Bugün dünya nüfusunun yüzde 55’i kentlerde yaşıyor. Bu oranın 2050’ye kadar yüzde 70’e çıkması öngörülüyor. Türkiye’de ise 1927 yılında nüfusun yüzde 25’i kentlerde yaşarken, bu oran 2023 yılında yüzd...

Bugün dünya nüfusunun yüzde 55’i kentlerde yaşıyor. Bu oranın 2050’ye kadar yüzde 70’e çıkması öngörülüyor. Türkiye’de ise 1927 yılında nüfusun yüzde 25’i kentlerde yaşarken, bu oran 2023 yılında yüzde 75’e ulaşmış durumda. Nüfusu 1 milyonun üzerindeki kent sayımız 24’e ulaşırken; bu sayı Fransa’da 1, Almanya’da 3, İspanya’da 4, İngiltere’de 8, Avrupa’nın tamamında ise sadece 35. Türkiye’deki kent nüfusu korkutucu hızla artmaya devam ederken bu durum; sağlıklı ve ucuz gıdaya erişim, yoksulluk, eşitsizlik, trafik ve ulaşım, işsizlik, güvenlik, sağlık sorunları, göç, kültürel uyumsuzluk ve çevresel bozulmalar gibi sorunları içinden çıkılmaz hâle sokuyor. // KENTLEŞME VE EĞİTİM SORUNU Özellikle büyük kentler, insanlarımızın yaşamaktan keyif aldıkları değil, aileleri ile birlikte ayakta kalmak mücadele ettikleri yerler olmaya dönüşüyor. Üstelik sorunlar bu kadarla da kalmayıp hızlı kentleşme ile öngörülemeyen daha da büyük sorunlar ortaya çıkıyor. Bu sorunların başında eğitim geliyor. Eğitim, sadece merkezi hükümetlerin çabası ve inisiyatifi ile çözüm üretebilecek bir konu olmaktan çıkıyor. Yerel yönetimler de olanakları ölçüsünde eğitime önem vermek, katkı sunmak, koşullarını iyileştirmek zorunda kalıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi geçen hafta başında çok önemli bir yapılanmayı gerçekleştirdi. Büyükşehir Belediyesi ve 30 ilçe belediyesi uyumlu ve ortak çalışma yapısını kurmak amacıyla, İzmir Yerel Yönetimler Eğitim Kurulu’nu oluşturarak, destekleyici ve kapsayıcı eğitim faaliyetlerini gerçekleştirmeyi amaçlıyor. // 40 YILLIK EĞİTİMCİ AYTEKİN HOCA Bu yapılanmanın başında ise İzmir Büyükşehir Belediyesi Eğitim Koordinatörü, yürekli bir Atatürkçü öğretmen Aytekin Sözen geliyor. Tarih öğretmenliğinde 40 yılı geride bırakan Aytekin Hoca, bu yapılanma üzerinde çok uzun süredir çalışıyordu. İYEK ile İzmir Büyükşehir Belediyesi ve 30 ilçe belediyesinin eğitime ilişkin çalışmaları koordinasyon içerisinde ilerleyecek, zaman ve kaynak israfı önlenecek. Aytekin Sözen ile geçen hafta projeyi kapsamlı şekilde değerlendirme şansı buldum ve bu şehirde yaşayan ama hiçbir siyasi partiye aidiyeti olmayan bir yurttaş olarak büyük mutluluk duydum. Ulu önder Atatürk’ün “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder.” sözü kafamı kurcalarken, Aytekin Hoca’ya aklıma takılan her soruyu sordum ve tüm cevaplarımı aldım. // BİR YIL SÜREN YOĞUN HAZIRLIK Başkan Tunç Soyer’in katkısı ile kurulma aşamasına İYEK’in kurulması ile ilgili uzun süre alan ön hazırlıklar neticesinde İzmir Büyükşehir Belediyesi Eğitim Koordinasyon Ofisi, 30 ilçe belediyesinin 14’üne ziyaretler gerçekleştirmiş. Aytekin Sözen, “Bu ziyaretlerde gördük ki gerek İBB’nin gerekse ilçe belediyelerinin çalışma ve uygulamalarının güçlendirilmesi ancak bundan çok daha önemlisi belediyeler arasında öğrenme ve deneyim paylaşımının sağlanması aşamasında ciddi eksiklikler olduğunu gördük” diyor. Amaçlarının; özellikle de okul öncesi eğitimde ulaşılabilir, adil ve kaliteli eğitimi sağlamak olduğunu vurguluyor. Herkes için hayat boyu öğrenme ve nitelikli eğitim olanaklarını desteklemeyi temel vizyon olarak belirlediklerini kaydediyor. Okul öncesi eğitimden, temel eğitime; engelli bireylerin eğitim imkanlarına ulaşmalarından yüksek öğretime kadar kapsayıcı öğrenmeyi teşvik etmenin de yerel yönetimlerin görevleri arasında olduğunun altını çiziyor Aytekin Sözen… Nedeni ise gayet anlaşılır… OECD’nin, “Bir Bakışta Eğitim” raporuna göre