Yazar Kemal Yalçın, Almanya’dan Türkiye’ye gelerek deprem bölgesinde arama çalışmalarını ve yardım faaliyetlerini i...

Yazar Kemal Yalçın, Almanya’dan Türkiye’ye gelerek deprem bölgesinde arama çalışmalarını ve yardım faaliyetlerini izleyen bir isim. Yalçın, izlenimlerini anlattı Özellikle göç, ülkelerarası barış gibi konularda romanları ve yazıları ile tanınan yazar Kemal Yalçın, 6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketi için Almanya’dan Türkiye’ye geldi. Yalçın’a, deprem bölgesi ile ilgili izlenimlerini sorduk. Bölgedeki yıkımın fotoğraf karelerine sığmadığını söyleyen Yalçın, “Bu deprem Türkiye’de milyonlarca insanın hayatını sıfırladı. İnsanlar yıllardan beri yarattıkları her şeylerini kaybettiler. Fakat Türkiye ayaktadır. Türkiye’nin hayatı sıfırlanmamıştır. Hayatta her son yeni bir başlangıçtır. Sözün bittiği değil, başlayacağı yerdeyiz şimdi!” dedi. -Siz Almanya’da yaşıyorsunuz. Deprem bölgesine gidişinizi ve neler yaptığınızı kısaca anlatır mısınız? Deprem bölgesindeki gerçekleri yerinde görmek, deprem felaketini yaşamış insanların acılarını paylaşmak, görüp yaşadıklarımı yazmak amacıyla 14 Şubat 2023 günü Almanya’dan Malatya’ya gittim. Malatya, Gölbaşı, Adıyaman, Kâhta, Pazarcık, Narlı, Kahramanmaraş, Osmaniye, Nurdağı, İskenderun, Antakya, Arsuz ve çevresinde incelemeler yaptım, bizzat depremi yaşamış, depremden kurtulmuş, yakınlarını kaybetmiş insanlarla, polislerle, askerlerle, belediye başkanlarıyla, çeşitli dernek yöneticileriyle, gazetecilerle, Türkiye, Japonya, Tayvan, Güney Kore, Kırgızistan arama kurtarma ekipleriyle, İspanya Sahra Hastanesi doktorlarıyla söyleşiler yaptım. -Siz ilk haftadan sonra bölgeye vardınız. Televizyonda gördüklerinizin dışında nasıl bir durum vardı? Bilimin gücü depremi önlemeye yetmez, fakat depremlerdeki ölümleri önlemeye ve azaltmaya yeter. 6 Şubat 2023 günü meydana gelem deprem sıradan bir deprem değil, Türkiye’nin, Suriye’nin ve bölge insanlarının yaşadığı büyük bir felakettir. Felaketin büyüklüğü televizyon ekranlarına, fotoğraf karelerine sığmayacak kadar büyüktür. Mevcut hükümet, önceki hükümetler ve devlet bu felakete bilim ve tekniğe dayanarak gereken önlemleri almamış, bilimin ve tekniğin önerdiği hazırlıkları, tatbikatları yapmamıştır. Bu anlamda devlet ve devleti yöneten siyasiler eksik değil, çaresiz kalmıştır. Deprem afettir fakat afeti felakete dönüştüren insanlardır, bilimin sözünü dinlemeyen yöneticilerdir.Korona ayırmıştı deprem birleştirmiş’ -Korona virüs salgını ülkemizi de epeyce etkiledi. Ardından böylesi bir felaketin toplumsal yaşamda nasıl bir etki edeceğini düşünüyorsunuz? Korona salgını döneminde insanlar içine kapanmış, en yakınına bile sarılmaktan, elini öpmekten, dokunmaktan kaçınır olmuştu. Deprem felaketi insanları ve devletleri birbirlerine yaklaştırdı. İnsanlar birbirlerinin yardımına koşuyor, gözyaşlarını silmeye çalışıyor. Yıkıntılar altından bir insanı canlı kurtarabilmek için canla başla çalışan farklı dinden ve dilden insanların