28 Eylül 2021 saat 12.16. Bir vatandaşın telefonu çalıyor. Buyrun diyor.Telefonda kendinden emin, sert ve buyurucu bir ses vatandaşa soruyor: Kimsiniz, ben kiminle konuşuyorum diyor. Buna haydaaa deni...

28 Eylül 2021 saat 12.16. Bir vatandaşın telefonu çalıyor. Buyrun diyor.Telefonda kendinden emin, sert ve buyurucu bir ses vatandaşa soruyor: Kimsiniz, ben kiminle konuşuyorum diyor. Buna haydaaa denir.Vatandaş, Kardeşim önce sen kimsin ben kiminle görüşüyorum, diye bu kez o soruyor. O da, ben Servet Yücel, sizi kripto hattan arıyorum, polisim. Soruyor, hüviyet kaybettiniz mi? Varandaş, hayır kayıp bir şeyim yok, diyor. Sözde polis, benim adımı yaz istersen diyor, sormaya devam ediyor: Adınız, soyadınız, doğum tarihiniz, ana adınız, baba adınız, eşinizin adı, soyadı, ana adı, baba adı, adresiniz, sokağınız, mahalleniz, apartmanınız bu değil mi? Vatandaş, evet kardeşim konu ne diyecek oluyor, sözde polis bankalarda hesabınız ve kiralık kasanız varmış, kasanızda ne muhafaza ediyorsunuz, dolarınız mı var diyor. Vatandaş, nereden çıktı, biz dolar bilmeyiz kardeşim ne oldu ki! Sizinle birlikte 48 kişinin hesaplarından para çekilecek. Vatandaş, eee diyor. Arayan devam ediyor, savcı bey sizi uyarmamızı söyledi de. Kardeşim savcı tanır beni, kendi söyler bana diyor vatandaş.Ya diyor siz ne zor ikna oluyorsunuz, ben asayiş şubedeyim, sabit telefon şu... Bu defa amirinden konuşmasını istiyor. Amir dediği konuşmuyor, kendi aralarında bıdardanıyorlar. Konuşma uzuyor ve sözde polis tutanak yapmak zorundayız diyor. Adam, kardeşim telefonun bir ucunda ben diğerinde sen nasıl olacak, imza atmam gerekmiyor mu diyor. O hala tutanak ta tutanak diye yırtınır. Adamın asayiş şubede rahmetli olan arkadaşı aklına geliyor. Rahmetlinin adını veriyor, orada mı diyor, burada cevabı alıyor. Adam, geliyorum bir çay içer konuşuruz diyor. Ancak gelme kardeşim savcıyı da sakın arama, savcının adını veriyor. İlk aradığında konuşma 31 dakika sürüyor. Sözde polis yükseltiyor sesini. Vatandaş, kardeşim bize zarar vereni kendimiz de bulabiliriz, banka da zararı öder. Nereye varacaksa ısrarla tutanak diyor, sertleşiyor. Vatandaş da, sesini yükseltme kardeşim, kim olursan ol diyor. Tabii sonuçta tehdit de gelebilir, çünkü kiralık kasada ne tutuyorsun diyor. Laf uzayınca vatandaş evden çıkıyor, bankaları uyarıyor. Sözde polis, araçtan sakın inme konuşalım diyor, vatandaş telefonu kapatıyor. Aranma ısrarla devam ediyor... Şimdi soru şu: Halk devamlı bu konuda uyarılıyor. Bu rezalet kesilmiyor. Bu rezilliği kesemeyen devlet olur mu? Sözde polis korkmuyor, utanmadan eşini ver konuşayım diyor. Zaten toplumsal güven yok. Halka kendini koruma yolları arattırılmamalı... Telefon beyana tabi ise hüviyeti kurum yetkilisi görmüyor mu, imza etmiyor,mu? Bazı şikayet eden kişiler aranıp niye şikayet ettin diye soruluyor. İddaları da var. Bu konuda devlet, Meclis, siyaset, iktidar aklını başına toplamalı. Kurumlara güven yoksa insanlar kişisel tedbirler alabilir. Devlet şüpheyi davet eden olmamalı. Herkese kahraman diyoruz, bir telefon dolandırıcılığını düzeltemiyoruz. Haklı olarak vatandaşlar, yani halk öğündüğümüz kurumlar ne yapıyor diye sormakta haklı değil mi?