Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık tanımı;

Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık tanımı; hastalık ve sakatlığın bulunmamasının yanı sıra fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali şeklindedir. Sağlıklı olmak, hayatımızdaki en önemli ihtiyacımızdır. Sağlıklı olursak hayattan lezzet alır, yakınlarımıza yük olmadan ve ihtiyaçlarımızı karşılayarak hayatımızı sürdürebiliriz. Bireylerin refah düzeylerinin artmasıyla birlikte, sağlık hizmetleri sunumuna kolay ulaşabilmeleri, vatandaş arasındaki eşit hizmet alma beklentileri de artmaktadır. Sağlık hizmetleri sunumunda hastalara tedavi edici sağlık hizmeti vermek yerine, birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerine yoğunlaşmak ve vatandaşın hasta olmasını engellemek adına verilen aşılama, hijyen, sağlıklı gıda tüketimi gibi konularda yatırım yapmak, çok daha doğru ve akılcı bir davranış şeklidir. Elbette sağlık denince ilk aklımıza gelen beden sağlığı olmaktadır. Ancak ruh sağlığı da, devletlerin önem vermesi gereken yatırımlardan olmalıdır. Açıklanan raporlara göre ruh sağlığı konusunda dünyada ilk girişimi Yeni Zelanda hükümeti yapmış; 2019’da vatandaşının ruh sağlığının iyileştirilmesi ve mutluluğunun artırılmasına yönelik 1,9 milyar dolarlık bütçe ayırarak dünyada bir ilki gerçekleştirmiştir. Toplumun sağlığının güçlenmesinde, insanların sağlık hizmetlerine doğru ve zamanında ulaşabilmeleri için öncelikle ihtiyaçların doğru tespit edilmesi gerekir. Öncelikle birinci basamak sağlık hizmetleri kapsamında bulunan koruyucu sağlık hizmetlerinin herkese eşit ücretsiz verilmesi sağlanmalıdır. Önümüzdeki yıllarda sağlık sistemimizdeki temel hedef ya da öncelik, vatandaşın hastalığının iyileştirilmesinden çok, önleme ve erken müdahale olmalıdır. 1923’ten itibaren Cumhuriyetimiz’in ilk yıllarındaki sağlık politikalarımızın mimarı 1924 Cumhuriyet Hükümeti’nin ilk Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam’dır. Refik Saydam döneminde sağlık politikalarımız olması gerektiği gibi koruyucu sağlık hizmetlerinden başlamış, insanlarımızın yiyecek ekmeğe muhtaç olduğu o dönemlerde bile bulaşıcı hastalıklarla mücadele konusunda önemli adımlar atılmıştır. Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede en önemli adımlardan biri, serum üretiminin kurumsallaştırılması olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde 3 devlet (memleket), 6 belediye, 45 özel idare hastanesi aynı zamanda özel ve yabancı azınlık hastaneleri de bulunmaktaymış. Ek olarak da ilk modern büyük akıl hastanesi kurulmuş. İstanbul Tıp Fakültesi’ne bağlı sadece kızların gideceği ebelik okulu 2 yıllık eğitim verecek şekilde revize edilmiş, bu eğitimle 1925’te Kızılay Hemşire Okulu kurulmuş, hekimlere mecburi hizmet konularak ülkenin ihtiyacı giderilmiş, köylerdeki sağlık hizmetini sağlamak için seyyar tabiplik çözümü bulunmuştur. Koruyucu hekimlik kavramı geliştirilmiştir. İllerde sağlık müdürlükleri, ilçelerde hükümet tabiplikleri kurulmuştur. Yerel yönetimlerin hastane açması teşvik edilmiştir. Numune hastaneleri bu dönemde açılmıştır. 1945’te Sosyal Sigortalar Kurumu’nun (SSK) kurumuş ve bu kuruma sigortalı işçiler için sağlık örgütü kurma, işletme ve sağlık personeli atama yetkisi verilmiştir. 2003’ten sonra sağlıkta dönüşüm adı altında politikalarımız yeniden ele alınmış, sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve hakkaniyete uygun olarak organize edilmesi, finansmanının sağlanması ve sunulması amaçlamış ancak sonuç hiç de öyle olmamıştır.