İkinci Yeni şiir akımının her şairi özgünlük taşır ama bende en çok yer edineni Turgut Uyar’dır. Örneğin “Kayayı Delen İncir” isyanı “Dünyanın En Güzel Arabistan’ı” seslenişli bir aşkı hatırlatır bana...

İkinci Yeni şiir akımının her şairi özgünlük taşır ama bende en çok yer edineni Turgut Uyar’dır. Örneğin “Kayayı Delen İncir” isyanı “Dünyanın En Güzel Arabistan’ı” seslenişli bir aşkı hatırlatır bana. 22 Ağustos olunca ille elim kaleme gider ve onu anlatmak isterim. Şöyle böyle 15 yıl oluyor ben Turgut Uyar’la ilgili ilk yazıyı yazalı. Erzurum’a sığamadığım günlerdi. Trene atlar Erzincan’da bulurdum kendimi. Mercan (Munzur) Dağları’na ve düzlüğüne bakıp “Kırlardan Geliyorlar” şiirini ne çok okudum. Bazen dört saatlik Erzincan kesmezdi. Kulağıma çalınan bir dağ köyünün peşine düşerdim. Fotoğraf makinem ve kayıt cihazımla çıktığım Bingöl yolculuğumda yanımdaydı “Büyük Saat” kitabı. Keskin virajlar kadar keskin zaza ezgileri otobüsün teybinde. Günlüğüme şöyle not düşmüştüm: “Gidiyorduk. Susuyordum. Yanımdaki koltukta Turgut Uyar oturuyordu ve bunu kimse bilmiyordu”. Turgut Uyar ve arkadaşları daha çok anlaşılmamak üzerinden eleştirildiler. Ancak, şiirde dilin imkanlarını zorlama ve felsefeyi katma açısından da bir çığır açtılar. Zorlu olan şiirleri düşünce dünyasını tartışmalarla zenginleştirdi. AİLE ORTAMI VE ETKİSİ Ahmet Turgut Uyar, Fatma Hanım ile Hayri Bey'in altı çocuğundan beşincisi olarak 4 Ağustos 1927'de Ankara'da dünyaya geldi. Babası orduda harita binbaşısı olarak görev yapmıştır ve Ankara'nın ilk Latin alfabesiyle yazılan sokak levhalarını geceler boyu çalışarak yazmış bir hattattır. Annesi ise ev hanımıydı. Babasının görevinden ötürü ilk öğrenimi farklı şehirlerde okurken ortaöğrenimine yatılı askerî okulda devam etmiştir. Bursa Askerî Işıklar Lisesi'nden 1946 mezun olan Uyar, bu okulda mutsuz olduğunu şu sözlerle dile getirmiştir: "Asker okullarında hiç mutlu olmadım. Genellikle yatılı okullarda mutlu olan çocuk yoktur sanıyorum. Başkalarının hatta somut başkalarının değil de hiç kavrayamadığım bir otoritenin belirlediği ve çoğu zaman saçma bulduğumuz bir şeyler yaşamak..." Yüksek öğrenimini Askerî Memurlar Okulu'nda okurken annesinin isteği üzerine 1947'de Yezdan Şener ile evlenmiştir ve bu evlilikten Semiramis, Tunga ve Şeyda adlarında toplam üç çocuğu olmuştur. Bu okuldan mezun olduktan sonra "kura" ile memur olarak Posof'a atanmıştır. Daha sonra Samsun Terme Askerlik Şubesi'ne atandı, ardından Ankara'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Dairesi Başkanlığı'nda üsteğmen olarak görev yaptı. 1958'de bu görevden ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kâğıt Sanayi'nin Ankara'daki şubesinde çalışmaya başlamış ve 1967'de buradan emekli olarak İstanbul'a yerleşmiştir. 1966'da ilk eşinden boşanmıştır. İstanbul'a yerleştiğinde o dönem Yezdan Şener ile evliliklerinin bitme aşamasına gelmesinin ardından Cemal Süreya ile Tomris Uyar, şiir üzerine mektuplaşmaya başlamıştır. Bu mektuplaşmalar olumlu sonuçlanmıştır. 1969'da ise Tomris Uyar ile evlenmişlerdir. Tomris Uyar ile evliliklerinden bir erkek çocukları (Hayri Turgut Uyar) oldu. İLK ŞİİR DENEMESİ Turgut Uyar'ın şiire olan ilgisi kendi ifadesine göre çocukluk yıllarında başlamıştır. İlk şiir denemesini de ilkokul yıllarında yapmıştır: "Güzeldir sevgilim her dakka her an / Güzeldir sözleri kaşı gözleri / Geçtiği her karış sönük topraktan / O anda fışkırır neşe özleri" Ortaokul ve lise yıllarında ise "günde üç beş şiir, haftada on beş, günde bir roman yazmıştır." Roman yazarken sıkılan Uyar, Alain-Fournier'in Fransız edebiyatının  klasiklerinden sayılan Adsız Ülke'siyle Fyodor Dostoyevski romanlarını okumasıyla roman yazmayı bırakmıştır. Şiirde ise lise son sınıfta Ömer Hayyam, Nedim, Yahya Kemal Beyatlı, Tevfik Fikret, Ahmet Haşim gibi şairleri taklit etmiştir. 