Kentlerde eş zamanlı krizlerle mücadele edebilmek için bilgi ve deneyim paylaşımına dayanan ortak bir mücadele her za...

Kentlerde eş zamanlı krizlerle mücadele edebilmek için bilgi ve deneyim paylaşımına dayanan ortak bir mücadele her zamankinden daha da önem kazanmış durumda. 350.org Türk, Yerel İzleme Araştırma ve Uygulamalar Derneği UN SDSN Türkiye’nin çağrısıyla Boğaziçi Üniversite’sinde, gerçekleşen “İklim için Varız” deklarasyonun açıklanmasının üzerinden bir seneden fazla süre geçti. 5 Aralık 2019’da gerçekleşen ortak deklarasyonla Türkiye genelinde, toplam 24 büyükşehir,il ve ilçe belediyesi, acil ve ortak adımlar atarak iklim krizine karşı yerelde mücadele vereceğini ilan etti. Kentlerde eş zamanlı krizlerle mücadele edebilmek için bilgi ve deneyim paylaşımına dayanan ortak bir mücadele her zamankinden daha da önem kazanmış durumda. Bu izleme raporun ana amacı, geride kalan bir buçuk sene içerisinde sıcaklık artışlarını 1,5°C’de tutmak için Türkiye’de iklim mücadelesinin öncülüğüne soyunan imzacı belediyeler tarafından atılan adımların bir dökümünü çıkarmak. . Böylelikle; belediyeler arasında deneyim ve bilgi aktarımına katkı sağlamayı ve krizlere çare olacak ortak çözümlerin oluşturulmasına katkıda bulunmayı hedefleniyor. Diğer yandan, iklim (adaleti) mücadelesinin en önemli unsurlarından biri katılım. Katılımın sağlanabilmesinin önemli koşullarından biri ise yerel yönetimlerin plan, proje ve uygulamaları hakkında bilgilerin kentlilerle paylaşılması. Buradan hareketle, bu rapor aynı zamanda geçtiğimiz süre içerisinde yerel yönetimlerin iklim krizi ile ile eylemlerin bilgisini kentlerde yaşayanlara aktarmayı öngörüyor. İklim İçin Biz Varız Deklarasyonu’na imza atan yerel yönetimlere odaklanan bu izleme raporunda yöntem olarak aşağıdaki adımları takip edildi. Anket çalışması Medya taraması Bilgi paylaşımı Stratejik planların taranması Eş zamanlı krizler zamanı: Covid-19 pandemisinin iklim krizine etkisi Dünya, 2020 yılının başından itibaren bir başka felaketi daha yaşamaya başladı: Korona virüs pandemisi. Pandemi ile beraber gelen kısıtlama/kapanma uygulamaları bir yandan gündelik yaşam pratiklerimiz ve toplumsal alışkanlıklarımızı doğrudan etkilerken diğer yandan küresel ekonomiyi yavaşlattı. Üretim ve tüketimin özellikle bazı sektörlerde azalması, fosil yakıt kullanımının belli bir süre için normal seviyelerinin altına inmesine neden oldu. Bir diğer önemli nokta, aynı iklim krizinde olduğu gibi bir adaletsizlik sorunu olarak önümüzde duruyor olması. Zira, hem iklim krizi hem de pandemi dezavantajlı grupları vurmakta, mevcut sosyal, ekonomik ve siyasi adaletsizlikleri derinleştirmekte. Öte yandan, eşzamanlı olarak yaşanan ve dünya genelinde kentlileri birçok risk ile karşı karşıya bırakan iklim ve pandemi krizlerinin bize öğrettiği önemli dersler bulunuyor: Birincisi, ortaya çıkan bu tablo bize gerekli adımları attığımız takdirde karbon salımlarını azaltabileceğimizi, iklim krizinin önüne geçebileceğimizi gösterdi. İkincisi, benzer adaletsizlikleri tekrardan üreten, büyüten ve derinleştiren bu krizleri durdurmanın ve her ikisinin yol açtığı hasarları gidermenin yolu adaleti sağlamakla mümkün. BELEDYELER VE İKLİM KRİZİ Türkiye’de ve kentlerde yaşanan son dönem iklim olay ve felaketleri Türkiye’nin farklı bölgelerindeki kentler başta sıcak hava dalgaları, aşırı hava olayları, kuraklık ve sıcaklıklardaki artışlar olmak üzere iklim değişikliğine bağlı farklı felaketlerin olumsuz etkilerini yaşamakta. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün (MGM) kayıtlarına göre 2020 yılı iklim ile ilişkili felaketler bakımında bir rekora sahne oldu. 2020 yılı boyunca Türkiye’de toplam 984 aşırı hava olayı yaşandı. 