Balkanlar’ın en çok ilgi ve ziyaretçi çeken ülkesindeyiz. Podgoritsa, Tivat, Kotor, Kolaşin şehirlerini ziyaret ettik...

Balkanlar’ın en çok ilgi ve ziyaretçi çeken ülkesindeyiz. Podgoritsa, Tivat, Kotor, Kolaşin şehirlerini ziyaret ettik, gözde turizm ülkesinin gezi severlere sunduğu değerleri deneyimleme fırsatı bulduk. İşte kadim şehirlerinde kaybolmak isteyeceğiniz Karadağ’dan anılar Karadağ’daki son günümüzde önce Mediteran otelde keyifli bir brunch eşliğinde Karadağlı turizm acenteleri ve otellerle buluşmak üzere ülkenin en popüler turizm merkezi olan Budva’ya gidiyoruz. Buluşmamızdan sonra Budva Old Town’u ziyaret etmeden bu güzel şehri terk etmek istemedik. Eski şehir, Budva'nın ticari markası. Eskiden karaya kumlu bir örtü ile bağlanan adada zaman içinde yarımadaya dönüşmüş. Eski Budva kasabası, antik dönemde bile yerleşim bulunan eşsiz bir mimari ve kentsel oluşum. Bazı kaynaklara göre Budva 2 bin 500’den daha büyük yaşı ile Adriyatik'teki en eski şehir merkezlerinden birisi. Hem yerel turistlerin hem de dünyanın en uzak yerlerinden gelen gezginlerin ilgisini çeken eski duvarlar bu bölgelerde Venediklilerin hüküm sürdüğü yüzyılın ortalarından kalma. Eski şehrin kentsel çekirdeği iki kez, önce 1667'de, sonra da 1979'da büyük depremlerde bazı hasarlar yaşamış. Ancak bugün mağazaları, kafeleri, kilisesi ile bir cazibe merkezi olmayı sürdürüyor. Budva eski şehrinin çevresi oteller, mağazalar ve restoranlarla çevrili. Ayrıca hemen yanındaki upuzun sahil tüm deniz severleri misafir ediyor. Ülkenin kuzeyi ve merkezindeki ağır, karbonhidratlı ve kırmızı etli menüler burada yerini hafif deniz ürünlerine bırakıyor. Budva sahilindeki balık restoranlarında taptaze deniz ürünlerini tatmak mümkün. Budva’dan sonra Boca Bay’i ziyaret etmek üzere yola koyuluyoruz. Kotor Körfezi olarak da anılan bölge Tivat, Kotor ve Herzegnovi tarafından çerçevelenmiş durumda. Körfez gezimiz Kotor Old Town’dan başlıyor. KOTOR Eski şehir – Kotor tarihi, kültürü ve geleneğinin korunduğu şehrin en ünlü kısmı. Eski Kotor kenti, ortaçağ mimarisinin simgesi olan çok sayıda kilise, katedral, saraylara ve müzelere sahip. Kotor'un eski kenti, şık yapılmış çok sayıda kapısı, zengin ailelerin sarayları ve çok sayıda merdiveniyle de dikkat çekiyor. Kotor'un eski merkezi bugün Akdeniz'deki en iyi korunmuş orta çağ kentsel varlığı olarak kabul ediliyor. En büyük ve en etkileyici olanı, elbette, şehri çevreleyen, Yaklaşık 5 kilometre uzunluğunda, 20, yüksekliğinde ve yaklaşık 10 metre genişliğindeki duvarları. Tamamen korunmuş olmalarıyla bu duvarlar Avrupa'daki sur mimarisinin eşsiz bir örneği olarak kabul ediliyor. Surların, yüzyıllardır insanların şehre girip çıktığı 3 kapısı bulunuyor. Kasabaya hangi kapıdan girilirse girilsin, yol insanları en ünlü yapıya, şehrin koruyucusu Sveti Tripun'a adanmış