Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL- Health and Environment Alliance), her yıl düzenli yayınladığı Kronik Kömür Kirliliği çalışmasında bu yıl ilk defa 1965 -2020 arasındaki verileri bir araya getirdi. Çalış...

Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL- Health and Environment Alliance), her yıl düzenli yayınladığı Kronik Kömür Kirliliği çalışmasında bu yıl ilk defa 1965 -2020 arasındaki verileri bir araya getirdi. Çalışmada, Türkiye’de (Muğla, Manisa, Zonguldak, Kahramanmaraş, Çanakkale, Adana ve Kütahya gibi illerde) faaliyette olan 31 büyük kömürlü termik santralin, kuruldukları günden bu yana yarattıkları hava kirliliği ile neden oldukları toplam sağlık yükü mercek altına alındı. Türkiye’de bugüne kadar bu alanda hazırlanan en kapsamlı araştırma olan çalışma, santrallerin neden olduğu sağlık kayıplarının ve harcamalarının toplam büyüklüğüne dikkat çekerken, bu alanda alınabilecek önlemlerin sağlayacağı faydaları da inceledi. Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL-Health and Environment Alliance)  hazırlanan bu çalışma raporuna göre; Kömürün AB elektrik üretimindeki payı, “kömürden çıkış” (coal phase-out) politikası ve Paris İklim Anlaşması’nın  uygulamaya geçmesiyle gün geçtikçe azalmaktadır. Türkiye’de ise, elektrik üretimi kömüre dayanmaya devam etmekte ve planan termik santrallerle 19 GW’lık mevcut kurulu kömür gücünün iki katından daha fazlasına çıkması söz konusudur. 2019 yılı sonu itibariyle kömürlü termik santraller Türkiye elektriğinin yaklaşık yüzde 37’sini üretmektedir. Bu analiz, HEAL’in 2015’de yayınladığı Ödenmeyen Sağlık Faturası raporunun ayrıntılı bir güncellemesidir. TEMEL BULGULAR 2019’da Türkiye’deki büyük kömürlü termik santraller çok sayıda sağlık sorununa yarattıkları hava kirliliğiyle kullanılan modele göre, bunlardan bazıları neden oldu. Bu raporda: 4.818 erken ölüm, 3.070 erken doğum, 26.500 çocukta bronşit vakası, 3.230 yetişkinde yeni bronşit vakası, 5.664 hastane başvurusu, 237.037 astım ve bronşit semptomu gösterilen gün (astım hastası çocuklarda), 1.480.000 iş günü kaybı, 11.300.000 hasta geçirilen gün ve 8.850 IQ puanı kaybı (cıva maruziyetine bağlı) Bu sağlık etkileri Türkiye ve etkilenen bölgelerde 47,41 ile 99,37 milyar Türk Lirası (5,20-10,90 milyar Euro) yıllık maliyet yarattı. Aynı sağlık etkilerinin sadece Türkiye’deki maliyetinin yılda 26,07-53,60 milyar Türk Lirası (2,86-5,88 milyar Euro) yani sağlık harcamalarının yüzde 27’si olduğu tahmin ediliyor (TÜİK 2019 sağlık harcamaları istatistikleri: 201,03 milyar TL). ŞEFFAFLIK SORUNU Bu rapor, mevcut kömür santrallerinin hava kirliliği emisyonlarına ilişkin veri boşluklarını doldurmak için gösterilen bir çabadır. AB ülkelerinin santral bazında yıllık emisyonlarını halka açık bir veri tabanına (E-PRTR) bildirme zorunluluğu bulunurken, Türkiye tesis veya sektörel bazda emisyon verisi paylaşmamaktadır. Bunun yerine, Türkiye uluslararasıtaahhütler kapsamında elektrik üretimi ve ısıtma sektöründen kaynaklı hava kirletici emisyonlarını birleştirilmiş veri halinde bildirmektedir. Bu durum kömürlü termik santrallerin ve elektrik sektörünün neden olduğu emisyonların belirlenmesini zorlaştırmaktadır. Ayrıca bu veri kısıtlığı nedeniyleTürkiye’de hava kirliliğinin sağlık etkileri hakkında çok az araştırma bulunmaktadır. Bu