2019 yılında bu rakam 935 idi. Kısaca, MGM’nin Türkiye 2020 Yılı İklim Değerlendirmesi raporunda detaylı bir biçimde ele alınan aşırı hava olayları, içinde bulunduğumuz ve büyüyen felaketin göstergesi. Raporda yer alan bilgilerin özeti şöyle: 2020 yılının Türkiye geneli sıcaklık ortalaması 14.9°C 2020 yılı boyunca toplam 201 merkez kendi sıcaklık rekorunu kırdı. 2020 yılında Türkiye’ye daha az yağış düştü. 2020 yılı alansal yağış ortalaması 500 mm. Bu ortalama, 1981-2010 arasındaki ortalamanın yüzde 13 altında. 2020 yılında gerçekleşen aşırı hava olaylarının dağılımında iklim krizi ile doğrudan ilgili olanlar ilk 3 sırada: yüzde 30 ile şiddetli yağış/sel, yüzde 27 ile fırtına yüzde 23 ile dolu Kentler de bu aşırı hava olaylarından hem doğrudan hem de dolaylı olarak etkilendi. 2020 yılı ve 2021 yılının ilk yarısı boyunca iklim olaylarının kentleri doğrudan ilgilendiren sonuçlarının bir kısmının listesi şöyle: Aralık 2019- Ocak 2020- Adana’da ve Mersin’de sel ve su taşkınları: Adana son 56 yılın en yüksek miktarda yağışını aldı. Metrekareye 147 kilogram yağış düşerken, Adana’nın birçok mahallesinde su taşkını yaşandı, ekili tarım alanları sular altında kaldı. Yaklaşık 15 bin mevsimlik işçinin konakladığı çadır alanı sular altında kaldı. Mevsimlik işçiler yağışlar, sel ve su taşkınları nedeniyle yiyecek, giyecek ve hijyen konularında sorunlar yaşadı. Haziran 2020- Bursa’da sel: Bursa'da etkili olan aşırı yağış nedeniyle meydana gelen sel ve su baskınlarında 5 kişi hayatını kaybetti. Kentte yaşam durma noktasına gelirken yaklaşık 26 bin dönüm tarım arazisini su bastı. Haziran 2020- İstanbul’da aşırı yağış ve sel baskını: 23 Haziran günü İstanbul’un genelinde kuvvetli sağanak yağış, rüzgar, hortum ve yıldırım düşmesi gibi bir dizi aşırı hava olayı yaşandı. Temmuz 2020-İstanbul’da kuraklık: İstanbul’da kullanılan suyun önemli bir bölümünün sağlandığı Kazandere Barajı ve Pabuçdere Barajı’ndaki doluluk oranı sıfıra kadar düştü. Ağustos 2020- Giresun sel ve heyelan: Giresun’da aşırı yağışların yol açtığı sel ve heyelan can ve mal kaybına neden olurken bu durum kentin yol, su ve elektrik altyapısının çökmesine neden oldu. Eylül 2020 - Ankara’da kum fırtınası: 12 Eylül günü Ankara’nın Polatlı ilçesinde meydana gelen kum fırtınasından kentin önemli bir bölümü kum ve toz ile kaplandı. 6 kişi yaralandı. Eylül 2020: İstanbul’da dolu yağışı: İstanbul’da 29 Eylül günü aşırı seviyede yağan yağmur ve dolu nedeniyle hayat olumsuz yönde etkilendi ve hasar meydana geldi. Ekim 2020- İstanbul’da susuzluk: Yeterli yağışın olmaması nedeniyle İstanbul’da barajların doluluk oranı yüzde 29’a düştü. Kasım 2020: İstanbul’da susuzluk: İstanbul’da yaşanan kuraklık nedeniyle barajlardaki su oranı düşmeye devam etti. Kasım ayında barajların doluluk oranı yüzde 26,60’a düştü. Kasım 2020- Edirne’de susuzluk: Yaşanan kuraklık nedeniyle Karaköy Barajı’nın aktif doluluk oranının yüzde 3 olduğu açıklandı. Edirne’nin su ihtiyacını karşılayan barajın boşalması sonucunda kent merkezinde 36 saatlik su kesintisi uygulandı. Aralık 2020- İzmir’de susuzluk: İzmir’in içme suyunu sağlayan Tahtalı Barajı yaşanan kuraklık nedeniyle su seviyesi yüzde 36’ya düştü. Bu oran bir önceki yıl aynı dönemde yüzde 65 idi. Aralık 2020- Çanakkale’de susuzluk: Çanakkale’nin su ihtiyacını karşılayan Atikhisar Barajı’nın doluluk oranı yüzde 22 civarına kadar geriledi. Ekim 2020-Mayıs 2021- Türkiye genelinde kuraklık: Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin açıkladığı rapora göre, Türkiye genelinde 2020 yılında başlayan kuraklık 2021 yılında da devam ediyor. Mayıs 2021-Ayvalık/Balıkesir’de ; 21 Mayıs 2021 günü sabah 06.30 da başlayan saatteki hızı 80-110 km hızı bulan şiddetli fırtınada 56 özel, 10 gezi teknesi, 14 profesyonel balıkçı ruhsatlı balık teknesi tamamen zarar gördü. Teknelerde 50 Milyon Türk lirası maddi hasar oldu. Ana arterlerde 50 ağaç kökünden sökülerek yıkıldı. Altınova mevkiinde ana kara ile adayı bağlayan 300 metre uzunluğundaki köprü ciddi hasar gördü. Beş vatandaşın ev ve çatılarında hasar meydana geldi. