İnsan bazen söze nereden başlayacağını bilmiyor. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilk maddesini insanların beynini açarak zerk edemeyiz, biliyorum. Ama söylemeye devam edeceğiz. İnsanlar, eşit,...

İnsan bazen söze nereden başlayacağını bilmiyor. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilk maddesini insanların beynini açarak zerk edemeyiz, biliyorum. Ama söylemeye devam edeceğiz. İnsanlar, eşit, özgür ve vicdan sahibi olarak doğar. Mesele tam da bu düsturu içselleştirememekten kaynaklanıyor. İster inanın, ister inanmayın. Canım bu satırları yazmayı hiç istemiyor. Ama insanız ya, vicdan taşıyoruz ya, sessiz kalamayız. Efendim, olay belli. Çok şükür fail ve mağdur da belli. Ama bu yetmiyor. Evet, Muharrem Sarıkaya deneyimli ve başarılı bir gazetecidir. Ama ona bir emekçiye tokat atacak cesareti veren ve hiçbir şey olmamış gibi konuğuyla (Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, konuğu ayrıca konuşacağız) programına devam etmesi cüretini veren nedir? Sarıkaya’nın kişiliğini tahlil edecek kadar kendisini tanımıyorum. (Doğrusu artık tanımak da istemem) Ama gerçek şu ki, karşısındakinin bir onur ve haysiyet sahibi bir kişi olduğunu idrak edememiş bir kişi olmasından ileri geliyor. Bu bakış açısı tamamen egemen ve güçlü olmanın, yani kendisini meslektaşımız Ahmet Demir’den üstün görmenin verdiği ruh halinden geliyor. Biz emekçiler bazen şanslıyız. Yok yok sadece bazen. Çünkü, başımıza gelenler kazara bir kamera görüntüsüne yansımazsa kimsenin bizi insan yerine koyacağı yok. Zira Muharrem Sarıkaya da, görüntülerin kamuoyuna yansımasından sonra “mazeretsiz” özrünü iletiyor. Ahmet Demir gibi emekçiler her gün ve defalarca bu davranışlara maruz kalıyor ve birileri “Aman kafana takma. Bırak Allah’ından bulsun. Sen kendine yakışanı yap” gibi lafları söylüyor. Hemen herkes egemenlik ve güç ilişkisi karşısında emekçilere “İdare et, unut gitsin” diyor. Muharrem Sarıkaya, başka zamanlarda kameralara yansımayan böyle davranışlarda bulunmuş mudur, bilemiyorum. Ama bir defa yansıdı ve “kamu vicdanı” onun bu davranışını unutmayacak. Meslektaşımız Demir’e kurumu ve sendikalar sahip çıktı. Kendi adıma görüntüleri izlerken yaşadığım üzüntüyü anlatmam mümkün değil. Ama mesele bundan ibaret değil. Muharrem Sarıkaya tokadı atıyor ve yayın devam ediyor. Sayın Fatma Şahin, Gaziantep’in baklava sarısı renginden bahsediyor. Beşerî sermayeden bahsediyor. Eğitim şehri, bilim şehri Gaziantep’ten bahsediyor. Bütün Türkiye’ye örnek projelerden, sosyal sorumluluk projelerinden söz ediyor. Peki, çok güzel. Bunları konuşurken Sarıkaya, öfke dolu davranışlar, el kol hareketleri sergilemeye devam ediyor. Koskoca bir kentin belediye başkanı ise bu durum karşısında yayın için vereceği mesajları söylüyor. İyi de az önce Sayın Başkan, az önce karşınızda bir emekçi tokat yedi. Genç bir insan hakarete uğradı. Vicdanınız neden harekete geçmedi? Ahmet Demir, o anda sahiplenilmeyi hak etmiyor muydu? O genç arkadaşımızın gururu sizin programda vereceğiniz mesajdan daha kıymetli değil miydi? Muharrem Sarıkaya’ya ilk cevabı sizin vermeniz hem insan hem seçilmiş biri olarak üzerinize vazife değil miydi? Evet Sarıkaya özür diledi. Habertürk de özür diledi. Ama Sayın Başkan siz bir kadın, bir anne ve yüz binlerce Gaziantepli’nin belediye başkanı olarak ne yaptınız? Siz şehrin emin insanısınız değil mi? Evet sessizlik sinemada güzel ama maalesef izlediğimiz bir film değildi. Açıkçası Ahmet’in gururu, haysiyeti yok sayılırken sessiz kalan herkes en az Muharrem Sarıkaya kadar kibrine yenilmiş ve vicdanından uzaklaşmıştır. Güç neredeyse oraya yaslanarak hareket etmiştir. Geçmiş olsun Ahmet Demir. Yanındayız….