Türkiye, okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranında 30 ülke arasında son sırada yer alıyor. Türkiye’de 3-5 yaş grubu için çocuk başına yapılan harcama 5 bin 381 dolar iken bu harcamanın OECD ortalaması ise 8 bin 141 dolar. Bu seviyeden kurtulmak için aile içinde ve topluluklarda eğitimi canlandırmak, modern eğitim teknolojilerinin kullanımını desteklemek gerekiyor. İzmir’i kapsayıcı, güvenli, dirençli ve sürdürülebilir yapmanın yolu kuşkusuz eğitimden geçiyor. Bu sayede ekonomik, sosyal ve çevresel kalkınmanın temelini sağlam şekilde atabilmek mümkün olacak. İZMİR’İN EĞİTİM ORTALAMASI 18 İLÇEDE İLKOKUL SEVİYESİNDE Türkiye’de zorunlu eğitim bugün “resmi açıklamalarda” 12 yıl olarak uygulanıyor. Pekâlâ gerçek öyle mi? İzmir Büyükşehir Belediyesi Eğitim Koordinatörü Aytekin Sözen, kentteki 30 ilçenin 18’inde eğitim ortalaması ilkokul, 8 ilçede lise ve 4 ilçede ise lisans düzeyinde olduğu bilgisini veriyor. Ve şu değerlendirmeyi yapıyor: “İzmir iç ve dış göç alan, bu yüzden nüfusu hızla artan bir kent. Bu nedenle toplum yapısı sürekli değişiyor. Göç ile gelen bu kişilerin çoğunluğunun eğitim seviyesi düşük. Bu insanlar İzmir ile ilgili tüm bileşenleri de etkiliyor. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilen eğitimler ise sadece zorunlu okul çağındaki çocukları kapsadığı için, kentteki eğitim sorunlarını çözmeye yeterli olmuyor. Buradan yola çıkarak İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerimiz ile birlikte uyumlu ve ortak çalışma yapısını kurmak amacıyla, İzmir Yerel Yönetimler Eğitim Kurulu’nu oluşturarak, destekleyici ve kapsayıcı eğitim faaliyetlerimizi mevzuat çerçevesinde siz paydaşlarımız ile eşgüdümlü bir şekilde gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz.” AKP VE MHP’Lİ BELEDİYELERİN İLGİ ALANINDA EĞİTİM YOK MU? 30 yıldır tanıdığım, benim de tarih öğretmenim olan Aytekin Sözen, hayatımda tanıdığım en açık sözlü eğitimcilerin başında gelir. Kendisi ile sohbetimizde beni çok üzen ve hayrete düşüren cümleler de duydum. Yazıp yazmamakta tereddüt edince kendisinin iznini alarak yazmaya karar verdim. Geçen hafta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in başkanlığında gerçekleşen 1. İzmir Yerel Yönetimler Eğitim Kurulu toplantısına, AKP ve MHP’nin yönetimindeki ilçe belediyelerinden Başkan ya da üst düzey yönetici konumunda olan bir temsilci katılmamış. “Böylesine hayati bir konuda da siyasi ayrışmalar mı uç veriyor” diye sordum Aytekin hocaya. Benimle aynı üzüntüyü samimi olarak paylaşan Sözen’in değerlendirmeleri şöyle: // “30 İLÇE ARASINDA AYRIM GÖZETMEDİK” “Eğitim gibi bir konuda elbette siyasi ayrışma olamaz olmamalı. Bizler, yaklaşık bir sene süren yoğun hazırlık çalışmalarımızda ayrım gözetmeksizin ilçe belediyelerimizin tümü ile iletişimlerimizi kurduk. Bu iletişimlerimizin dayanak noktası, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’den alanımız ile ilgili aldığımız tam yetki idi. Hatta kent merkezine uzak konumlanan ilçelerimizin eğitim faaliyetlerinin daha fazla desteklenmesi konusunda bakış açısına da sahibiz. AKP ve MHP’nin yönetiminde olan altı belediyemizi ve kayyım yönetiminde olan Urla belediyemize bizzat ben ulaşarak, davetimizi ilettim. Bu davetimizi resmi yazı ile kendilerine ulaştırdık. İstedik ki, hayata bakış açımız ne olursa olsun, yurttaşlarımızın eğitim ihtiyaçlarına ortak çözümler üretelim. İlçe belediyelerimizin bu alandaki ihtiyaçlarında Büyükşehir olarak bizim katkımız ve desteğimiz olabilir. Eğitim, insana en fazla dokunan ve çok önemli bir bilim dalıdır. Bu desteği hangi bilimsel esaslara göre belirleyebiliriz diyerek birlikte çalışmaktı temel hedefimiz. 