Ülkenin bu hafta tabiri caizse raydan çıktığını söyleyebiliriz. İstanbul Bebek sahilinde iki kişinin alenen cinsel ilişkiye girmesi, bir bankın üzerinde bir kişinin çırılçıpl...

Ülkenin bu hafta tabiri caizse raydan çıktığını söyleyebiliriz. İstanbul Bebek sahilinde iki kişinin alenen cinsel ilişkiye girmesi, bir bankın üzerinde bir kişinin çırılçıplak güneşlenmesi, önce Avcılar'da bir kadının ardından da Manavgat'ta bir diğerinin sokakta çırılçıplak yürümesi, Esenyurt'ta tacizci olduğu iddia edilen birine yönelik linç girişimi, Galata'da bir kişinin kendini ateşe vermesi, bu görüntü karşısında birilerinin selfie çekmekle yetinmesi… Başka ülkelerde yıllarca tartışılacak olayların ard arda yaşandığı ve kısa bir süre sonra unutulacağı sıradan bir Türkiye manzarası kesiti olsa da yaşanan her bir olay ‘yok artık’ dedirtecek cinsten. Bebek'te kamusal alanda cinsel ilişkiye giren ve görüntüleri sosyal medyada infial yaratan iki kişiden birinin akıl sağlığının yerinde olmadığı belirtilmiş ve akıl hastanesine sevki sağlanmıştı. İstanbul Valiliği'nden yapılan açıklamada diğer şüphelinin ise cezaevinden izinli çıktığı belirtilmiş, uyuşturucu kullanmak ve çocuk istismarı gibi 11 suçtan kaydının bulunduğu ifade edilmiş ve şüpheli olayın ardından "cinsel saldırı" ve "hayasızca hareketler" suçlamasıyla nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanmıştı. Bebek'te bir bank üzerinde çıplak şekilde güneşlenen kişinin de suç kaydı bulunan bir şizofreni hastası olduğu belirtilmiş, benzer şekilde Avcılar ve Manavgat'ta çıplak dolaşan iki kadının da akli dengelerinin yerinde olmadığı yönünde açıklamalar yapılmıştı. Galata Kulesi önünde herkesin içinde üzerine tiner döküp kendini ateşe veren kişinin de psikolojik sorunları olduğu ileri sürülmüştü. Uzmanlara göre psikolojik rahatsızlıklar toplumun katkısıyla ortaya çıkıyor. Bireyin psikolojik rahatsızlığında toplumun da payı vardır, ailenin de, çevrenin de rolü vardır. Bunları bireysel, münferit birer olay diye adlandırmak ve meseleye böyle bakmak bu sorunları daha da çözümsüz hale getiriyor. Ortada toplumsal bir sorun olduğunu, kimsenin birbirinden bağımsız olmadığını, herkesin birbirinden etkilendiğini görmek gerekiyor. Ekonomik kriz, siyasi kriz bunların hepsini birer faktör olarak düşünmeliyiz. Ayrıca pandemi sürecinin toplumun psikolojisini olumsuz etkilediği yönünde çalışmalar da mevcut. Haziran 2021'de yayımlanan "COVID-19 ve Ruh Sağlığı: Güncel Araştırmalar Bize Ne Gösteriyor?" başlıklı akademik çalışmada şu tespitlerde bulunuluyor: "Pandemi döneminde genel popülasyonla yapılan büyük örneklemli çalışmalar ve meta-analizlerin sonuçlarına göre; anksiyete görülme oranının yüzde 20-31, depresyon yüzde 17-33, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yüzde 23-37, uyku bozuklukları yüzde 7-40 ve uyum bozukluğunun yüzde 22 olduğu bildirilmiştir” Klinik Psikolog Çağay Dürü’nün yaşanan son olaylar ile ilgili yaptığı değerlendirme ile yazımı sonlandırmak istiyorum. "Meselelerin üzerinde açıklıkla konuşarak, hiçbir sansür uygulamadan, empati kurarak saldırganın, kendini yakanın, taciz edenin aynı zamanda bizim de olduğumuzu, toplumun bütününün bu potansiyeli taşıdığını düşünerek tedaviye başlayacağız. Ancak o zaman kendi içimizden bir yola çıkarak bir hesaplaşma içine girebiliriz.”