Erol Taş, Yeşilçam dönemi Türkiye sinemasının kötü adam rollerinde şüphesiz en başarılılarındandı. O kadar iyi oynuyord...

Erol Taş, Yeşilçam dönemi Türkiye sinemasının kötü adam rollerinde şüphesiz en başarılılarındandı. O kadar iyi oynuyordu ki, sokakta kendisine taş atan insanlar bile oluyordu Türkiye sinemasının aktör konusunda hiçbir zaman fakir olduğunu düşünmedim. 1920’li yıllardan 1960’lara kadar neredeyse tek sinema okulunun olmadığı bir ülkeyiz. Buna rağmen bu 40 yılın 20 yılında Ortadoğu’da en çok film çeken ve bu coğrafyada etkin olan bir ülkeyiz. Yetmedi 1964’te Susuz Yaz ile Berlin’de Altın Ayı Ödülü’nü kazanan bir ülkeyiz. İşte bu mektepsiz ve desteksiz ortamda hemen senarist, oyuncu, yönetmen ve diğer sinema emekçileri usta-çırak ilişkileri veya “istim arkadan gelir” düsturuyla yetişti. Bu ortamda yetişen sinemamızın en bilinen aktörlerinden birinin hayatına bakacağız. Erzurum’da 1928’de doğan Erol Taş, iki yaşında iken, babası Hamza Bey'in ölümü üzerine annesi Nefise Hanım ile birlikte İstanbul'a taşındı. Ailesine yardım etmek için okuldan ayrıldı ve çeşitli işlerde çalıştı. Bunların arasında hamallık, tezgâhtarlık sayılabilir. O dönem aynı zamanda boksörlük de yapan Taş, 1947 yılında İstanbul ve Türkiye ikinciliğini kazandı. Yine o yıl askere gitti ve üç yıl askerlik görevini yaptı. Askerden dönünce Cankurtaran’da bir iplik fabrikasında çalışmaya başladı. Erol Taş’ın sinemaya girişi de o sıralarda oldu. Sinemaya tesadüfi girişini şöyle anlatır sanatçı: "Lütfi Akad o bölgede bir film çekiyordu. Biz de işten kaytarıp çekimleri izliyorduk arkadaşlarla. Günlerce süren çekimlerden birinde mahallede oturan birkaç serseri, film ekibine musallat olup onları rahatsız etmeye başladı. Film ekibini korumak için birkaç arkadaşımla birlikte, serserilerle kavgaya giriştik ve Lütfi Bey'in yanında onlara bir güzel dayak çektik. Serseriler toz oldu tabi. Lütfi Akad daha sonra haber göndermiş bana, 'Bir kavga sahnesi var, gelsin oynasın' diye. Böylece sinema hayatım başladı. Filmdeki rolümü diğer yönetmenler de beğendi ve ardı ardına teklifler gelmeye başladı." ÇİZGİ DIŞI FİLMLERDE 1960 yılı yapımı “Gecelerin Ötesi”, oyunculuk kariyeri için önemli bir fırsat oldu sanatçı için. Henüz sinemaya yeni yeni ısınmaya başlayan Taş, bu filmle Metin Erksan'la tekrar çalışma fırsatı buldu. Ekrem (Erol Taş), bu filmde aynı çevreden gelen, farklı endişe ve tutkularını ortak bir eylemde birleştiren altı kahramandan birisidir. Uzun yıllar bir tekstil fabrikasında işçi olarak çalışmış geriye dönüp baktığında fazla bir yol alamadığını görmüştür. Bu ezik yaşantısından doğan bunalımı, isyanı onu diğer beş arkadaşı ile birlikte soygun fikrinde harekete geçirmiştir. Fakat sistemin hazırladığı son bu filmde de değişmemektedir. SUSUZ YAZ’DAKİ OYUNCULUK Erol Taş'ın yer aldığı bir başka önemli yapım ise, Necati Cumalı'nın romanından 1963'te Metin Erksan tarafından filme alınan “Susuz Yaz” oldu. Bu filmde Hülya Koçyiğit ve Ulvi Doğan ile bir üçleme çizen Taş, Osman karakterini canlandırdı. Erol Taş, bir başka önemli rolünü 1964'te Orhan Elmas'ın yönettiği “Duvarların Ötesi” filminde oynadı. Sinemada kötü adam rolleri ile bilinen sanatçı, bu tiplerin dışına çıktığı filmlerde, aslında her tür karakteri rahatlıkla oynayabileceğini de ispatlamıştı. Zaman zaman da olsa oynadığı iyi tiplerle seyirciyi şaşırtmıştır. Bir başka Akad filmi olan “Ana”da Taş, bu kez kötülükten kaçmaktadır. 1967'de çekilen ve Türkân Şoray'la başrolü paylaştığı Ana filmi onun az rastlanan iyi adam tiplemeleri için gösterilecek ilginç bir örnektir. İYİ ROLLERİ DE VAR Bir başka örnek ise, 1992 yılında çekilen, Mehmet Tanrısever'in yönettiği “Sürgün” filmidir. Erol Taş, sinemada rol bulduğu bu son filminde, kurtuluş savaşını görmüş yaşamış eski bir çavuşu oynamaktadır. Üniformasını üzerinden hiç çıkarmayan Süleyman Çavuş, göğsünde taşıdığı istiklal madalyası ile de büyük gurur duymaktadır. Çatak köyüne gelen öğretmenin (Bulut Aras) yeniliklerine sıcak bakar, ona yardımcı olur. Hatta köyün muhtarına karşı onu savunur. Öğretmenin köyden sürgün edilmesini engellemek için köy halkıyla birlikte kaymakamlığa gitse de bu işe yaramaz. Bunun üzerine çavuş gururla taşıdığı istiklal madalyasını çıkarır ve köyden ayrılan öğretmene verir. Yaklaşık 600 filmde irili ufaklı çeşitli roller alan Erol Taş, oynadığı filmlerin altısında ise başrol oyuncusu olarak karşımıza çıkıyor: "Mapushane Çeşmesi" (1964-Suphi Kaner), "Kanlı Kale" (1965-Yavuz Yalınkılıç), "Efenin İntikamı" (1967-Yavuz Yalınkılıç), "Eşkiya Kanı/Hakimo" (1968-Yavuz Figenli), "Konuşan Gözler" (1965-Hicri Akbaşlı), "Katırcı Yani Efenin Definesi" (1967-Yavuz Yalınkılıç). ALDIĞI ÖDÜLLER 1965 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, Duvarların Ötesi 1968 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, İnce Cumali 1975 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, Diyet İzmir Film Festivali, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, Sahildeki Ceset Turizm Bakanlığı, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, Susuz Yaz Acapulco Film Festivali, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, Susuz Yaz AİLESİ VE ÖLÜMÜ İlk eşi Hafize Taş'tan Metin Tanju ile Güler ve Gönül adlarında bir ikizleri olan Erol Taş, eşinin 1965 yılında vefatından sonra Konya'nın ünlü yün tüccarlarından Süleyman Erşan'ın kızı ve aynı zamanda teyzesinin çocuğu olan Elmas Erşan ile evlenir. Bu evliliğinden 1968 yılında Müjgan adında bir kızı olan Erol Taş, 8 Kasım 1998 tarihinde geçirdiği bir kalp krizi sonucu vefat etti.