kalplerinin sesi birdi. Bir canlı kurtaran bir dünya kurtarmış gibi seviniyor, sevinç gözyaşı döküyordu. -Kurtarma çalışmalarının sonuç vermesine de tanık oldunuz. Neler söyleyeceksiniz? Antakya’da Kırgızistan Arama ve Kurtarma Ekibi’nin depremden 12 gün sonra “Vali Ürgen Şükrü Kanatlı Mahallesi, Atatürk Caddesi, Kanatlı Apartmanı No: 156” adresinde yıkıntılar altında kalan üç insanı canlı kurtarmasına şahit oldum. Herkes birbirine sarılıyor, sevinci paylaşıyordu. Kırgızistan Arama ve Kurtarma Ekibi’nin komutanı ile konuştum. “187 kişi geldik Türkiye’ye. Bugüne kadar 8 canlı insan kurtardık. 176 cansız bedeni çıkardık. Ben insanları kurtarırken kendi ailemi kurtarıyormuşum gibi çalıştım” diyerek tuttu ellerimden.Dost kara günde belli olur’ -Deprem, komşu ve uzak ülkelerden de dayanışma örneklerini gözler önüne serdi. Sizlerin bu konuda izlenimleri neler? Türkiye’nin ne kadar çok dostu seveni olduğunu deprem felaketi sonrasında gördük ve görmeye devam ediyoruz. Yıllardan beri kapalı duran Türkiye-Ermenistan sınır kapısı Ermenistan Arama Kurtarma Ekibi’nin geçmesi için açıldı. Ermenistan Ekibi Adıyaman’da canla başla çalıştı. Halbuki Gümrü Depremi olarak da adlandırılan 7.2 büyüklüğündeki Spitak Depremi, o tarihte Sovyetler Birliği bünyesinde bulunan Ermenistan'ın Spitak bölgesinde 7 Aralık 1988 günü meydana gelmiş, 20 bin kadar insan ölmüştü. Türkiye o zaman Kars’a kadar gelen yardımların Ermenistan’a geçmesine izin vermemişti. Zaman insanları da devletleri de değiştiriyor. Ermenistan geçmişte olanların adını bile anmadan Türkiye’nin yardımına koştu. Yunanistan acımızı paylaşan, yardıma koşan ilk devletlerden biri oldu. Yunan gazeteler “Bugün hepimiz Türk’üz!” diyerek yardım kampanyası başlattı. Komşu komşuya her zaman muhtaçtır. İspanya 82 kişilik ekibiyle, 8 TIR ile taşınan Sahra Hastanesi’ni İskenderun Arsuz’da EXPO alanına kurmuş. Doktorlarla konuştum. Psikolog bir bayan doktor, “Dillerimiz farklı fakat biz birbirimizle çok iyi anlaşıyoruz. Bir hastam var, dört günden beri hiç gülmüyordu. Bugün ilk kez güldürmeyi başardım” derken gözlerinden yaşlar akıyordu. Gözyaşlarını ben sildim. İnsanlık canlı bir şekilde deprem bölgesinde yaşamaktadır. İspanya Sahra Hastanesi Koordinatörü Roberto Arranz “Türkler İspanyollar’a çok benziyor. 20 yıldan beri çeşitli ülkelerde meydana gelen afet bölgelerinde çalıştım. Çeşit çeşit insanlar gördüm. Fakat Türkler kadar yardımsever insanlar görmedim. Arsuz’daki, çevremizdeki insanlar bizim yardımımıza koşuyor, ben böyle bir yardımseverliği daha önce görmedim. Sahra Hastanemizi Adana Havaalanı’nda bir lojistik firmasının 8 TIR’ına yükledik. Adana’dan Arsuz’a kadar taşıdılar. ‘Masraflarınızı ödeyelim’ dedim, ‘Siz bizim en zor günümüzde yardıma gelmişsiniz, sizden para almak olmaz! Hayatta paradan daha değerli işler vardır” dedi. 16 Şubat 2023 günü sabahı, Kâhta’da Nemrut Oteli’nde kahvaltı sırasında Japon Kurtarma Ekibinden Masato Yakabe ile konuştum. Çok iyi Türkçe konuşuyordu. Türkçeyi