7 belediyemizden 5’i cevap vermeye bile tenezzül etmedi. Tunç başkanımızın katıldığı toplantımızın olduğu günün sabahına kadar bu cevapları bekledik kendilerinden, yerlerini ayırdık. Urla Belediye Başkanlığı görevini de yürüten Sayın Kaymakamımız önce geleceğini belirtti ancak daha sonra vazgeçti. Adını vermek istemediğim bir belediyemiz ise bizi açık açık tersledi. Ancak gazeteniz aracılığı ile kendilerine davetimizi tekraren iletmekten mutluluk duyuyorum. AKP’li ve MHP’li ilçe belediyemiz ile Urla belediyemize bu davetimiz geçerlidir. Başımızın üzerinde yerleri var. Eğitimin siyaseti olmaz. Bugün gelişmiş dünya kentlerine baktığımızda yerel yönetimlerin eğitim ve öğrenme süreçlerinde oldukça aktif olduklarını görmekteyiz. Daha dirençli ve gelişmiş bir şehir olmak için eğitim ve öğrenmeyi yaşamın her alanına yaymalıyız.” İLK VE ORTA ÖĞRETİMDE OKUL DIŞI KALAN YÜZBİNLERCE ÇOCUĞUMUZ NEREDE? Bugün Türkiye’de en sorunlu alanların başında eğitim geliyor. Bu sütunlarda defalarca ifade etmiştim. Mevcut siyasal iktidarın yöneticileri de bu durumu kabullenirken, “başarısız” olduklarını ifade ve itiraf ediyorlar. Son yirmi yılda Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim sisteminde beş kez köklü değişim yaşanırken, sayısız ikincil uygulamalar ile sistem adeta yap boz tahtasına döndü. Yine son 20 senede bir eğitim sistemi ile ilkokula başlayıp aynı sistemle liseden mezun olan tek bir öğrenci bile bulunmuyor. Sık sık değişen eğitim sistemi, adeta kayıp kuşaklar yaratıyor. // KAYIP KUŞAKLAR… Ekonomik krizler yaşanabilir, akılcı politikalarla bir süre sonra kayıplar telafi edebilir ve düzlüğe çıkılabilir. Ancak eğitimde yapılan yanlışların geri dönüşü çoğu kez mümkün olmaz. Kaybedilen kuşaklar, ilerleyen yıllarda büyük bir toplumsal maliyet ve suç potansiyeli olarak geri döner. İşsizlik rakamlarına gizlenen ve “iş aramaktan umudunu kestiği için” işsiz sayılmayan milyonlarca gencin durumundan daha elim ve daha vahim olanı; çoğunluğu lise olmak üzere “Kayıt dışı” öğrenci sayısının 282 bin 811 oluşu. Bu veri Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer’e ait. Türkiye’de an itibarıyla ilkokuldaki okullaşma oranı yüzde 99.63, kayıt dışı olan öğrenci sayısı ise 11 bin 654 seviyesinde. Ortaokuldaki okullaşma oranı yüzde 99.44, erişilemeyen ve kayıt dışı kalan öğrenci sayısı ise 30 bin 489. // DEVAMSIZLIK VERİSİ YOK Ortaöğretimdeki okullaşma oranı yüzde 95.06, kayıt dışı kalan öğrenci sayısı ise 240 bin 668. Yasalar; Milli Eğitim Bakanlığı’na, okul yöneticilerine ve velilere çocuğun okula devamını sağlama konusunda görev veriyor. Öğrenciler okula kaydediliyor ancak bu öğrencilerin okula devamlılığı konusunda veriler yayımlanmıyor. Mevsimlik tarım işçilerinin çocukları gibi durumlar göz önüne alındığında, Sayın Bakanın açıkladığı rakamın çok üstünde öğrencinin örgün eğitimden koptuğu anlaşılıyor. // BU MU TOPLUM 5.0 SEVİYESİ? Bir de açık ortaokullar ve açık liselerde eğitim gören gençlerimiz, çocuklarımız var ve sayıları hiç de az değil. Kasım 2022 itibarıyla açık öğretim ortaokulda 18 yaş altı toplam 7 bin 774, açık öğretim lisesinde ise 18 yaş altı toplam 232 bin 52 öğrenci bulunuyor. Bu gençlerin de hangi kalitede eğitim aldıklarını tahmin etmek zor değil. Bu durumda… Tüm dünyanın endüstri 4.0’a ve toplum 5.0’a kilitlendiği bir dönemde, Türkiye yüz binlerce gencini “kayıp kuşak” olarak yok eden bir ülke olarak mı varlığını sürdürecek? Hepimizin cevaplaması gereken 10 puanlık sınav sorusu bu… HAFTANIN SÖZÜ Zaman, bekleyenler için çok yavaş, korkanlar için çok hızlı, yas tutanlar için çok uzun, sevinenler için çok kısadır. Ama sevenler için sonsuzluktur. Saatler uçar, çiçekler solar; yeni günler yeni yollar geçer gider, aşk kalır…” (Güneş saati sözü)