Anlaşmanın bir diğer ayırt edici özelliği ise, iklim değişikliği ile mücadeleyi sadece kendi coğrafyası ile sınırlı t...

Anlaşmanın bir diğer ayırt edici özelliği ise, iklim değişikliği ile mücadeleyi sadece kendi coğrafyası ile sınırlı tutmayıp, küresel ölçekte bir dönüşüm potansiyeli barındırması.” Yeşil Mutabakat’ın, AB’nin önümüzdeki dönemde partnerleriyle ticari ilişkilerinde yeni kural ve yaptırım mekanizmaları getireceğine işaret eden Kaslowski, bu eylem planı hayata geçtiğinde, özellikle AB ile dış ticareti yüksek olan Türkiye gibi ülkeler açısından da önemli sonuçlar doğuracağını söyledi. DİKKATE ALINMALI AB ile iş yapan ülkelerin veya şirketlerin Yeşil Mutabakat konusunu son derece dikkate alması gerekiyor. Tüm dünya yeni tip ticaret engelleri diyebileceğimiz, rekabet gücünü ve ticareti doğrudan etkileyen yeni nesil kriterlerle karşı karşıya kalmış durumda. Bundan sonra finansmana ihtiyacı olan ülke ve firmaların karşısına Yeşil Mutabakat kapsamında pek çok engel çıkarılabilir. YOL HARİTASI Türkiye’nin kendisine Yeşil Mutabakat konusunda bir yol haritası çıkarması, sadece AB ile ticaret yapabilmek için değil, sanayi, ulaşım ve inşaat gibi karbon-yoğun üretim yapan sektörlerini sürdürülebilir ve döngüsel bir platforma oturtabilmesi için de faydalı olacak. Örneğin, Türkiye’de karayolu taşımacılığı çok yaygın, deniz yolu ve raylı sistemlerin kullanılma oranı ise düşük. Bu minvalde hem masrafları düşüren hem de daha az emisyon üreten enerji kaynaklarına yönelmek ülkemize fayda sağlayacak. Bu konularda hızlı adımlar atılması hem akıllı hem yeşil bir dönüşümün Türkiye’de de gerçekleştirilmesi, geleceğin dünyasında sağlam bir yer edinmek ve rekabetçi olabilmek için büyük önem taşıyor. Çünkü Yeşil Mutabakat ticaretin kurallarını değiştirdiğinde, bugüne kadar AB’ye ihracat yapan firmaların fabrikada hangi tür enerjiden elektrik ürettiğini, üretim sürecinde çıkarılan emisyon oranını ve şirketin karbon ayak izini belgelendirmesi gerekecek. Bir Avrupalı turisti ağırlamak isteyen Antalya’daki otelin de bu tip beklentileri karşılıyor olması ve karbon ayak izini belgelemesi gerekecek. KARBONDİOKSİT Yeryüzünden ışıyan uzun dalgalı ışınların karbondioksit, metan ve su buharı gibi sera gazları etkisi ile tutulması dünyanın ısınmasına yol açıyor. Küresel iklim değişikliği nedenleri arasında olan bu ısınmaya sera etkisi deniyor. Sera etkisine neden olan gazlardan en önemlisi ise karbondioksit. Elektrik üretimi için fosil yakıtlar kullanıldığında karbondioksit ortaya çıkıyor. Fosil yakıtların başında kömür, doğal gaz ve petrol geliyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı; atmosfer gittikçe ısınıyor ve iklim her geçen yıl değişiyor. Gezegendeki sekiz milyon türün bir milyonu yok olma riski altında. Ormanlar ve okyanuslar kirleniyor ve yok ediliyor gibi zorluklara bir cevap niteliğindedir. 2050 yılına kadar AB’yi net sera gazı emisyonlarının olmadığı ve ekonomik büyümenin kaynak kullanımından ayrıştırıldığı modern, kaynak açısından verimli ve rekabetçi bir ekonomiye sahip adil ve müreffeh bir topluma dönüştürmeyi amaçlayan yeni bir büyüme stratejisidir. 