Vatandaş TÜİK’in enflasyon rakamlarına değil, cebine yansıyan enflasyonu biliyor ve yaş...

Vatandaş TÜİK’in enflasyon rakamlarına değil, cebine yansıyan enflasyonu biliyor ve yaşıyor. TÜİK’in her ay açıkladığı enflasyon rakamları da, her geçen gün, inandırıcılığını daha çok kaybediyor. Her ay düzenli olarak enflasyon rakamlarını açıklayan TÜİK, birkaç gün önce Kasım ayı enflasyon rakamlarını da açıkladı. Kasım ayında TÜFE’nin yüzde 2,30 artarak, yıllık enflasyon yüzde 14,03 düzeyinde gerçekleştiğini açıklayan, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, açıklanan enflasyona istinaden yaptığı açıklamada "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en hassas olduğu hususlardan bir tanesi de vatandaşlarımızın enflasyona ezdirilmemesidir. Şu anda ısınma amaçlı olarak yurtdışından 100 birime mal ettiğimiz doğalgazı 4'te 1'i fiyatına yani 25 birime vatandaşlarımıza satıyoruz. Elektriği ise üretim maliyetinin yüzde 50'si daha düşük bir fiyatla sunuyoruz” demiş. Bu sözler üzerine bizim vatandaş olarak anlamamız gereken önümüzdeki günlerde doğalgaz ve elektriğe daha çok zam gelebilir mi demektir ki? Bizim bir vatandaş olarak, çevremizdeki vatandaşlarımızdan duyduğumuz,  bildiğimiz, gördüğümüz, yaşadığımız, vatandaşlarımızın ekonomik olarak zor durumda olduğudur. Elektrik zamlarından mağdur olan vatandaşlarımızın, kışın girmesine rağmen halen doğalgaz kullanımında merkezi sistem yakıt kullanılan binalarda kaloriferleri yakalım mı? Doğalgaz kullanmaya başlayalım mı? Biraz daha bekleyelim mi? diye yapılan tartışmaları duyuyoruz. Pek çok vatandaşın ben bu yıl kömür yakacağım diye baca temizliği yaptığını duyuyoruz görüyoruz. Mazot fiyatlarının benzin fiyatlarını geçtiğini, LPG fiyatlarının neredeyse benzin fiyatına geldiğini görüyoruz yaşıyoruz. Alkol fiyatlarının yüksek olmasından dolayı evinde alkol yapan, sigara fiyatlarının yüksek olmasından dolayı kaçak sigara kullanan hatta sigara yerine tütün kullanan milyonlarca vatandaşın olduğunu bilmeyen kaldı mı ki?   AKŞAM PAZARI Haber kanalı olan bir televizyonun, her saat başı verdiği haberlerde, pazara akşam üzeri, yani akşam pazarına giderseniz fiyatlar düşüyor, 6 liralık salatalığı 5 liraya, 2 liralık yeşilliği 1 liraya alabilirsiniz diye haber yapması üzücü ve düşündürücüdür. Ekonomistler enflasyonun sebeplerini talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu olarak tarif ediyorlar. Talep enflasyonunun, bir ekonomide üretilen mal ve hizmetlerin toplam talebi karşılayamadığı durumlarda oluştuğunu, maliyet enflasyonunun ise, bir ekonomide üretim maliyetlerinde artış yaşanması sonucunda oluştuğunu ifade ediyorlar. Basın yayın organları başta olmak üzere, çevremizden de duyduğumuz bildiğimiz gördüğümüz ülkemizdeki enflasyonun daha çok maliyet enflasyonundan kaynaklandığı yönünde. Çiftçi diyor ki, mazot fiyatları arttı, gübre fiyatları arttı, yem fiyatları arttı, nakliyat fiyatları arttı. Doğal olarak artan her maliyet ürün fiyatına yükleniyor. Sonuç yüksek enflasyon. Peki enflasyon neden düşük gösteriliyor? Enflasyonu düşük göstermenin pek çok sebebini saymak mümkün. İşçiye,  memura, emekliye düşük ücret vermekte enflasyonu düşük göstermenin önemli sebeplerinden bir tanesi. Memur ve memur emeklisi maaşları için, 2019 yılında yapılan toplu sözleşme görüşmelerinde 2020 yılı için yüzde 4+4, 2021 yılı için de yüzde 3+3 oranında zam yapılmıştı. Hele ki son yıllarda enflasyonun faturasını en ağır şekilde ödeyen kesim ise memurlar. Bu güne dek memura enflasyona endirmeyeceğiz ifadesinin açıklaması, memura zam vermeyeceğiz. Enflasyon karşısında memurun maaşını korumaya çalışıyoruz demektir. Enflasyon oranında zam demek sıfır zam demektir. Keşke TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları gerçek enflasyon olsaydı da, başta memurlar olmak üzere sabit ücretlilerin alım gücü düşmeseydi. Sabit ücretliler arasında maaşı reel olarak en fazla eriyen kesim memurlar ve emekliler. Yapılan toplu sözleşmelerde enflasyonun altında kalan maaş zamlarının TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarıyla eşitlenmesi bile maaşların erimesine, alım gücünün düşmesine engel olamadı. Son 10 yılda memur ve memur emekli maaşlarının alım gücü yaklaşık yarı yarıya düştü. Görülüyor ki yetkili sendika ile hükümet arasında yapılan zammın her dönem enflasyonun altında kaldığı için yapılan toplu sözleşmenin hiçbir manasının olmadığı da ortada. 2022 ve 2023 yılı maaşlarının artışıyla ilgili Ağustos ayında yapılan toplu sözleşmelerde temmuz ayı enflasyonun yüzde 18.95 olduğu ortamda yetkili sendikanın yüzde 21 ve 18 zam istemesinin mantığı nedir? Ve verilen zam ise, 2022 yılı için yüzde 5+7, 2023 yılı için ise yüzde 8+6. Maalesef her zaman olduğu gibi, yüksek enflasyonun faturasını maalesef düşük gelirliler ve sabit ücretiler çekiyor.