tabii akılda kalıcı bir adının olması da önemliydi. Kampanya kapsamında kaç çocuğa ulaşıldı tahmini bir rakam verebiliyor musunuz? Tahmini bir rakam verecek olursam 500’ün üzerinde. Bu kitap kampanyası nereye varacak. Siz hem kitapseverlerden hem de sanatçılardan ne bekliyorsunuz? Kitap kampanyamız ömrümüz yettiği kadar devam edecek. Sonra kızıma devredeceğim. Bunun çıkış noktası kızımdı. O oyun oynamayı severdi. Ben hep kitap okusun bana kitaplar anlatsın isterdim. Ben bunun hayaliyle bu işe başladım. Bize destek olmak isteyenlerden kitaplar aldık; ama gidip de isteyemedik. İnsanlardan bir şey istemek güzel vermeleri de güzel; ama artık bu arz talebe dönüyor. Sizin içinde bulunduğum faaliyetin değerini düşürüyor. Tabii ki herkesin duymasını ve vermesini isteriz. Kampanya için kitap bağışının hiç olmadığını düşünürsek, nasıl yürüteceksiniz bu çalışmayı? İnanın kendi imkanlarımızla da olsa bunu sürdüreceğiz. Yönetim kurulu üyelerimiz de biz de bunun altından kalkarız. Bundan daha güzel, daha iyi ne olabilir? Zaten büyük ölçüde kendi imkanlarımızla öğrencilerimize kitap ulaştırdık. Varsın bundan sonra biraz daha sorumluluk alalım. Ama tekrar etmek gerekirse, elbette öğrencilerimizin okuma kültürüne katkı sunmak isteyen herkesin desteğine açığız. Bu arada teknoloji bağımlılığını gündeme getiriyorsunuz. Malum, dijital dünyanın epey belirleyici olduğu bir çağda sanıyorum kampanyayı doğru anlatmak da gerekiyor… Elbette. Biz, öğrencilere de velilerimize de teknoloji bağımlılığını anlatırken, teknolojiden vazgeçelim demiyoruz. Bu çağımızın bir gerçeği. Ama asıl daha zor olan gerçek, teknoloji bağımlılığına karşı nasıl mücadele etmemiz gerektiğini bilmemektir. Bakın, birçok bağımlılıkla ilgili kliniklerden söz edebiliriz. Tedavi yöntemlerini de konuşabiliriz. Ancak teknoloji bağımlılığı bu çağın yeni bir hastalığı. O nedenle özellikle çocukların sağlığı, psikolojisi açısından dikkat edilmesi gereken bir konu. “Beş Güne Beş Kitap” çalışmamızın da bu amaca katkı sunması için çaba gösteriyoruz.