XII. Yüzyıldan kalma Sveti Tripun Katedrali'ne götürüyor. TARİH ZENGİNLİĞİ Kotor'un kültürel zenginliği, kule saati (VIII yüzyıl), Sveti Tripun Katedrali (XII yüzyıl), Sveti Luka Kilisesi (XII yüzyıl), Prens'in sarayı (XVII yüzyıl) gibi bazı önemli kültürel anıtları saklayan hazinesiyle paha biçilemez. Sveta Marija Kilisesi (XII yüzyıl), Sağlık Kilisesi (XV yüzyıl) ve Napolyon Tiyatrosu (XIX yüzyıl). Eski Kotor'da ayrıca günümüzde Deniz Müzesi olan Bizanti, Buca, Pima, Grgurin gibi sayısız saray bulunuyor. Kotor'daki Eski Şehir'de ilk Turizm ve Otelcilik Fakültesi'nin yanı sıra bazı müzik salonları, Kültür Merkezi, galeriler vb. Eski şehirde en çok ziyaret edilenlerse Avrupa ve dünya tasarımcılarının ve yaratıcılarının ayakkabılarını ve kıyafetlerini sunan bazı küçük dükkanlar ve mağazalar. Butiklerin yanı sıra old town içinde bulunan çok sayıda hediyelik eşya dükkanı, fotoğraf dükkanı, kuyumcu, kitapçı, antikacı, kuaför salonu, güzellik merkezi, berber, kafe, pizzacı, restoran ve bar turistlerin tüm gününü duvarların arasında geçirmesini mümkün kılıyor. Hepsinden önemlisi Kotor Eski Kenti'nin 1979'dan beri UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunuyor. Yakın zamanda ise kurum dünya kültür mirasının tehlikede olduğunu ilan etmiş. Yakın zamanda çok daha fazla kurumun ilgi göstereceği düşünülen bu Adriyatik incisini bu kez kara yoluyla değil sürat teknemizle terk ediyoruz. Old Town’un hemen karşısında sahilde bu tekneleri tüm turistler kiralayabiliyor. PORTO MONTENEGRO Hız teknemizle tarihi ve doğal güzelliği ile başımızı döndüren Kotor körfezinden Tivat Porto Montenegro’ya geçiyoruz. Burada bölgenin en önemli yatırımlarından olan marinanın içindeki Regent Porto Montenegro otelinin Satış ve Pazarlama Direktörü Marija Delibasic bizi misafir ediyor. Otel 3 farklı binadan oluşuyor. SPA’sı, 2 adet havuzu, seçkin restoranları ile ülkenin lüks turizmine önemli bir katkı sağlıyor. Marija hanımdan ayrıca marinaya gelecekte yapılacak yatırım projelerini de dinliyoruz. İnşa edilecek yeni oteller, kumsal, gece kulüpleri ve konutlarla Tivat’ın yükselen değeri bu marina. Şimdiden lüks markaların mağazaları ve restoranları ile marina önemli etkinliklere ev sahipliği yapıyor. TİVAT YAT LİMANI Bir zamanlar mütevazi ve sıradan bir kasaba olan Tivat, yat limanı ve çevresinde büyük bir değişim geçirmiş. Bugün dünyanın jet sosyetesinin yaz aylarında ikamet ettiği ve dinlendiği bir yer haline gelmiş. Tivat'ın büyük bir kısmı modern ve gösterişli olmasına rağmen burada tarihin izlerini de bulmak mümkün. Şehir merkezindeki Rönesans Yazlık Buca, kutsal anıtların bulunduğu Ostrvo Cvijeca, eski merkez Gornja Lastva, Plavi Horizonti'deki muhteşem plaj ve Sv. Nikola adası gibi... Eski zamanların ruhu şehirde eşsiz Olimpiyatlar – Bocarska Olimpiyatları ve Yaz Şenlikleri – aracılığıyla yaşıyor. Tivat