Ülkemin ve İzmir’in kıymetli, değerli, asil halkı. Ekonomide zor günler olabilir. Ekonomik zorlukları yaşamamak i...

Ülkemin ve İzmir’in kıymetli, değerli, asil halkı. Ekonomide zor günler olabilir. Ekonomik zorlukları yaşamamak için sağlam basmak gerekir. Kısa sürede yüksek kazanç peşine düşmek yerine öncelik kalite, uygun fiyat, sunum ve müşteri memnuniyeti önemlidir. Ekonomi diliyle ifade edersek ticari kurumların ‘tutundurma’ denilen iktisadi gerçeği başarması gerekir. Tutundurmayı becerebilen ticari hayat, sağlam temellere oturmuş demektir. Cuma gününden itibaren ne var ne yok piyasalarda öğrenelim dedik, araştırdık. Yazın göbeğinde turizmde neler oluyor, öğrenelim, öğrendiklerimizi anlatalım dedik. İzmirli Konak’ta bir lokantaya kahvaltıya gidiyor, su kırk lira, iki kahve altmış lira, portakal suyu elli beş lira, omlet yetmiş lira, menüde sınırsız çay diyor, bir çay veriliyor o da yirmi lira, ödeniyor tabii. Girişte otopark elli lira olabilir. Konak Pier’de bir başka lokanta tercih edilir. Gittiği lokantanın kahvaltı reklamı falan yok ama kahvaltı da veriyor. Neyse siparişi verirler. Bu defa masada kuş sütü hariç her şey var, ilgi ise bütün gezilen yerlere göre ilk kez gayet iyi. Kişinin dediğine göre, bir isteğim olur diye kurumun çalışanları etrafımda dört dönüyor. Hatta müdüre hanım da isteğimiz olur diye gözümüzün içine bakıyordu. Müşteri olan kişi mutlu olmuş ki şahsına ait YouTube kanalında canlı yayın yapmış. Anlaşılıyor ki turist istiyorsak Konak Pier’deki bahse konu bu kurumun çalışanları gibi olmak gerekiyor. İzmir bu anlayış ile daha çok turist bekler. Bir, bir buçuk milyon turisti on milyona, yirmi otuz milyona zor taşır, hatta hiç şansı yok denilebilir. Bu arada tedbir amaçlı Kovid-19 için aşı gününde hastanede neler olup bitiyordu? Hastaneye de giden kişi tam bir ayıpla karşılaşmış. Hastane bahçesinde lahmacun artıkları, her yerde kağıt naylon, peçete atıkları ve iğrenç bir görüntü veren maske atıkları. İzmir bu haliyle mi turizm şehri olacak dedim kendime. Nostalji fuarı yok, özelliği olan faytonları yok, her yerde genç yaşlı merhum parti büyüklerinin adı. İktidarın Karşıyaka Stadı, denizden Körfez’i ortadan katedecek karayolu sözü yok olmuş gibi. Partilerin siyasileri ise üye ve hareketlilik bekliyor, laf niye hareketlilik olsun hepsi kendi üyelerini imtiyazlı olan olmayan diye bölmüş, ona göre ilgi gösteriliyor. Esnaf ve kurumları fiyatları acilen takip ederek makul bir noktaya getirmeli. Kardeşim 70-150 lira arasında araç yıkanıyor, bu fiyatı kim veriyor? Ekmek fiyatını kim veriyor, kontrol kimin? Zabıta meyve sebzeciye ceza yazıyor Fırıncıya kim yazıyor, hiç. Kısaca bunların muhatabı belediyeler olmalı. Herkes her şeyi üzerinden atıyor. Görülen o ki İzmir’in yapacağı çok iş var. Hala deniz seferleri istenilen düzeyde değil. Ancak yazılanları belli bir kurum ve kişiler için algılanmamalı. Halkımızın görevi çok daha fazla trafik polis işi olmaktan çıkmış. Sağlama sollama, istediği gibi park etme şımarıklığı, egzoz susturucu sesi, meydan okuma, uyulmayan vale yasası, say sayabildiniz kadar... İzmir turizm istiyorsa fiyat, ilgi, saygı müşteri memnuniyeti, temizlik konularında hassasiyet göstermeli. Her İzmirli bir Neslihan Hanım olmalı. Her yıl dolar farkını başarı gösterenler, kendini aldatmaktadır. Sen sayıya bak!