Tokyo Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nde öğrenmiş, 2017 yılında mezun olduktan sonra öğrenci değişimi programı çerçevesinde Ankara Üniversitesi’ne gelmiş, siyaset dersleri almış. Sonra Tokyo’da Türkiye Büyükelçiliği’nde çalışmış. Peace Winds (Barış Rüzgârı” adlı uluslararası bir örgütün Filistin Bürosu’nda görev yapıyormuş. Deprem haberini alır almaz Japonya’daki Peace Winds Merkez Bürosu Masato Yakabe’yi 10 kişilik öncü yardım ekibiyle derhal İstanbul’a göndermiş. 6 Şubat 2023 öğle saatlerinde İstanbul’a, oradan da 7 Şubat’ta Adana’ya gelmişler. Ekibin içindeki doktorlar acil kurtarmalarda görev almışlar. Adıyaman, Hatay, İskenderun ve Arsuz’da çalışmışlar. 2011 yılında Japonya’da büyük deprem olduğu zaman Türkiye hemen yardıma geldi ve en uzun süre kalan bir yardım ekibi oldu. Biz Japonlar Türkiye’nin bu iyiliğini hiç unutmadık. İnsanlar ve devletler arasında vefa çok önemlidir. Bu nedenle deprem felaketi yaşayan Türkiye’nin yardıma koştuk.” -Ayakta kalan binalarla ilgili dikkatinizi çeken hususlar nelerdir? Deprem bölgesinde yıkılan evlerden, hastanelerden, okullardan daha çok, ayakta kalan, depremi hiç zarar almadan atlatan evlerle, yapılarla, okullarla, binalarla ilgilendim. Malatya’da etrafındaki tüm yapılar yıkıldığı ya da büyük zarar gördüğü halde iki yıl önce kullanıma başlanmış Fırat İlköğretim Okulu tek bir çizik bile almadan dimdik ayakta kalmıştır. Ben de bu okulda konakladım. Malatya’da hemen hemen bütün apartmanlar yıkıldığı, darbe aldığı halde TOKİ evleri dimdik ayakta kalmıştır. O halde demirinden, çimentosundan, yapı malzemelerinden çalıp çırpma olmasaydı, plan ve projeler bilimin öngördüğü kurallara ve şartlara göre olsaydı bu depremde bu kadar korkunç yıkım olmayabilirdi. İskenderun’da 1913 yılında Fransızlar tarafından inşa edilmiş olan İskenderun Tren İstasyonu binaları çevresindeki yeni binalar yıkıldığı, büyük hasar gördüğü halde dimdik ayakta durmaktadır. DEPREMDE BARIŞ DİLİ -Bir yazar olarak deprem felaketi ardından siyaset kurumu başta olmak üzere nasıl bir dil kullanılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Bir insanın içinde ne varsa ağzından o çıkar. Devleti yönetenler, devletin başındakiler ağızlarından çıkanlara millet, vatandaş kan ağlarken daha çok dikkat etmelidir. Küfür, hakaret ve nefret sözleri devletin birliğini, milletin bütünlüğünü bozar. Vatandaş yıkıntılar altında kalmış canlarını kurtarmak isterken kimse partizanca konuşmamalıdır. -Yardımların dağıtılması, organizasyonu nasıldı? İnsanlarımız, vatandaşlarımız çok fedakâr, çok duyarlı, çok sabırlı ve vakurdur. İnsanlarımız dürüst ve vicdanlıdır. Elinde ne varsa, gönlünden ne koparsa deprem bölgesindeki acılı, kederli, yaralı insanların hizmetine sunmak istemiştir ve istemektedir. Fakat gerek toplanan yardımlar gerekse devlet yardımları düzenli, koordineli, adil dağıtılamamıştır. Bazı yardımlar kimine ihtiyacından fazla gitmiş, kimine ise hiç gitmemiştir. En çok ihtiyaç duyulan çadırlar düzenli