ayrıca Vrmac dağı yamaçlarında meraklılarına yürüyüş, dağ bisikleti veya extrem kanyon maceraları sunuyor. Sadece tekneyle ulaşılabilen en popüler turistik yerlerden biri olan Mavi Mağara'da şnorkelle yüzmek veya en güzel gün batımına sahip müstahkem bir ada olan Mamula'yı ziyaret etmek de Tivat’ın turistlere sunduğu diğer önerileri arasında. ŞAHANE AKŞAM YEMEĞİ Bu güzel turistik merkez hakkında bilgi aldıktan sonra soluğu tekrar sürat teknemizde alıyoruz ve muhteşem bir gün batımı eşliğinde akşam yemeğimizi almak için körfezin en göz alıcı otellerinden One&Only Portonovi’ye gidiyoruz. Burada bizi Herceg Novi Turizm Organizasyonu Direktörü Dalibor Vukovic karşıladı ve bölgeyle ilgili bilgi verdi. Açık Adriyatik kıyı şeridinin hemen dışında, Herceg Novi'deki Boka Körfezi'nin zarif girişinde yer alan One&Only Portonovi, Karadağ'ın gelişen yeni rivierasının mücevheri olarak görülüyor. Otelin güzel kumsalı, yelkencilik, orman yürüyüşü gibi imkanlar sunuyor. One&Only Portonovi, yaz partilerinden gösterişli kış tatillerine sorunsuz bir şekilde geçiş yaparak yıl boyu cazip bir tatil sunmayı hedefliyor. Sakinleştirici renk düzeni, mevsim ne olursa olsun, Boka Körfezi ve dağların sahne aldığı manzaralar ile denizin ve gökyüzünün değişen tonlarını sergilemeyi amaçlamış olan bu güzel otelde kapanış yemeğimizi almış olmanın mutluluğunu yaşadık. Budva’daki otelimiz Slavija’ya geçtik. Slavija’ya da bayıldık. Dört dörtlük bir otel. Çok konforluydu. Şahane bir kahvaltı ile güne başladık. Sonuç olarak; Dönüşümüz yine Karadağ Havayolları ile Tivat Havalimanı’ndan oluyor. Air Montenegro Podgorica- İstanbul direkt uçuşlarına yakın zamanda Tivat- İstanbul direkt uçuşlarını da ekledi. Türkiye bugüne kadar 40 bine ulaşan turist rakamı ile Karadağ’a en çok ziyaretçi gönderen ilk 10 ülkeden birisi. Karadağ turizm ofisleri bu rakamı 100 bine çıkarmayı hedefliyor. Air Montenegro yetkilileri iki ülke arasındaki uçuşlara gösterilen yoğun ilgi sonucunda da uçuşları haftada 7 güne çıkardıklarını belirtiyor. Karadağ ister lüks yat turizmi amacıyla ister uygun bütçeli bir tatil amacıyla gelsin tüm ziyaretçiler için her mevsim alternatiflere sahip, turizmde yükselen bir yıldız olarak göz dolduruyor. Türkiye’den gelen ziyaretçilerinden vize istemeyen ülke, yaptığı yatırımlarla görünürlüğünü ve popülaritesini artıracak gibi görünüyor. Bu arada bazı arkadaşlarımız Karadağ’da iş kurma fikrini çok sevdiler. Girişimde bile bulundular. Biz bu geziyi ve tüm yetkilileri, rehberimizi çok sevdik. Asla unutamayacağımız güzel ve verimli bir etkinlik oldu. Hepimizde başka başka ufuklar açtı ve Karadağ ile çalışmaya daha çok heveslendik. Bu arada yazımın başında belirttiğim tüm dostlara, Hüseyin Kurt Başkanımıza ve titizlikle hazırlanan bu organizasyona imzasını atan sevgili Itır Özdiker’e çok teşekkür ediyoruz.