Hakemlik o zamanlar çok daha güzeldi, güzel günlerdi, neşeli günler. Disiplin vardı, hiyerarşi vardı, haddini bilmek, saygı ve sevgi vardı. Toplu yapılan idmanlardan sonra hafif kurulanır, terimizi si...

Hakemlik o zamanlar çok daha güzeldi, güzel günlerdi, neşeli günler. Disiplin vardı, hiyerarşi vardı, haddini bilmek, saygı ve sevgi vardı. Toplu yapılan idmanlardan sonra hafif kurulanır, terimizi siler duş sırası beklerdik, yarım saati bile bulurdu bu bekleyişler. Büyüklerimizden, emektarlardan, hocalarımızdan önce duşa girilmezdi, giremezdik. Bir yerde yazmaz, talimat da değil ama bilinir ve uygulanırdı. Şaşırdınız mı, hiç şaşırmayın. Duşa önce girmek, girmeyi istemek, beklemek, geri kafalılık, saçmalık, çağdışı zihniyet filan değil, insanlığın ta kendisiydi. Herkesin elbisesini, havlusunu alacağı yer bile belliydi. Klasmanı farklı olsa da başlangıç yılı dikkate alınır, hürmetten kusur edilmezdi. Sonra mı ne oldu. 'Önce ekmekler bozuldu' diye yazmıştı merhum üstat Oktay Akbal. Onun gibi önce hakemlik bozuldu sonra da her şey bozuldu. Hakemliği bozdular, fabrika ayarıyla oynadılar. Gerişi dönüşü yoktu artık. Zaman zaman olsa da asker hakem - sivil hakem yapıldı, yapanlar vardı. Kimi çaktırmadan, kimi de açık açık yapardı. Kimi de camiayı düşünür asker-sivil ayrımı yapmaz, hakkaniyetten vazgeçmezdi. Güneydoğu Anadolu'da binbaşı rütbesindeki bir hakemin şiddete ve saldırıya maruz kalması. Eski adıyla 1.Lig'de ünlü FİFA kokartlı astsubay hakeme, ülkesinde binbaşı konumunda olan dünyaca ünlü futbolcu tarafından yapılan kaba, saba ve sportmenlik dışı hareketler, üniformaya, apolete, rütbeye saygısızlık olarak kabul edildi, değerlendirildi. Oysa ne alakası var. Bilmez misiniz sahada, camide ha bir de kabristanda rütbe sökmez, geçmez, geçersizdir. Öyle de olmalıdır. Futbolculara cezaya vermeye güçleri yetmedi. Asker kökenli, muvazzaf olan hakemlik de yapan askerlere yasak getirdiler, toptan, anında, şak diye. Bir daha sahaya çıkamadılar, hakemliğe başlayamadılar, kurslara alınmadılar. Ne kadar çağdışı, akıllara ziyan bir uygulama değil mi ? İnsan haklarına aykırı, saygısızlık, adaletsizlik. Saldırıya uğradıysa asker hakemler, suçlu, hatalı, yanlışı yapan kim. Saldırıyı yapan, sportmenliği unutan, ayağa basan, yumruklayan, tekme sallayan futbolcu değil mi? Hakem hatalı ise yanlış karar verdi ise bunun hesabını futbolcu kesemez. Futbolcuyu koruyacağım diye şiddetin faturası hakeme kesilemez, kestiler hem de ne kesiş ortadan ikiye bölüp, yarısını attılar. Çoğu sivil hakem buna pek sevindi. Niye çünkü daha çok maça gidecekti. Hiç de öyle olmadı, herkes nasibi yer bu hayatta, bunu bilir, bunu söylerim. Bu şuna benziyor. Cinsel tacizi, ahlaksızlığı, saldırıyı yapan değil de, saldırıya maruz kalan zavallıya ceza kesiyorlar, onu eleştiriyorlar. Tam da böyle. Günümüzde de böyle değil mi ahlaksızlar, terbiyesizler elini kolunu sallayarak dolaşırken, nice hayatları kararttılar. Utanılacak bir durum. Öğretmen, avukat, hekim, psikolog hatta imam olan hakemler de saldırıya uğradılar. Ama kimse gıkını