Aralık ayının on beşinden itibaren çarşı pazar geziyorum. Bir kalabalık ki sorma gitsin. Geçmişin Beyrut’u gibi, inanılmaz, al -satçı bir ülke olmuşuz. Üretim yok, ölü yatırım çok, kontrol yok, yiyece...

Aralık ayının on beşinden itibaren çarşı pazar geziyorum. Bir kalabalık ki sorma gitsin. Geçmişin Beyrut’u gibi, inanılmaz, al -satçı bir ülke olmuşuz. Üretim yok, ölü yatırım çok, kontrol yok, yiyecekten giyeceğe günlük yaşam için gerekli ihtiyaçlara, alet edavata kadar kontrolsüz fiyatlar ile satın almalar… Tarım diyorlar; kulaktan dolma rakamlar. Sanayiden bahseden yok, al sat ile yapılan ihracatta cilalı laflar... Başına buyruk kurumlar ve iktidarın kudretini elinde gibi gösteren kurum amirleri iktidar partisini dahi yönetiyor. Sayın Başkan ise çok iyi bir ülke yönetimi diye düşünüyor. Güven o kadar kaybolmuş hırsızlığın boyutları o kadar çılgınlaşmış ki kıskanılır olmuş artık insanlar, hırsızlığa kızmıyor hırsızlığı kıskanıyor… Bütün bu olumsuzluklar devam ederken asgari ücret kaç lira olmalı, emekçi dışında kimse tınlamıyor. Varsa yoksa Noel alış verişi, yabancı marka gösterişi ve diğer tarafta palavracılar; “Efendim falan konuda filan şehri yıldız yapacağız.” Gezdiğim, gördüğüm o ki ekonomi kaptırılmış yabancıya. Bir de utanmadan yıllardır yabancı yatırımcı teşvik ediliyor. Hangi konuda yatırımcı arıyorsun belli değil, ekonomi masal, interneti doğru düzgün çalışmaz, elektrik dışardan, doğal gaz dışardan, gıda ürünleri dışardan, hala kendini avutan bir ülke. Ve hala varlıklarını, üretimini, her şeyini sağlıklı bilmeyen bir ülke, istihbaratla siyaset yürüten bir ülke, yazık! Terbiye yok, saygı bitmiş, ‘Kızılelma’ deyip Türklerden önüne geleni, Müslümanların tümünü rencide eden, komşusunu döven, kardeşini, karısını öldüren ne kadar yabancı varsa besleyen bir vicdanlı ülke. Yazık ki be yazık! Şimdi gelenekten dem vursak laiklik, gericilik, başlayacaklar ama başlayamıyorlar. Yürüyüş yapamıyorlar, irtica diyemiyorlar, ne oldu solculara? hiç bir şey olmadı ama yoklar… Fiyatlar zirve. Bu arada bir milletvekili konuşma yaptığı salonda millet ile alay ediyor. Beş kişilik bir aile dört gevrek hesabı ile ayda dokuz yüz lira harcar, geriye bin yüz yirmi lira kalır gibi yakışıksızlık yapıyor, salonda tık yok! Bunlar unutulmaz. Bunu biliyor ama gitmek gibi derdi yok. Devlet elimizde diye düşünüyor, yazık! Ne olursa olsun düzenin bütün çarkları bozuk. Cehalet almış başını gidiyor. Genel ahlak, yani ticaretin ahlakı, üretimin güvenilir ahlakı, erkeğin, kadının, çoluğun çocuğun ahlakı sükut halinde derken dost arkadaş komşuluk ahlakı da bozulmuş… Bir yılbaşı çılgınlığının akla getirdiği bunlar… Boş konuşan, inanmadığını savunan, yabancılaşan, dinden, imandan, ırkından, vatandaşlığından kopan insanlar olmuşuz. Ekonomi konuşmuyoruz, ideoloji yok, emek yok, üretim yok, ihracat yok. Ne var derseniz; var denilebilecek hiç bir şey yok. Böylesine yozlaşmayı seyir edenlere katılmak mı yoksa uyarmak için çalışmak mı doğru derseniz cevabı çalışmak olmalı. Allah’tan hayırlısı neyse o olmalı ülkemde. Uydurma laflar ile kendimizi kandırmak yerine her alanda her konuda bir çıkış yolu bulmalıyız. Görülen o ki iş uyanmaktan öte psikopata bağlanmış, işe yaramaz ama ideal haline gelmiş birçok zararlı düşüncelerin canının okunması zamanı. Yılbaşı çılgınlığının kendi bayramlarımıza taşınma zamanı. Bir ve birlikte yeniden doğacağımıza inanmamız yeter. Yeni yılınız kutlu olsun..