Sanayi ve teknoloji geliştikçe, insanların savaş yöntemleri de değişilmektedir. Bu sürekli değişim, SSCB'nin çöküşünü...

Sanayi ve teknoloji geliştikçe, insanların savaş yöntemleri de değişilmektedir. Bu sürekli değişim, SSCB'nin çöküşünün iki kutuplu dünyanın sonunu getirdiği büyük jeopolitik değişimle birlikte yakın zamanda hız kazanmıştır. Dünya tek kutupluluktan çok kutupluluğa doğru ilerliyor ve bu da muhtemelen konvansiyonel olmayan savaşlara yol açacak, Ukrayna’nın siber tehditlere maruz kalması da gelecekte artacak. Mevcut eğilim, insan hayatının hemen her alanında artan bilgi, enformasyon ve hızlı ilerlemelerden biridir. Askeri sanatlar ve bilim de bu sürekli büyüyen dönüşüm ve genişlemenin istisnası değildir. Yüzyıllardır süregelen geleneksel savaş jargonu ve doktrinleri yerini yeni kavram ve yöntemlere bırakıyor. Bilgi teknolojisindeki devrim, hızlı küreselleşme, etnik ve milliyetçi mücadeleler ve gerici dini hareketler açısından bakıldığında, bunların hepsi Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ve bunu takiben alışılagelmiş jeopolitik dinamiklerin ve güç dengesinin çökmesinin sonuçları üzerine eklemlenmiştir. Buradan da yeni kavramlar ortaya çıkmaktadır; «Dördüncü Nesil Siber Savaş» gibi. DÖRDÜNCÜ NESİL Dördüncü nesil siber savaş kavramı ilk olarak 1980'lerin sonunda bir Pentagon Harp Akademisi ekibi tarafından Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından başarısız devletlerde VNSA (violent non-state actor – devlet dışı silahlı gruplar) gibi isyancılardan kaynaklanan tehdidi tanımlamak için geliştirilmiştir. 4GW'nin (4. Generation Warfare- Dördüncü Nesil Savaş) askeri konseptini işledikten sonra, Cumhuriyetçiler tarafından ABD ordusunun müdahalesi sayesinde Yemen, Suriye, Irak, Afganistan ve Libya gibi başarısız devletlere yerleşen çeşitli dini radikal uzantılarda bir artış olmuştur. Günümüz dünyasında devletlere yönelik kinetik olmayan zorluklar, kinetik olanlardan daha belirgindir. Ulusların genel enerji potansiyelinin hala konvansiyonel askeri önlemlerle tanımlandığı düşünüldüğünde, artık uluslar ve toplumlar tarafından kendi çıkarlarını ilerletmek için daha ciddi bir şekilde incelenen şey kinetik olmayan enerjidir. Savaş ve çatışmalara ilişkin herhangi bir değerlendirme veya analiz, küresel ve bölgesel düzeylerdeki mevcut durumun bağlamını dikkate almadan eksik kalacaktır. Bu nedenle, beşinci nesil siber savaş araştırmalarının devamı için stratejik bir değerlendirme yapılması zorunludur. «Süper güç» kavramına olan güvenin azalmasıyla birlikte geçiş dönemi dünya düzeni ve hakim olan belirsizlik, tehdit dinamiklerini de değiştirmektedir. Siber uzayın genişlemesi, karşı söylemler için elverişli bir ortam yaratmanın yanı sıra hibrit tehditleri kolaylaştırmakta; böylece devletlerin ulusal güvenlik paradigmalarını giderek daha fazla karmaşıklaştırmaktadır. AB ve ABD Ukrayna’da siber saldırılardan endişe duyuyor çünkü bilgisayar sistemleri kısa vadede bir sonraki hedef olabilir. Hatırlatmakta fayda var; Nisan 2022’nin başlarında Finlandiya, NATO’ya katılma yolunda adımlar atmaya başladığı sırada hükümet web sitesine bir saldırı düzenlendiğini duyurmuştu. ABD Başkanı Joe Biden da Rusya’ya yönelik yaptırımlara karşılık olarak ABD iş dünyası ve enformasyon teknolojisi altyapısının siber saldırılara karşı korunmasının kritik önem taşıdığı uyarısında bulunmuştu. Ukrayna NATO üyesi değildir, ancak Mart 2022'de Tallinn'deki NATO İşbirliği Siber Güvenlik Merkezi'ne kabul edilmiştir. Bu Ukrayna için önemli çünkü yasa siber saldırıları inceliyor ve farklı ülkelerden uzmanlara bilgi sistemlerini nasıl koruyacakları konusunda tavsiyelerde bulunuyor. Ukrayna daha yakın bir işbirliği söz konusu olacaktır. Devletlerin siber savunmalarını güçlendirmek için önemli oranda finansal bütçe ayırmaları gerekiyor. NATO ülkeleri 2024 yılına kadar GSYİH'lerinin yüzde 2’sini savunmaya harcama taahhüdünde bulunmuşlardır; ancak aynı zamanda siber savunma için ne kadar harcanacağı da belli değil. Örneğin, NATO 2019 yılında uydu iletişimi ve bilgisayar sistemleri için 3 milyar dolar ayırmış olup, bunun sadece 100 milyon doları siber savunmaya gitmiştir.