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün raporuna göre 2021 yılının Mayıs ayında yağışlar Türkiye genelinde mevsim normaline göre yüzde 56 oranında azaldı. Şubat 2021- İzmir ve çevresinde sel: Şubat ayı yağış ortalaması normalde metrekareye 102 kilogram olan İzmir ve çevresinde 2 Şubat günü aşırı yağışlar yaşandı ve metrekareye 126 kilogram yağış düştü. Meydana gelen sel ve su taşkınları sonucunda 2 kişi hayatını kaybederken, 600’den fazla ev ve işyerini su bastı, 23 kişi mahsur kaldı, yüzlerce küçükbaş hayvan telef oldu ve birçok ekili alan sular altında kaldı. Özetle, Türkiye’de iklim felaketleri en çok aşırı hava olayları, sel ve su taşkınları, aşırı sıcaklar, sıcak hava dalgaları ve kuraklık olarak kendini gösteriyor. Diğer yandan, iklim krizinin etkilerini hayatın birçok alanında görmek mümkün. Bunların başında gıda krizi ve buna bağlı olarak gıda güvenliğinin tehdit altında olması geliyor. Gıda temini için neredeyse tamamen kendi sınırları dışındaki bölgelere bağımlı olan kentler için bu büyük bir risk. Bu durum, kentleri doğrudan ilgilendiren Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayınladığı “İklim Değişikliği ve Tarım” raporunda da belgeleniyor. Rapora göre, tarım politikaları oluşturulurken 2°-3°C daha yüksek hava sıcaklıkları dikkate alınmalı. Zira, kuraklık, su kaynaklarının azalması, toprak verimliliğinin düşmesi, doğal bitki örtüsünün değişmesi gibi çeşitli iklim krizi kaynaklı gelişmelerin de etkisiyle 2050 yılına kadar dünya genelinde tarım fiyatlarının yüzde 85 oranına kadar artacağı öngörülüyor. Belediyelerin gerçekleştirdiği iklim eylemleriİklim İçin Biz Varız” deklarasyonunun imzalanmasından bugüne kadar geçen süre içerisinde imzacı belediyelerin konuyla ilgili icraatları değerlendirildiğinde, genel olarak iklim krizine dair çalışmaların sürdürüldüğü ancak iklim krizinin aciliyetine cevap verecek nitel ve nicel düzeyin gerisinde kalındığı söylenebilir. Bu adımları iklim eylem planı hazırlıkları, tekil iklim eylemleri, örgütlenme, eğitim faaliyetleri ve paydaşlarla ilişkiler olarak 5 alt başlık altında toplamak mümkün. EYLEM PLANLARI İklim eylem planı; bir kentte uygulanacak tüm iklim eylemlerinin bütünlükçü, birbirini tamamlayan, kesişimsel ve belirli hedeflere bağlı olmasını sağlayan yol haritası olarak tanımlanabilir. Bu nedenle iklim eylem planlarının oluşturulması kentlerin iklim mücadelesinde atacakları en önemli adımların başında geliyor. İklim İçin Biz Varız Deklarasyonu’na imza atmış olan yerel yönetimlerden Bornova, Bursa, İzmir, Kadıköy, Karşıyaka ve Tepebaşı belediyelerinin halihazırda uygulamaya konmuş olan iklim eylem planları bulunuyor. Bu belediyeler imzalamış oldukları Başkanlar Sözleşmesi çerçevesinde planlarını önceki yıllarda hazırlamıştı. Bu eylem planlarının hepsi azaltım eylemlerini içeren ve azaltım hedefleri düşük tutulmuş Sürdürülebilir Enerji Eylem Planları’ndan oluşmaktaydı. Yine Başkanlar Sözleşmesi çerçevesinde bu belediyeler mevcut planlarını hedefleriyle birlikte yenileme veya yeniden oluşturma çalışmalarına girdiler. (Devam Edecek)