Bir önceki köşe yazımda da yazdığım gibi, hani bir zamanlar ‘Arap Baharı’ derlerdi ya, ABD kongre binasının basılması olayı “Şimdi de ‘Amerikan Baharı’ mı?” sorusun akıllara getirdi. Haklı olarak; “Et...

Bir önceki köşe yazımda da yazdığım gibi, hani bir zamanlar ‘Arap Baharı’ derlerdi ya, ABD kongre binasının basılması olayı “Şimdi de ‘Amerikan Baharı’ mı?” sorusun akıllara getirdi. Haklı olarak; “Etme bulma dünyası” sözünü düşünmeden edemiyor insan. Tarihe bir göz atacak olursak, ABD’nin bugüne kadar 96 ülkede 237 askeri darbe gerçekleştirdiği, 239 darbe girişiminde bulunduğu görülüyor. Bu darbeler arasında Türkiye’deki darbeler de var. Mesela 12 Eylül 1980 darbesi üzerine, bir ABD yetkilisi, “Bizim çocuklar başardı” ifadesini kullanmıştı… ABD’de başkanlık seçimlerinin resmen tescil edileceği kongre oturumu başladıktan kısa süre sonra, Trump destekçilerinin polis barikatını aşarak kongre binasına girmesi olayı, dünyada daha çok tartışılacak. ABD Kongresi’nin 200 yıl sonra saldırıya uğraması ve kongre üyelerinin sığınağa girmesi, bir bakıma ABD demokrasisinin sığınakta koruma altına alındığının göstergesi de sayılabilir… Kongre baskınında kızgın göstericilerin kırıp dökmesi, talan etmesi ibretle izlenirken, “Burası ABD’nin başkenti Washington mu, yoksa Uganda’nın başkenti mi?” sorusu akılları kurcaladı… Ne Nijerya idi orası ne Tanganika, ne de Sudan veya Uganda! Gelişmemiş veya az gelişmiş bir ülkenin başkenti değildi, dünyaya demokrasi dersi veren, dünya jandarmalığına soyunan, kendi demokrasi anlayışını yerleştirmek için kılıflar uyduran ABD’nin başkenti Washington’du. Türkiye’de 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ya da ‘kalkışmanın’ arkasında kim veya hangi ülke vardı? Darbenin elebaşı şu anda Amerika’da yaşamıyor mu? Türkiye’nin iade talepleri niye reddediliyor? Ancak söz konusu darbe girişimi başarısızlığa uğradığından, ABD ve Batı, kalkışmaya inanmak istemedi. Halbuki bal gibi de kalkışmaydı. Bir darbe girişimiydi. Ha; başarılı olsaydı alkışlayacak ve yeni yönetimi hemen tanıyacakları gibi, övgüler düzeceklerdi. Ancak Türk halkı, Erdoğan’ın çağrısı üzerine sokaklara döküldü. Meydanlara indi, tankların önüne dizildi. Mermilere hedef oldu. Gerçek Türk polisi ve gerçek Türk askeri, darbeye geçit vermedi. ABD ve Batı, Türk milletinin bu fedakârlığını hazmetti… Mısır’da Batı’nın kuklası Sisi’yi askeri darbe ile işbaşına getirenler kimlerdi? Demokratik seçimlerle iktidara gelen Muhammed Mursi, iktidardan neden indirildi? Irak’ta da aynı taktikleri yıllarca uyguladılar. Suriye’de YPG ve PKK’ya destek verdiler. Birçok ülkede de! Milyonların kanı akıtıldı. İşte o kan ABD’ye de bulaştı. Ülkelerinden, yerlerinden edilen Suriye halkı, Irak ve Afganistan halkları, Asya ve Afrika’da huzur bulamayan ülke halkları Batı’ya akın etmek zorunda kaldı. Yunanistan ve AB ülkelerinin huzuru bozuldu. Şikâyetler yükseldi. Botlar delindi, binlerce masum insan Akdeniz’in sularında balıklara yem edildi. Mültecilere Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk halkı kucak açtı… ABD işte demokrasiyi dış ülkelere böyle ihraç ediyor.  Kongre olayından sonra, İngiltere, Fransa, Almanya, Norveç gibi ülkeler de şimdi ABD’ye demokrasiyi hatırlatıyor. Mesela Başbakan Merkel’in Yardımcısı Olaf Shulz, “İktidarın barışçıl bir şekilde el değiştirmesi her demokrasinin mihenk taşıdır. Bu, ABD’nin dünyaya öğrettiği bir derstir. Trump’ın bunu şiddet ve yıkımla berhava etmesi onursuzluktur” diyor… İnsanoğlu öyle bir noktaya geldi ki, ‘Dünyaya demokrasi dersi vermek sana mı kaldı?’ demeden edemiyor. Bakalım ‘ABD Baharı’ bundan sonra ne gösterecek?