1946'da ise dönemin güncel şairlerini okumuştur ve bu durumu "Sonra günümüzün şairlerini okudum da sevindim. Oh dünya varmış dedim" sözleriyle dile getirmiştir. 1947'de "Yâd" adlı şiiri Yedigün'de yayımlanmıştır. 1948'de Kaynak dergisinin başlatmış olduğu bir şiir yarışmasında "Arz-ı Hal" adlı şiiriyle katılmış ve yarışmada ikinci olmuştur. 1950'de Kaynak Yayınları tarafından Arz-ı Hal ve Akşam Üzeri Türküsü adıyla ilk kitabı yayımlanmıştır. İkinci kitabı olan ve Nurullah Ataç'ın önsözünü yazdığı Türkiyem ise 1952'de piyasaya sürülmüştür. “DÜNYANIN EN GÜZEL ARABİSTAN’I” 1959'da Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı şiir kitabı yayımlanmıştır. Bu kitaptaki şiirleri 1955-1958 yılları arasında Yenilik, Pazar Postası, Yeditepe,  Seçilmiş Hikayeler Dergisi, Şairler Yaprağı gibi dergilerde yayımlanan şiirlerden oluşmaktadır. Kitap, Uyar'ın dil, tema, imge, anlatım biçimi, biçim/öz ilişkisi açısından büyük bir değişimi yansıttığı ilk İkinci Yeni kitabıdır. 1962'de Tütünler Islak'ı; 1968'de Her Pazartesi'yi; 1970'te Divan'ı; 1974'te Toplandılar'ı; 1982'de Kayayı Delen İncir'i yayımlamıştır. 1981 yılında Toplu Şiirler adıyla o güne kadar yayımladığı eserleri ilk kez; 1984'te Büyük Saat adıyla ikinci kez toplu olarak basılmıştır. 22 Ağustos 1985'te sirozdan ölmüştür. ESERLERİ 1950: Arz-ı Hal, 1952: Türkiyem, 1959: Dünyanın En Güzel Arabistanı, 1962: Tütünler Islak, 1968: Her Pazartesi, 1970: Divan, 1974: Toplandılar, 1982: Kayayı Delen İncir.   kırlardan geliyorlar ellerinde sümbülteber elbette kırlardan kırlardan gelecekler başka türlü nasıl güzelleşir bu akşamüstleri söyleyin nasıl dayanılır dükkanlara depolara bu katran kokusu başka türlü nasıl geçer sonsuza varmadan bir önceyiz sanki -o sayının da bir adı vardı unuttum - her şey öyle saydam öyle madensel kapıların kilitleri açık ve herkes uykusuz hepsinin elinde bir saat bir sümbülteber eskiden şaşardık bazı şeylerin yokluğuna artık bu yokları var etmeyi usladık ağaçları budadık ormandan balıkları tuttuk denizden hani bazı açılmaz sanılan kapıları omuzladık çünkü herkesin elinde bir saat bir sümbülteber hey koca dünya nasıl avucumuzdasın nasıl da parlıyorsun ey gözleri maden çözdüğüm bütün bulmacalardan zorludur yüreğin elbette kırlardan gelecekler kırlardan kırlardan gelecekler ellerinde sümbülteber ey güzelim sümbül ve teber ey canım gördüğüm sanki o değildi sanki kuşlar albümünden bir maden Edip Cansever’in Turgut Uyar için yazdığı şiir Tomris Uyar’ın hazırladığı “Turgut Uyar Üzerine” adlı kitapta da yer aldı. (1999) . TURGUT UYAR Kocaman bir avlunun ortasında durdu durdu İçindeki bomboş avluya bakarak Gökyüzünden arada bir oraya Ölü bir kuş ya düşüyor ya düşmüyordu. Görseydi içinin olmadığını Çekip onca çelenkten bir sap karanfili Koymak ister miydi hiç Bu ikindi vaktinin hırçın vazosuna. Güzleri kullanırdı o kadar sevmese de Dünyayı kullanırdı açıp da penceresini sonsuza Su içse suya benzerdi biraz Konuşsa Üç beş kişi birikirdi herhangi bir köşebaşında Yolu düşse de başka mor-sarı bir akşam kahvesine Ne kadar eşleşirdi Van Gogh’un bakışıyla. Sevgiler gönderirdi nedense utanırdı da bundan Gönderir gönderir geri alırdı bir gücenikliği sonra. Dün müydü, yüzyıllar mı geçti, bilmiyorum ki Bir yaz sonuydu yalnız denizi sıyırıp geçtik İki tek votka içtik varmadan Aşiyan’a Konuşmadık hiç, nedense hiç konuşmadık Az sonra kalkıp gitti o Kalakaldım ben oracıkta Kapadım gözlerimi ardından gene birlikte olduk - Garson! bize iki tek votka daha.