Futbol sadece futbol değildir. Spor da sadece spor değil. Yapmış olmak için yapılmaz. Çok özel ve güzel uğraşlardır. Anlayana tabi. Bambaşka dünyadır spor, futbol. Çok değişik kapıları açar, ardı...

Futbol sadece futbol değildir. Spor da sadece spor değil. Yapmış olmak için yapılmaz. Çok özel ve güzel uğraşlardır. Anlayana tabi. Bambaşka dünyadır spor, futbol. Çok değişik kapıları açar, ardına kadar. Doğrusu da budur. Sevgi, saygı, hoşgörü temelidir, sporun. Kupa, forma, puan sonra ki iş. Zor zamanlarımızda bunu daha iyi anlıyoruz. Hedefin sadece kazanmak olmadığını, para olmadığını, şöhretin her şeye bedel olmadığını anlıyoruz. Yaşamanın, hayatta kalmanın önemini, canın kutsallığını görüyoruz, anlıyoruz. Umarım anlıyoruzdur, unutmayız.  Olması gereken de bu. Doğal olan. Olmuyor işte, yapamıyoruz. Forma aşkı uğruna, insanlık kapıları kapanıyor çoğu zaman. Havai fişek fırlatmak, kesici aleti sahayı sokmak, olmayacak nesneler sahaya ve de kafaya fırlatmak, daha neler neler. Yüzyılın felaketinde dört büyük takımımız kenetlendi. Önce taraftarlar, şimdi de yöneticiler, camialar. Bizim Göztepe ile Karşıyaka da öyle. Umut dünyası işte. FFF yani, üç F'yi bilirsiniz. Kitleleri uyuşturmak için kullanıldığını söylediler, hep bizlere. Öyle oldu çoğu zaman. Şartlanmışlıkmış meğer. Enkazdan yaşam öyküleri de çıkıyor.
EMİR'E, NİCE CANLARA UMUT OLDULAR
Galatasaray sevdalısı bir evladımız Cihan Emir Parlak. İki bacağını kaybetti, tedavisine devam ediliyor. Görmüşsünüzdür sosyal medyadan görüntüsünü, onca acıya rağmen umudunu, gül yüzünü. Galatasaray sevdası aşkı, yaşama bağladı. Kırk yılda bir işe yaradı diyeceğim, öok büyük haksızlık yapmaktan korkarım. Haksızlık olur, çoğu zaman eski yaşam tarzımda yanlıştı. Tüm takımlarımız, futbolcular, teknik adamlar, başkan ve yöneticiler, bir tebessüm bir umut için çaba sarf ediyorlar. Meğer F'lerden birisi futbol için kitleleri uyuşturmak, uyutmak için değilmiş. Meğer umut da varmış futbolun içinde. Bunu sadece afet zamanlarında değil her zaman görme umudu ve dileğiyle, birlik beraberlik her zaman şart. Cihan Emir Parlak'ı görünce uyutucu değil umut olduğunu gördüm insanlara. Sporun futbolun temel amacı, görevi, ödevi Emir'lerin yüreğine girmektir, yerleşmektir, yeşermektir. Başka ne işe yarar ki, zaten. Para yenmiyor, şöhret gelip geçici.
MİNNETTARIZ İYİ Kİ VARSINIZ
Adı, sanı önemli değil, önemli olan niyettir, insanlığa hizmettir. Gerisi de teferruattır. AFAD, Kızılay, UMKE, AHBAP, TTAKE, İzmir Belediye İtfaiyesi, ANDA ve de daha onlarcası. Yüzlerce de gönüllü, görevli, istekli, iyi niyetli ordusu, koştu afet bölgesine. Amaçları çalmak değil, can bulmaktı sadece.  Öyle de yaptılar. Alınlarından öpüyorum, Allah razı olsun. Sporcular, hakemler, antrenörler, kulüp başkanları, kulüp yöneticileri, saha komiserleri, gözlemciler, çoğunlukta idi. Direkt enkazda çalıştılar, cana dokundular, can kurtardılar. Sporla ilgilenmek demek, insanı sevmek cana değer vermek demektir. Hal böyle olunca çalışmaları, çabaları daha verimli oluyor. Gürol Sakallı, Olcay Yersel, İsmail Derse, Elçin Kaba, Erdal Kırtaş, Cem İyihuylu, Aytül İyihuylu, Mert İnanç, Ozan Tunçer, Uğur Topaloğlu, Hüseyin Gegeroğlu, Ege Görkem Ertürk, Halit Şavlı, Ramazan Gün, Volkan Alabaş, Sinan Şenyaşa, Berkan Şen, Muhammed Ali Korkmaz.
