İzmir şebeke suyunun kayıp kaçak oranı yüzde 34.81. Medeni toplumlar bu oranı olabilecek en düşük seviyelere yıllık ortalama yüzde 3’lere indirmeyi başardı. Yüzde 34.81’in mali anlamı 2019-2020 verile...

İzmir şebeke suyunun kayıp kaçak oranı yüzde 34.81. Medeni toplumlar bu oranı olabilecek en düşük seviyelere yıllık ortalama yüzde 3’lere indirmeyi başardı. Yüzde 34.81’in mali anlamı 2019-2020 verilerine göre yaklaşık 34 milyar metreküp su kaybı, 660 milyon lira zarar demektir. Şebekeye beslenen her 3 birim sudan biri hiç bir yere ulaşmadan kayboluyor. İlçelere bakıldığında durum çok daha vahim. Urla kayıp kaçak oranında yüzde 83.80 ile muhtemelen Türkiye rekorunu elinde bulunduruyor. Urla'yı yüzde 75 ile Karaburun takip ediyor. Yüzde 59 ile Çeşme 3. sırada, ardından yüzde 56 ile Seferihisar ve yüzde 42 ile Foça geliyor. Tarımsal alanlar da sondaj sularını kullanır. Tarım bölgelerinin artan sıkıntısı, artezyen suyu nedeniyle artan elektrik maliyetleridir. Diğer bir sıkıntı ise tarımsal alanlara doğru genişleyen yapılaşmadır. Çeşme'de bahçeli evler ya müstakil ya da site yüzme havuzlarına sahiptir. Bu demektir ki, evsel ihtiyaçları haricinde, sulamaları gereken bahçe peyzajları ve doldurmaları gereken havuzları da şebekeye ekstra yük olarak binmektedir. Ancak, kırsal alanlar dahil yeraltı su seviyelerinin kritik seviyeler altına indiği 2018’de raporlanmış, Ovacık, Sarnıç, Alaçatı Dalyan, Çiftlikköy'ün büyük kısmını da içine alacak şekilde yeraltı su koruma havzası ilan edilmişti. Oysa Çeşme - Karaburun havzasının tamamının yeraltı su koruma bölgesi olması gerekirdi. Bununla birlikte su yönetimi ve eylem planı devreye alınmalı, arıtma tesislerinde ileri biyolojik arıtma ve yeniden kullanım şebekesi tesis edilmeliydi. Geç ve yetersiz DSİ kararı sonrasında da yeni sondajlar vurulmaya, yeni yapılan villalar ve yüzme havuzlarına tarım alanlarının suları aktarılmaya devam etmiştir. Tarımsal alanlarımızda sulama kuyularımız kurumaya başlamış durumdadır. Devlet Su İşleri envanterlerine göre 7 yılık yağışlılık, 7 yıllık kuraklık dönemleri raporlandığı bilinmektedir. Bu tahminlere göre önümüzdeki 5 yıl daha az yağışlı dönem olacaktır. İzmir'de şebekelerimizi besleyen tüm barajlar alarm vermekte. Kemalpaşa gibi yüksek rakımlı tarım ve sanayi bölgeleri 1500-2000 metre derinlikteki kuyulardan su çekmekteler. Havzaların genişliği bakımından bu alanlarda henüz yeraltı su rezervleri sıkıntı sinyalleri vermemiştir. Yine de yeraltı su kaynaklarının çok doğru kullanılması son derece önemlidir. Suyun İzmir'deki durumu kabaca içler acısıdır. Kayıp kaçak oranları dikkate alınır, küresel ısınma etkileri ve kuraklık tehdidi ile tekrar incelenirse, ilçelerde ve zirai alanlarda ihtiyaç duyulan suyun nereden temin edileceği merak konusudur. Geçtiğimiz günlerde bazı çiftçilerin ürünlerini damacana sularla suladıkları haber kaynaklarında yer almıştı. Yine de yüzme havuzlu bahçeli villa geleneğimizden taviz vermiyoruz. Kanalizasyon suyunun ikincil kullanım haline gelene kadar ileri biyolojik arıtımı ve bahçe, tarım, sanayi alanlarında tekrar kullanılmasına yönelik çalışma başlatmıyoruz. Kayıp kaçak oranını düşürmeyi, acil eylem planları içinde görmüyoruz. Her yıl 1,5 milyon nüfuslu illerin harcadığı su kadar suyumuzu kaybetmeye, bunları da faturalarımızdaki yeni zamlarla telafi etmeye, yaşam kaynağımızı lüks tüketim alanlarında hoyratça israf etmeye devam ediyoruz. Bu durumda son çaremiz, eski dönemlerdeki geleneklere sığınmak ve yağmur duasına çıkmak olacaktır.