Eski Foça ve Yeni Foça diye ikiye ayrılıyor İzmir’in bu şipşirin ilçesi. Foça’nın çevresindeki adalarda yaşayan fok balıklarından bu ismi almış. Kaynakları sınırlı olan dünyamızda genişleyemediğimize...

Eski Foça ve Yeni Foça diye ikiye ayrılıyor İzmir’in bu şipşirin ilçesi. Foça’nın çevresindeki adalarda yaşayan fok balıklarından bu ismi almış. Kaynakları sınırlı olan dünyamızda genişleyemediğimize göre mevcut güzellikler korunmalı, değeri bilinmeli ve en iyi haliyle geleceğe taşınmalı. Fok balıklarında olduğu gibi... Foça’yı değerli kılan en önemli konudur “fok balıkları.” Ülkemizdeki 12 çevre özel koruma bölgesinden biridir bu nedenle.. Fokai ( Phokaia) İ.Ö 11. yüzyılda Aiollar tarafından kuruluyor. Phokaia’lılar usta denizcilerdi. Fokai, İyonya’da doğal altın- gümüş karışımı, elektron sikkeyi ilk bastıran kentlerden olmuş. İzmir’de yaşayan halk eğer denizin bu tarafında ise yani Göztepe tarafında yaşıyorsa yazlık evlerini mutlak Çeşme ve Urla gibi yerlerden alırlar. Yok eğer Altınyol’u geçip Karşıyaka bölgesinde yaşıyorsanız yazlık evler genelde Eski Foça’dan alınır. Karşıyaka ve Foça Karşıyaka’da yaşayanlar için Foça çok mütevazı bir yaşam şekli sunar herkese. Kışın da devamlı oturan yerli insanı çoktur. Eski Foça’da imar yasağı olduğu için fazla büyümemiş ve doğal görünümünü, yaşam şeklini hep korumuştur. Benim sevgili eşim, babaannesi tarafından da Eski Foçalı. Oldum olası Foça’yı zaten çok seven eşim benim sevmem için hiçbir şey yapmak durumunda kalmadı. Çünkü o kadar şirin ve güzeldi ki, Eski Foça seksenlerde. Halen o genel imajını ve dokusunu koruyan bir ilçemiz. Karataş İşte bir rivayet var, o da şöyle; Foça’da bir “karataş” varmış. Bu herkes tarafından biliniyormuş. Ancak nerede olduğunu kimse bilmiyormuş. Gezerken mutlaka o taşa basmış oluyormuşuz. Basmamak mümkün değilmiş. İşte bu taşa basan herkes de buraya tekrar gelmek ister ve Foça’dan asla kopamazmış. Kırk yıllık yaşanmışlık İşte ben de kopamayanlardanım. Veee bu öyküye çok katılıyorum. Çünkü Foça’yı gören herkes bu şirin kasabaya aşık oluyor. Sürekli de geliyor. Yazlık evini buradan alıyor. Evlilik yolunda ilerlerken yaz kış hafta sonu izinlerimizi mutlaka Foça’da geçirirdik. Sabah gider akşam gelirdik otobüslerle. Foça’da herkesin tanıdığı ve çok sevdiği Sadık Abi’ye giderdik. Harika bir balık restoranıydı denizin kenarında. Sene 1990 . En uzun yaz günü evlendik. 1991 Kasım’da kızımız dünyaya geldi. O zaman turizmin en tepe yılları. Oteller sürekli dolu. Turist kaynıyor. Turlar arka arkaya... Kızımızın da deniz ve tatil yaşamasını istediğimiz için biz de bu geleneği bozmadan Foça’da yazlık evimizi aldık. Bugün yine bir ev almak istesek yazlık olarak, muhtemelen yine Eski Foça’yı düşünürüz. Büyülü bir doğal güzellik Eski Foça’da sekiz sene yaşadığımız bir evimiz vardı. Oğlum daha yirmi günlüktü ve orada bir tekne turu yapmıştık. Şimdi bayramda, tam yirmi beş sene sonra o tekne turunu