Dünyada dengeler değişiyor, değiştiriliyor. Baş aktör her zaman olduğu gibi yine ABD. Afganistan ve Irak’ın işgalleri...

Dünyada dengeler değişiyor, değiştiriliyor. Baş aktör her zaman olduğu gibi yine ABD. Afganistan ve Irak’ın işgalleriyle başlayan süreç, Suriye’yi de içine alarak kapımıza dayandı. Herkes çok iyi biliyor ki hedefte Türkiyemiz var. ABD karşısında dik duran ve kendi çıkarlarını savunan ülke istemiyor. Hele İsrail’in bulunduğu Ortadoğu’da. 1945’lerde girdiğimiz NATO’nun en güçlü ülkelerinden biriyiz. Ordumuz artık Kuzey Atlantik Paktı’nın en güçlü ikinci ordusu. Yeni stratejik gelişimi İHA, SİHA, füzeler, envai çeşit silahlarla son 10-15 yılda daha da güçlendi. Hele hele 15 Temmuz Hain Kalkışma’nın ardından bağırsaklarını temizledi, her geçen gün de temizliyor. Onun içindir ki, ülkemizin içinde terörün kökü kurutuldu. Hain bölücü örgütün içyüzü ortaya çıkartıldı, millet anladı. Artık eleman bulamıyorlar. Ordumuz üç önemli harekatla Suriye’de güvenli bölgeler oluştururken, dış kaynaklı saldırıları da bertaraf ediyor. Bu noktada dünyada yalnız bırakılsak da artık kendi göbeğimizi kendimiz kesebiliyoruz. Rusya-Ukrayna Savaşı ile yaşananlar dünyayı korkuttu. Hele Avrupa tir tir titriyor. Rus tanklarının topraklarına girme ihtimaline, füzelerinin tepelerine inmesi olasılığına karşı kendince tedbir almaya çalışıyor. Bu gelişmeler aslında sıcak bir 3.Dünya Savaşı’nın ayak sesleri anlamına geliyor. Dilerim böyle bir savaşı yaşamayız. Ukrayna’ya saldırının nedeni AB ve NATO’ya girme niyetiydi. Rusya ve onun lideri Putin, ABD ve dolayısıyla NATO’nun sınırlarına dayanmasını istemiyor. ABD ise Ukrayna’ya destek vererek bunu şimdilik önledi gibi. Ancak bu savaş Avrupa’da Rus korkusunu tetikledi. Bakın Finlandiya ve İsveç NATO’nun güvenlik şemsiyesi altına girmek için kıvranıyorlar. OLOF PALME’Yİ ÖLDÜRDÜLER Bir ülkenin NATO’ya girebilmesi için üye ülkelerin tümünün olurunu alması gerekiyor. Bir ülke kabul etmez ise o ülke giremiyor. Eh Türkiye NATO üyesi olduğuna göre onun izni de gerekli. Bu noktada, Hükümetimiz özellikle PKK ve bölücü terör ülkelerini kucağında barındıran İsveç’e mesafeli bakıyor. Geçmişte kendi Başbakanı Olof Palme’yi bile katleden PKK’lılar olduğu halde bunu görmezden gelen İsveç’in NATO’ya bu hali ile girmesi bizim çekincemiz. Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptıkları açıklamalarla Finlandiya ve İsveç’in teröre destekten vazgeçmelerini, ellerindeki bölücüleri Türkiye’ye teslim etmelerini istediler. Türkiye’nin, NATO’da kendine düşman insanları koruyup kollayan bir ülke ile birlikte yer alması mümkün mü. O yüzden tarihi bir fırsat ayağımıza gelmiştir. Devlet büyüklerimiz de gereken hassasiyeti göstermiş ve göstermektedirler. Bence Türkiye bu noktada dik durmalıdır. Taviz verilmemelidir. Verilirse bu dakikadan sonra Türkiye’nin içte ve dışta güvenilirliğine halel gelir. Lütfen bu iş Rahip Bronson Olayı’na dönmesin. Çünkü geçmişte yaşadığımız bu olay özellikle muhalefet tarafından örnek gösterilerek, Hükümet’e yükleniliyor. Bu açıdan seçimler de yaklaşırken AK Parti veya Cumhur İttifakı için bu bir imtihan olacak. Evet ABD’nin her türlü baskısı karşısında dik durabilmek çok zor. Ama imkansız değil. Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, nasıl 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak emperyalizme karşı savaş açmışsa, bugün de millet olarak O’ndan aldığımız güçle bunu başarabiliriz. Yaşasın 19 Mayıs Ruhu. Yaşasın tam bağımsız Türkiye…