1 Haziran 2020… Ülkemizde ilk vakanın görüldüğü 10 Mart 2020 tarihinden bu yana herkesin beklediği o tarih geldi çattı. Takdir edersiniz ki lügatımıza eklenen “Yeni normal hayat” kavramında eski nor...

1 Haziran 2020… Ülkemizde ilk vakanın görüldüğü 10 Mart 2020 tarihinden bu yana herkesin beklediği o tarih geldi çattı. Takdir edersiniz ki lügatımıza eklenen “Yeni normal hayat” kavramında eski normalimize oranla birçok şey değişti. Tüm dünyada dalga dalga yayılan salgın sürecinde yaşadığımız olağan dışı günlerden sonra yeni normalde bizi karşılayan üç önemli nokta var. Birincisi ve en önemlisi maske artık kıyafetimizin bir parçası olacak. İkincisi sosyal mesafe kavramı ve son olarak hijyen… Dikkat ederseniz mümkün olduğunca sosyal hayattan izole olarak geçirmeye çalıştığımız günler herkeste farklı bir etki bıraktı. Ancak çoğunluğu girdabına çeken net bir gerçek var ki; endişe ve şüphe yaşamın tam ortasında… Herkes birbirine potansiyel koronalı gözüyle bakıyor. Anne-baba çocuklarından, çocuklar anne-babadan elinden geldiğince uzak durmaya çalışıyor. Çünkü virüsün ne zaman nerede kimi sobeleyeceği hiç belli değil! Peki, “Sağlığınızı tehdit eden unsurlar davranış kalıplarınızı değiştirecek mi?” diye sorsam cevabınız ne olurdu? Habitat Derneği ve Big Cat Research iş birliğinde yapılan araştırmaya katılanlar bu soruya yüzde 67 oranında olumlu yanıt verdi. Bu da demek oluyor ki yeni normalde kişisel davranışlar da eskisi gibi olmayacak. Artık toplumun büyük bir kesimi daha titiz ve sağlığına daha çok önem veriyor. Hazır yemek tüketimi azalırken organik ürünlere rağbet ciddi oranda arttı. Alışverişte ise online platformları tercih eden kişi sayısı her geçen gün artıyor. Habitat Derneği ve Big Cat Research’ün araştırmasında dikkatimi çeken bir diğer veri de bu konuyla ilgili oldu. “Sosyal ortamlarda vakit geçirirken kurduğumuz temasın zarar verici olduğunu düşünür müsünüz?’’ sorusunun cevabı yüzde 58 oranında ‘’Kesinlikle katılıyorum’’ oldu. Bu da artık cafe, bar, restoran gibi işletmelerin, AVM, güzellik merkezi gibi kapalı ve kalabalık mekanların daha az ziyaret edilecek olması veya artık bu yerlerde gönül rahatlığıyla vakit geçiremeyecek olması anlamına geliyor. Tabii zamanımızın çoğunu evde geçirdiğimiz süreçte en yakın arkadaşımız teknoloji oldu. Peki, sevdiklerimizle iletişim kurmamız için bir köprü görevi gören teknoloji bizi tatmin etti mi? Araştırma katılımcıları “Teknolojik iletişim araçlarını kullanarak kendinizi ifade etmek ve insanları dinlemek rahat hissettiriyor mu?’’ sorusuna yüzde 35’lik oranda “Katılıyorum’’ cevabını vermiş. “Mesafeli bir sosyal etkileşim grubunun ideal bir grup olduğunu düşünür müsünüz?’’ sorusuna gelen yüzde 38’lik evet yanıtı da gösteriyor ki toplumsal anksiyetemiz üst düzeye çıkarken kanlı canlı iletişime duyduğumuz özlem de artmış… Tüm bu veriler gösteriyor ki; yeni normal hayatta kaygıyı kontrol altına alarak tedbirlere büyük ölçüde uymanın etkisi çok olacak. Aksi takdirde tedbirsizlik, umursamazlık ya da bıkkınlığın getirdiği boşvermişlik ile ikinci dalga kaçınılmaz görünüyor.