SOMA'DA, HER YERDE BİZİM BELEDİYE
Tespit edebildiğim sporcu kişilikler. Sosyal hizmetleri uzmanı, bekçi, dağcı, itfaiyeci olanlar isim. İzmir Belediye İtfaiye'den de 301 canımızı kaybettiğimiz Soma madenindeki faciada çok yararlı, onurlu hizmeti bulunan ekibimiz de canla başla çalıştı.  Müdürleri, profesyonel kalecilerimizden, aynı zamanda Yeni Örnekköyspor kulüp başkanı İsmail Derse de bölgeye giderek onlarca canını kurtarılmasına sağladı. İtfaiye deyince aklınıza sadece yangın söndürmek gelmesin, can kurtarmak da var. Emeklerine yüreklerine sağlık hepsine, hepinize minnettarız. Futbol kulübü üyeleri, gençlik kollarından da destek geldi. Dört ayaklı can dostlarımızı da yazalım. Eğitimli, eğitimsiz köpekleri, kedileri de unutmamak da gerek. Onlar apayrı birer kahraman.
ANDA İLE TTAKE'YE DE ŞÜKRANLA
Türk Telekom Arama Ve Kurtarma ekibi TTAKE de, anında afet bölgesine gitti. Umur Akbaş, Türkay Çiftçi, Aytaç Güleçoğlu, Ozay Karademir, Kamil Dişçi, Halit Şavlı, Coşkun Sefertaş, Huseyin Burhan Akgüney, Ömer Faruk Gülcemal, Aydın Aytaç, Eyüphan Özmen, Fatih İnce ile Serhat Kadir Keskin. Derya Özcan, Ayşegül Çam, Göksu Karslı, Bekir Devrim Gökulu, Seren Gizem Biçer, Tuğçe Çınar, Bilal Taşova, Ramazan İnkaya, Ayşen Coşgun, Faruk Özçelik, Faruk Meydan, Irmak Demir, Deniz Küçükzeybek, Senem Peköz, Elif Sıla Gül, Koray Tabak, Ersen Şengöz,  Ali Çakmak, Selin Töre'den oluşan ANDA Arama Kurtarma ekibi. Oradaydı. ANDA'dan Derya Özcan hanım mesela. Sağlıkçı, sağlık çalışanı, özel sektörde. Mecbur değil, tamamen gönüllü, istekli, fedakar. Tıbbi Laboratuvar Teknikeri, sanki içine doğmuş gibi ANDA'ya katıldı. İçten gelir zaten, kişilikte olur, karaktere yansır. Cana, insana, canlıya, doğaya sevgi, saygı, hoşgörü. Gönül verdi can kurtarma, destek çabalarına işinden izin alarak, yıllık iznini kullanarak koşa koşa seve seve gitti, geldi. Daha nice isimler var, hepsini onore etmek gidemeyen bir vatandaş olarak benim de yazmak, öne çıkarmak boynumun borcu. Mütevazi olurlar zaten bu gibiler, isimler, yaptıklarını çabalarını başa kakmak, öne çıkmak istemezler. Bu satırların yazanı olur, eksik kalamazdım. Sen yazmazsan ben yazmazsam, olmaz ki. Kulluğa, insanlığa aykırı...
Metin Aydınoğlu