sorunların üstesinden gelmek için, bu rapor kapsamlı araştırma ve işbirlikleri üzerine kurulmuştur. Gerçek zamanlı elektrik üretiminin yanı sıra kömürlü termik santrallerin teknik detayları incelenmiş, kirliliği azaltabilen ancak ortadan kaldırmayan filtre sistemleri hesaba katılmıştır. KÖMÜRDEN ÇIKIŞ İklim, temiz hava ve sağlık için üçlü kazanım Türkiye’deki sağlık uzmaları kömürden çıkışı yani mevcut kömürlü termik santrallerin kapatılması, yeni termik santrallerin inşasının durdurulması ve bilinçli tercihleri yapılması için sağlık ve çevresel etki değerlendirmelerinin gerçekleştirilmesini önermektedir. Hekimler, hemşireler, astım hastaları ve hava kirliliğinden etkilenen kişiler, uzun süredir ihmal edilen “sağlık perspektifinden Türkiye’nin enerji geleceği” tartışmasındaki kilit aktörlerdendir. Bu rapor, sağlık kurumları ve uzmanlarının kapasitelerinin artırılması, böylece kömürün ve enerji üretiminin sağlık etkileri ve maliyetleri konusundaki tartışmalara daha fazla dahil olmalarını; kömüre dayalı enerji üretiminin gerçek maliyetlerini vurgulamalarını önermektedir. Son olarak, enerji, iklim ve hava kirliliği tartışmalarında, rapor, yasal düzenleme ve kararlarda sağlık alanındaki karar vericilerin de yer alması gerekmektedir.   YÜKSEK ENERJİ TALEBİ 84 milyonluk nüfusu ile Türkiye, son 15 yılda en yüksek enerji talebi artışını yaşayan OECD ülkesidir.
  1. Türkiye elektriğinin yüzde 56’sı fosil yakıtlardan, yüzde 37’si de kömürden üretmektedir.
  2. Son üç yılda, Türkiye’nin enerji politikaları doğrultusunda yerli bir kaynak olan linyitin elektrik üretimi içindeki payı artmıştır.
Aralık 2020 itibarıyla Türkiye’de toplam 19.122 megawatt(MW) kurulu gücünde 29 büyük3 kömürlü termik santral bulunmaktadır. Santrallerin büyük termik santrallerin üçte biri 30 yaşın üzerindedir ve bir kısmı (ondokuz adedi) kömürle çalışırken (ağırlıkla linyit), on santral ithal kömür yakmaktadır. Ülkedeki kömürlü bu eski santrallerin tamamı devlet tarafından kurulup 2000 yılından sonra özelleştirilmiştir. Türkiye’de herhangi bir kömürlü termik santralin emekli olmasına, rafa yönelik plan bulunmamakta ve “kömürden çıkış” politikasının izlenmesi öngörülmemektedir. Son yıllarda Türkiye’de bazı yeni kömür projeleri askıya alınmış olsa da, toplam 33 GW5 kurulu gücünde 30’dan fazla planlanan yeni kömürlü termik santral bulunmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin uzun yıllar kömüre dayalı elektrik üretimine devam etmeyi planladığına işaret etmektedir. ÇEVRESEL TEHDİT Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre, hava kirliliği Avrupa, Türkiye ve küresel ölçekte insan sağlığına yönelik en büyük çevresel tehdittir. Dış ve iç ortam hava kirliliği dünyada her yıl 7 milyon erken ölüme yol açmaktadır. 2016 yılında Türkiye’deki çevre kirliliğinin 37 bin erken ölüme neden olduğu tahmin edilmektedir. 