2019 yılında dijitalleşmenin yıkıcı rolüne ve geleceği nasıl şekillendireceğine dair tartışmaları yaparken, 2020 itibarıyla dijitalleşmenin hızla içselleştirildiğini ve yıllardır daha çok “çevre” camiasında konuşulan iklim değişikliği konusunun gündemin en üst sırasında pandemiyle beraber yer aldığını görüyoruz. Küresel rekabete yön veren ülkelerce açıklanan “toparlanma planları” da, tüm ekonomik daralmaya rağmen iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik perspektiften ödün vermiyor. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) son yıllarda bulaşıcı hastalıklarla iklim değişikliğini hem etki hem olasılık açısından gezegenimizin en muhtemel riskleri arasında gösteriyordu. Ama küresel risklerin etkilerinin boyutlarının ne kadar zorlu olabileceğini bize pandemi gösterdi. Nitekim, “WEF 2021 Küresel Riskler Raporu” da önümüzdeki 10 yılda gerçekleşmesi muhtemel en önemli 10 riskin yarısının hem olasılık hem de etki bağlamında iklim değişikliğiyle bağlantılı olacağını ortaya koyuyor. GELİŞME FIRSATI İş dünyasının sürdürülebilirlik ve iklim değişikliğiyle mücadele bağlamında önemli bir farkındalık seviyesine ulaştığını; gerek iş yapma modelleri gerek yatırım planlamaları içine bu konuları dahil etme yönünde ciddi bir çaba içinde olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan, değer zincirinin tamamında kaydedilmesi gereken yeşil ekonomik dönüşümün boyutları değerlendirildiğinde kararlılıkla ve vakit kaybetmeksizin uygulanacak kapsamlı bir yol haritasına olan ihtiyacı da görüyoruz. Bu süreçte bilimsel temelli ve konuyu tüm boyutları ile ayrıntılı ele alan etki analizleri üzerine inşa edilen; politikalar arası tutarlılığı ve bütüncüllüğü sağlayan, katılımcılıkla hazırlanmış, öncü ve gelişmiş (ticaret partnerimiz olan) ekonomilere paralel karbon-nötr olma hedefi belirleyen, uygulanabilir tedbirler içeren somut bir yol haritasını hayata geçirmemiz gerekiyor. KRİTİK ÖNEM AB’nin 2050 yılında iklim nötr olma hedefini gerçekleştirmek için açıkladığı Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın –temiz enerji, döngüsel ekonomiye yönelmiş sanayi, enerji ve kaynak etkin inşaat, sürdürülebilir ve akıllı mobilite, tarladan sofraya çevre dostu gıda sistemleri, sıfır kirlilik gibi- tüm politika alanlarına değinen unsurlarını incelediğimizde sadece çevresel tedbirleri değil AB’nin rekabetçiliğini artırma, üretimi AB sınırları içinde tutma ve stratejik otonomi gibi hedefleri de güden bir perspektif izlendiğini biliyoruz. Aynı zamanda dijital teknolojiler yoluyla veri paylaşımının derinleşmesinin ve karbon ayakizinin takibinin öngörüldüğü bir sistemin de düzenlemelerin parçası olarak kurgulandığını görüyoruz. Bu çerçeve içinde AB’nin iklim nötr kıta olma hedefiyle uygulamaya koymayı öngördüğü “sınırda karbon düzenlemesi” AB’ye ihracatımızın hacmi ve çeşitliliği göz önüne alındığında ekonomimiz açısından ayrıca kritik önem taşıyor. Ancak karbon kaçağı olma riski olan -demir/çelik, çimento, tekstil gibi sektörlerin öncelikli ele alınabileceğini; ilgili ürünler itibarıyla tüketimde veya gümrükte karbon vergisi uygulanması ya da AB Emisyon Ticareti Sistemi’nin ithalata uygulanması gibi ticaret süreçlerini doğrudan etkileyecek farklı uygulama metotları üzerinde çalışıldığını biliyoruz. Bu mevcut öngörülerden hareketle bir Rapor çalışmasını geçen Eylül ayında tamamladık. Bu çalışmada AB sınırda karbon düzenlemesi devreye girdiğinde