Dünyayı saran ve sarsan korona virüs illetinden sonra yaklaşık 1,5 yıl Türkiye’de eğitim sekteye uğramıştı. Yaklaşık 18 milyon öğrenci ve yine yaklaşık 1 milyon öğretmenin bulunduğu güzel ülkemde yok...

Dünyayı saran ve sarsan korona virüs illetinden sonra yaklaşık 1,5 yıl Türkiye’de eğitim sekteye uğramıştı. Yaklaşık 18 milyon öğrenci ve yine yaklaşık 1 milyon öğretmenin bulunduğu güzel ülkemde yok hibritti, yok uzaktan eğitimdi, yok oydu yok buydu derken bir nesil neredeyse güme gidiyordu. İlk orta, lise ve üniversitelerin yeniden açılmasıyla birlikte yüreklerimize bir nebze olsun su serpilmişti Türkiye’deki eğitimin gidişatı hakkında. Neydi o atasözü; ‘Türk gibi başla, Alman gibi bitir!’ Ancak eğitim camiasının içindeki etkili ve yetkili isimlerden aldığım bilgiler ve istihbaratlar yine Türk gibi başlayıp Türk gibi bitirememek üzere olduğumuzu gözler önüne seriyor. Okullardaki korona virüs yayılmasının henüz önüne geçilemediği bilgisi zaten aşikar. Şu anda 25 öğretmenli bir okulda korona virüse yakalanan öğretmen sayısının 10’lara dayandığı biliniyor. Çocuk sayısının ise hesabı tutulamıyor. Çünkü sağ olsun aileler çocuklarını griptir diye hastaneye götürmüyor, götürse bile test yaptırmıyor. Risk taşıyan o yavruları adeta diğer arkadaşlarına ve öğretmenlerine bulaştırsın diye göndermeye devam ediyorlar. MASKE ALIŞKANLIĞI Öğretmenlerin bütün çabalarına rağmen özellikle miniklerin maske kullanma alışkanlığını henüz kazanamamalarına ne demeli. Bu noktada öğretmenlerden önce 1,5 yıl evde aileleri ile yaşayan öğrencilerimizin maske alışkanlığını kazanamamalarının faturasını kime kesmek gerektiği ortada gibi duruyor. Gelelim okul yönetimine. İdare ettiğini sananların toplandığı yer değildir idare. ‘Okullar olmasaydı Milli Eğitim’i ne güzel idare ederdim’ diyen zihniyetlerin buluştuğu yer olmamalı idare. Okul idaresi layık olanlara bırakılması gereken, layık olanların da sıkıntılar karşısında pratik çözümler bularak eğitimin kalitesini artırması gereken bir birim olmalıdır. Sürekli emri altındaki öğretmenlere zorluk çıkaran, ‘Kaşının üzerinde gözün var’ diye uyarı yazısı gönderen, ‘Senin sendikan şu, o nedenle sana iyi gözle bakmıyorum. Sen sorun çıkarmak için buradasın’ zihniyeti ile hareket eden okul yöneticilerini de Allah’a havale ediyorum. Çünkü Milli Eğitim Müdürlüğü’ne havale etmek işe yaramıyor. İşe yarasa milli eğitim müdürlükleri, kentin dört bir yanından iletilen şikayetlere rağmen, okullarda pislikten göz gözü görmeyen sınıfların temizlenmesi için bile bir adam almıyor, harekete geçmiyor. Hizmetli kadrosuna söz geçiremeyen okul yöneticilerine de tabii ki milli eğitim müdürlükleri söz geçiremiyor. Sınıf temizliği çocuklarının eğitimi için her şeye katlanan bir kaç fedakar veliye kalıyor. İşin ilginci sınıf velilerinin kendi aralarında para toplayıp sınıfı temizlettirmeleri de yasak. Neymiş ortada para varsa sorun olurmuş. Yahu kardeşim para senin cebinden mi çıkıyor. Kayıt zamanı velilerden bağış adı altında para almayı biliyorsun da; temizlik için para toplandığında mı ‘Tu kaka’ oluyor?  Bırakın bunları Allah aşkına. EZCÜMLE: Bir an önce eğitim gemisini güvenli limanlara yanaştırmak gerekiyor. İyi yetişmiş, vatansever deneyimli kaptanlarla tabii ki...