çıkarmadı. Öğretmenliğe, avukatlığa, hakemliğe, psikologlara, imamlara saygısızlık olarak niye kabul edilmedi. Kimseler bilmedi bile onların mesleklerini. Yedikleri dayakla kaldılar. Sahip çıkan olmadı, branşlarından, sıfatlarından ötürü. Asker hakemler saldırıya uğrayınca sözüm ona askerlik onuru ayaklar altına mı alındı, ne alakası var hiç de öyle değil. Spor bu spor, futbol bu alt tarafı bir oyun. Başlar ve biter, sahada kalır her şey. Rütbe altında yer alan emir verdiği askeri elemanı, kendinden daha meşhur oldu ve de tanınıyor. Kendini yolda görse kimse tanımaz, bilmez. Kıskançlık, çekememezlik bitirdi aslında asker hakemleri. 1997-1998 yılında vatani görevimi, asteğmen, ardından da teğmen olarak tamamladım Diyarbakır'da. Hayatımın en güzel 11 ayını geçirdim Doğu'nun Paris'inde. Elimde imkan olsa bir daha gitmek, yaşamak isterim. Ben de muvazzaf, kalıcı asker olmasam da, geçici olsak da askerdik sonuçta. Dolu dolu bir sezon yaşadım. Şırnak, Hakkari, Bitlis, Mazıdağı, Bingöl, Tunceli, Cizre, Mardin, Nusaybin'de düdük çaldım, yardımcı hakemlik de yaptığım maçlar oldu. En küçük saldırıya bile maruz kalmadım. Yapma dediler dinlemedim hiç de bir şey olmadı. Nasıl yaklaşırsan aynı muameleyi görürsün. Futbolcular cin gibidir, akıllıdır, tartar, ölçer hakemi. Çok iyi asker hakemler tanıdım, yaşadım, maçlara çıktık. Çoğu da çok cesurdu, kelle koltukta gittik, geldik. Batıda iken damat gibi giyinirdik maçlara giderken oysa Güneydoğu'da, Doğu'da maçlara giderken şort, şıpıdık terlik, hafif sakallı gittik bazı yerlere mecburen, tanınmayalım diye. Raconu öyleydi işin. Asker hakemlere yasak gelince her şey bitti, kötü günler ve de geriye gidiş başladı. Asker hakemlerin avukatı değilim, sivilim ama. Doğruya doğru eğriye eğri, hiç de iyi olmadı böyle. Şimdiler VAR'a gitmeden karar veremiyorlarsa bu, asker hakemler gitmesinin sonucudur. Çok maça çıkıyorlarsa ona rağmen hala inanılmaz hatalar yapılıyorsa, asker hakemlere kapıların kapanmasındandır. Yazık oldu yazık. Türk hakemliğinin durumunu şu an hiç beğenmiyorum. Bir çift sözle, imzayla, futbolu, topu bilmediği, spordan anlamadığı, hakemliğe yatkın olmadığı halde, ha bire klasman yükseltilen ama hala yetersiz kalan, beğenilmeyen hakem var ise bu, asker hakemlerin olmamasındadır. Niye, çünkü kendilerini vazgeçilmez sanıyorlar da ondan. Oysa kendini vazgeçilmezlerle doludur mezarlıklar. Derneğin yetersiz, etkisiz olmasının yanı sıra üç şey bitirdi Türk hakemliğini. İlki, hakemine sahip çıkmayan hep sessiz kalan dernek, diğeri asker hakemlere yasak getirilmesi, öteki de sadece Süper Lig ile 1.Lig'de hakem ücretlerine yapılan aşırı artış, maaşa bağlama. Asker hakemlere getirilen bu anlamsız, hilkat garibesi, ucube yasak bir önce kaldırılmalı, aday hakem kurslarına kabul edilmeliler. Fazla para da adamı bozar, hakemliği de bozduğu gibi. Futbolcu çok para alıyorsa, hakem de niye çok almalı ki, ne alakası var. İşte o zaman aşırı hırs, ihtiras, adama hata da yaptırır yanlış da. Asker hakemlere özgürlük, yaşasın Türk hakemliği, ölmesin, hasta yatağından kaldıralım. Vakit diriliş vakti, haydi.