tekrar yaptık. Aynı güzellikteydi. Açık denizde yüzmek, tertemiz mavi sular. Mavi ve soğuk. Foça’nın suyu her zaman Çeşme’den daha soğuk olur. Çok güzel çevresi var demiştim. Bunların en başında Siren Kayalıkları geliyor. Veee aynı hikayeyi yani Siren Kayalıkları’nın hikayesini yine kaptanımız anlattı. Şöyle ki; bir zamanlar Foça’nın etrafındaki adacıklarda denizkızları yaşıyormuş. Bunlar teknelerin yolunu şaşırıp batmalarına neden oluyormuş. Homeros da Odysseia destanında yazmış. Esrarengiz sesleri, en güzel müzik mırıltıları ve şehvetli iniltileriyle erkeklerin aklını başından alırmış. Efsaneye göre Kral Odyseus Truva Savaşı dönüşünde büyücü Kirke’nin anlattığı Sirenler’in adasına yaklaşır. Büyücü Kirke Büyücü Kirke’nin anlattıklarını hatırlayınca bu büyülü çığlıklara kapılmamak için kendini geminin direğine sıkıca bağlamış, ağzını süngerle kapatmış. Tayfalarının kulaklarını da bal mumu ile tıkamış. Böylece Siren Kayalıkları’ndan çıkan sesi yalnızca kendisi duyacakmış. Fakat öyle olmamış. Siren Kayalıkları’ndan çıkan sesler rüzgarın uğultusuna ve dalgaların coşkusuna katılmış. Bu şekilde gemi bu büyülü yerden geçmeyi başarmış. İthaka’da 20 yıldan beri onu bekleyen eşi Penelope’ye dönmüş. Adalar ve harika koyları Foça’da hemen girişte denize girerdik bizler. Şimdi yine girildiğini gördüm ama çok az. Çünkü sahili kalmamış. Yaklaşık kırk yıllık anılarımın olduğu güzel Foça. Bizi bayramda yine aynı güzelliği ile karşıladı. “Küçük Adam” teknesini işleten bir aile ile yaptığımız turumuza doyamadık. Hatta koyların hepsine de gitmedik. Dedik ki, bir kez daha gelelim buraya. Diğer iki koya da o zaman gidelim. Çünkü güneş batmış ve bizler büyülenmiştik artık. Tüm güzellikler aynı gün tüketilmemeliydi. Sörf merkezi Rüzgarı ile ünlü olan Foça sörfle ilgilenenler için de bir cennet. Bildim bileli Foça’da güzel bir otelde her yıl binlerce İngiliz turiste ev sahipliği yapıyor Foça. Toplam on iki adası olan Foça’da günlük tekneler yalnızca beş veya altı adayı kullanıyor. Atatürk Adası İncir Adası Fener Adası Orak Adası Siren Kayalıkları Kosova Plajı Tekneler bu noktalarda duruyor ve konuklarının denize girmelerine olanak sunuyor. Bu arada Atatürk Adası kayalardan doğal oluşmuş tam bir Atatürk’ün yandan profili. Şaşkınlıkla fotoğrafladık. Ne güzellik... Deniz’in ortasında karşınızda. Bütün heybetiyle… Hoş O her yerde. En çok da içimizde… 12 kişilik bir tekne. Öğlen ızgara balık veya köfte. Şahane mezeler. Nefis bir karpuz. Seyhun Altan Bey ve eşi Bedriye Hanım mutlaka tanınmalı. Misafirini ağırlarcasına, özenle harika bir günün kahramanları. İyi ki varlar. Bu hafta televizyonda da yayınlanan Foça’ya mutlak gitmeli, görmeli ve bu güzellikleri kesinlikle yaşamalısınız. Foça tam anlamıyla; yeryüzü cenneti. Siz bir gidin hele, zaten hep gitmek isteyeceksiniz. O karataşa mutlaka basmış olacaksınız. Aynı zamanda; tecrübe ile sabit bir bilgidir bu… Sevgi, sağlıkla kalın…