2016 yılından bu yana, erken ölüm vakaları ve hava kirliliğine atfedilen sağlık yükü artmaya devam etmiştir. DSÖ’nün AirQ+ hesaplama aracına dayanan yakın tarihli bir araştırmaya göre, 2019 yılında Türkiye’de dış ortam hava kirliliği, DSÖ hava kalitesi kılavuz sınır değerinin altına indirilebilseydi, 45 bin 398 yetişkin ölümü önlenebilirdi. DSÖ, kılavuz sınır değerleri de dahil hiçbir hava kirliliği seviyesinin “güvenli” olarak kabul edilemeyeceğini hava kirliliği ile solunum ve kalp damar hastalıkları arasındaki bağlantının net olarak kurulduğunu belirtmektedir. Düşük yoğunlukta bile olsa partikül madde solumak, insan sağlığına zarar veren fizyolojik değişikliklere neden olabilir. Düşük hava kalitesi, bronşit ve ağır astım gibi yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren kronik ve akut solunum yolu hastalıklarıyla da bağlantılıdır. Bilim insanları, hava kirliliğinin insan sağlığına zararları konusunda her geçen gün daha fazla kanıt ve bulguya erişmektedir. SAĞLIĞA ETKİLERİ Her bir kömürlü termik santral, her yıl büyük miktarda tehlikeli hava kirletici emisyonu atmosfere bırakır ve bu santrallerin ortalama ömrü en az 40 yıldır. Her bir yeni kömürlü termik santral insan sağlığına zarar veren emisyonlarda kilitlenmeye yol açacaktır. Bu durum, diğer sektörlerin hava kirletici emisyonlarındaki olası geçici azaltım potansiyelini de boşa çıkaracaktır. Elektrik üretmek için kömür yakılırken, sağlığa zararlı dört ana kirletici atmosfere bırakılır: Partikül Madde havadaki küçük partikülleri tanımlar. PM kısaltmasının yanındaki sayı, partikül(parçacığın) büyüklüğünü belirtmektedir; PM10 10 mikron ve daha küçük, PM2,5 ise 2,5 mikron ve daha küçük partikülleri ifade eder. Partiküller solunduğunda, kan dolaşımına girerek akciğerlerimize ve kalbimize zarar verebilir, felce yol açabilir ve erken ölüme neden olabilir. Yeni bulgular, PM’nin çocukların sağlıklı gelişimine zarar verdiği, ve obeziteve alzheimer gibi hastalıklarla ilişkili olduğunu göstermektedir. *Kükürt (sülfür) dioksit (SO2) solunması halinde çok toksik bir madde olarak sınıflandırılmıştır. Burun ve boğazda ciddi tahrişe neden olabilmektedir. Yüksek konsantrasyonlarda, akciğerlerde hayati tehlike teşkil eden sıvı birikimine (pulmoner ödem) neden olabilmekte ve öksürük, nefes darlığı, zor nefes alma ve göğüste sıkışma gibi belirtilere yol açabilmektedir.Yüksek konsantrasyonda SO2’ye tek bir kez maruz kalmak bile astım gibi uzun süreli bir hastalığa neden olabilmektedir. SO2, atmosferde tepkimeye girerek “ikincil PM” olarak adlandırılan partikül madde oluşumuna neden olabilir. *Azot (nitrojen) oksitler (NOx) solunum yollarında yangıya (enflamasyona) neden olan gazlardır. Bunlar oksitleyici maddelerdir, ya bağışıklık mekanizmasını zayıflatabilirler. Havadani oksidatif strese yol açarlar. Normal hücre mekanizmalarının bozulmasına ve dokularda hasara neden olarak, tepkimeye girerek “ikincil PM” olarak adlandırılan partikül madde oluşumuna yol açabilirler. Cıva (Hg) hem kronik hem de akut faaliyetlerine bağlı cıva emisyonun en büyük ikinci zehirlenmeye neden olabilen nöro-toksik bir ağır metaldir. Kömürden enerji üretimi (elektrik, ısı gibi) ise insan nedenidir. AB’deki bir çalışma her yıl 1,8 milyondan fazla çocuğun 0,58 μg/g sınırının üzerinde metil cıva (MeHg) maruziyetiyle doğduğunu göstermiştir. Bu bebeklerin yaklaşık 200 yılda en az 600 bin IQ puanı kaybının önleneceği bindeki metil cıva maruziyeti DSÖ’nün üst sınır değeri olan2,5 μg/g’u aşmaktadır. Maruziyetin önlenmesiyle tahmin edilmiştir ki bu da yılda 8-9 milyar Euro’luk bir ekonomik fayda anlamına gelmektedir. Kaynak   : Başyazar ve araştırmacı: Funda Gacal, Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL).- Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL-Health and Environment Alliance