dağıtılmamıştır. -Kentlerarası dayanışma hakkında neler söyleyeceksiniz? Birçok belediye 6 Şubat 2023 sabahından itibaren deprem bölgesine yardım göndermeye başladı. Belediyeler yardım ve kurtarmak için birbirleriyle yarışıyorlardı. Kardeş şehirler birbirinin yardımına koştu. Batıdan gönderilen yardım kamyonları yollar tahrip olduğundan Malatya’ya ulaşamadı. Fakat Van belediyesi ve vilayeti depremden kısa bir süre sonra Malatya’ya yetişmişti. Deprem bölgesinde çok sayıda belediyenin aşevleri, yardım merkezleri kurduğunu gördüm. Çok mutlu oldum. Ne kadar çok yüce ruhlu, vicdanlı, dürüst insanlar var Türkiye’de! Bodrum Belediyesi ile Arsuz Belediyesi Expo alanında çok geniş bir Dostluk Kenti kurmuş. Arsuz Belediye Başkanı Dr. Asaf Güven ile 19 Şubat’ta konuştum. Dediklerini aynen aktarıyorum:Deprem olduktan kısa bir süre sonra kaymakamla görüştüm. Kaymakamlık bahçesinde bir kriz masası oluşturduk. Maalesef Kızılay ve AFAD ortalıkta yoktu. Depremin ikinci gecesinde Bodrum Belediyesi yardım ekipleri bize ulaştı. Dördüncü günde Fransa yardım ekibi geldi. Halk kendini kendi imkanlarıyla kurtarmaya çalışıyordu. Şunu gördük: Devlet baştan sona hazırlıksızdı. Plan program yoktu. Deprem olduğu an ve sonrasında ne yapılacağı konusunda hiçbir hazırlık yoktu. Diyorlar ki, Kızılay’dan yükü aldık AFAD’a verdik. AFAD hâlâ ortalıkta, Arsuz’da yok. Bize ilk önce Bodrum Belediyesi yardıma geldi. Daha sonra Şişli, Sarıyer, İstanbul Büyükşehir ekipleri geldiler. Fakat esas yardımları önceden hazırlanmış plana göre devlet yapmalıydı.”DÖNÜM NOKTASI OLMALI’ -Son olarak neler söylemek istersiniz? Bu deprem insanların dünyaya bakışını, devletlerin yıllardan beri uyguladıkları düşmanca siyasetleri değiştirdi. İnsanlar ve devletler ne oldum dememeli, ne olacağım demeli. Bir gece ansızın neyin ve kimin geleceği belli olmaz. Türkler ve Yunanlılar, Ermeniler ve Türkler bu depremde yıkıntılar altındaki insanların hayatlarını kurtarmak için ölüme karşı birlikte savaştılar. Bu deprem insanlara, devletlere barışın önemini ve değerini de gösterdi. Yıkılan binlerce binanın arasında dimdik duran binaların, yapıların dilini anlamalıyız. Dimdik ayakta duran binalar dürüstlüğün, bilimin, tekniğin sembolleridir. Yıkılan binlerce bina ise geçmişin yanlışlarının, uygulanan partizanlıklarının, insan hayatını para hırsıyla yok etmiş olan siyasi sistemin açık ve net göstergeleridir. Deprem bölgesinde insanlar ölenlerin kimliğini değil sayısını söylüyor. “Senin bir annen ölmüş, benim ailemden sekiz kişi öldü, haline şükret!” diyorlar. Deprem bölgesinde acıları göre göre acıma hissimi kaybettim. Yıkılan evleri, toprağa gömülen şehirleri, sıfırlanan hayatları gördükçe böyle gelmiş böyle gidemez, diye düşünmeye başladım. Bu deprem Türkiye’de milyonlarca insanın hayatını sıfırladı. İnsanlar yıllardan beri yarattıkları her şeylerini kaybetti. Fakat Türkiye ayaktadır. Türkiye’nin hayatı sıfırlanmamıştır. Hayatta her son yeni bir başlangıçtır. Sözün bittiği değil, başlayacağı yerdeyiz şimdi!