Türkiye’den AB’ye ihracat yapan sektörler üzerine olası etki 24 üretici sektör üzerinden analiz edildi ve Türkiye ihracatının maruz kalabileceği toplam karbon maliyeti (faturası) ortaya kondu. Sektörlerin ihracat düzeyleri ve karbon yoğunlukları 2018 yılındaki şekilde devam ederse ton başına verginin 50 Euro olması durumunda maruz kalınabilecek vergi yükünün yıllık 1,8 milyar Euro’ya kadar çıkabileceği hesaplandı. Kamunun kararlı bir şekilde yeşil ekonomik dönüşüme hizmet edecek tedbirleri mevzuata yansıtması; bu süreci kamu alımları ve kamu destekleri ile ivmelendirmesi; iş dünyasının da iş yapma stratejilerini, üretim modellerini bu dönüşüm ekseninden planlaması ve bu geçişi yatırım planlamalarına hızla yansıtması gerekiyor. Bu süreçte, enerji yoğun sektörlerimizin stratejilerini oluşturmaları kuşkusuz özel önem arz ediyor. Yeşil Mutabakat, AB’nin 2050’ye kadar net sera gazı emisyonlarının sıfırlanması, ekonomik büyümenin kaynak kullanımının sona ermesi ve kimsenin hiçbirinin bırakılmaması temel hedeflerini içeren yeni büyüme stratejisi olarak tanımlanıyor. Bu büyüme stratejisinde ana politikalar; Temiz enerji, olası sanayi, inşaat ve renovasyon, kaldırılması, kaldırılması, hareketlilik ve biyoçeşitlilik olarak kurgulanmış durumda. BELEDİYELERİN GÖREVİ Dünyada, artık, nüfusun yaklaşık yüzde 54’ü kentlerde yaşıyor. Toplam mekânın yüzde 1’inde yaşıyor, nüfusun yarıdan fazlası ve bu oran giderek artıyor. Bu alanda, küresel milli gelirin yüzde 85’i üretiliyor. Dünyada karbon emisyonlarının yüzde 76’sı şehirlerden kaynaklanıyor. Doğal kaynakların yüzde 75’i kentlerde tüketiliyor. Bu arada küresel atıkların yüzde 50’si de kentlerde üretiliyor. Bir kerelik kullanılan doğal kaynakların yeniden kullanıma sokulacağı yer de bu çerçevede kentler oluyor doğallıkla. Atık yönetimi ile öncelikle belediyeler ilgilendiğine göre, döngüsel ekonomiye intibakta belediyelere önemli bir görev düşüyor. KOBİ’lerin yeşil dönüşüme intibakından, kentlerin artan rekabet gücüne, güçlenen büyüme ve istihdam kapasitesinden kentsel mekânın kullanımına ve kentsel yoksullukla mücadeleye; yeşil mutabakat yerel yönetimlerle son derece alakalı. Virüs sonrası toparlanma döneminde, “yeşil yeni mutabakat” beklendiği gibi ağırlıklı olacaksa, dünyada ve Türkiye’de yerel yönetimlerin öneminin arttığı bir yeni sürece giriyoruz. GENELGE Ticaret Bakanlığı tarafından “Yeşil Mutabakat Eylem Planı” genelgesi yayınlandı.Eylem planının uygulanmasını takip etmek ve gerekli koordinasyonu sağlamak üzere “Yeşil Mutabakat Çalışma grubu”oluşturuldu.(16 Temmuz 2021 gün ve 31543 sayılı resmi gazete de 2021/15 sayılı genelge yayınlandı.) EYLEM PLANI Yeşil Mutabakat Eylem Planı; Yeşil yatırımlarının Türkiye’ye çekilmesinin önünü açacak.Ticaret Bakanlığınca hazırlandı.Plan,9 Ana başlık adı altında 32 hedefte 81 Eylemi içeriyor.Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele politikalarına adaptasyonuna kazandırması hedefleniyor. Yeşil dönüşüme uyum sağlanması ve karşılaşılabilecek risklerin fırsata amaçlanıyor. Yeşil Mutabakat Eylem Planı,ihracatta rekabetçiliğin güçlendirecek yol haritasını sunuyor. Kaynak:Enerji gazetesi,İklim haber, https://www.dunya.com/kose-yazisi/yesil-mutabakat-belediye-demektir/614347+ Güven SAK (Haberlerinden derlenmiştir.)