Tatlı para... Yüz bine mal et, milyona sat. Ohh, kıyak iş. Etrafımda o kadar çok var...

Tatlı para... Yüz bine mal et, milyona sat. Ohh, kıyak iş. Etrafımda o kadar çok var ki... Ülkenin berberi, pidecisi, memuru müteahhit. Tostçu var tanıdığım tostçu! Müteahhit şimdi. Tostçu müteahhit olamaz mı? Olur da, ortaokul terk; yanında çalışan inşaat mühendisine bilgi satıyor, sokak jargonuyla dayılanıyor. Ne diplomaya gerek var, ne de sertifikaya. Bir de gir siyasete, ohh, tatlının üzerine şerbet! İtibar ve para kazanmanın en kolay yolu. Güzel ülkemdeki müteahhit sayısı 454 bin. Bu, bütün Avrupa’nın toplamının 10 katından fazla. Sadece İstanbul’da kayıtlı müteahhit sayısı 65 bin. İzmir’de bu sayı 15 bin civarında. 84 milyon nüfuslu Almanya’da müteahhit sayısı 3 bin 800. İnsan hayatını birinci dereceden ilgilendiren bir sektörün bu kadar başıboş bırakılması umarım sadece beni rahatsız etmiyordur. Bir şekilde arsa kapatan herkes mimara gidip proje çizdiriyor. Sonra da ruhsatını alıp satmaya başlıyor. Bu kadar kolay olmamalı. Müteahhitliğin tanımı yapılmalı. Nasıl ki herkes cerrah olamıyorsa, savcı olamıyorsa, müteahhit de olamamalı! Sektöre, mesleğe bir ayar getirilmeli. Şu da var; müteahhit ne kadar suçluysa, bir o kadar da o çarpık yapılaşmaya onay veren belediye de suçlu. Çok başlılığın düzenlenmesi gerek. Profesyonel mühendisliğin tanımı yapılmalı. Okuldan mezun çocuk ertesi gün imza atamamalı. En az iki yıl profesyonel bir mühendisin yanında pişip sınavlara girdikten sonra imza yetkisi almalı. Yapı denetim firmalarının, bu iş için kurulmuş olmasına rağmen işlerini savsaklamaları, denetimi hakkaniyetle yapmamaları, laboratuvar analizi için numune almamaları, beton fabrikaları ile yüz kızartıcı ilişkiler kurmalarına ne demeli! Son depremde yıkılan binaların yüzde 60’ının 99 sonrası yapıldığı, yani yeni deprem yönetmeliğine göre yapıldığı gerçeğini nereye koyacağız peki? Yeni bina nasıl yıkılır? 10 şiddetindeki depreme göre projelendirilen binalar yıkılıyorsa denetim firmalarının vebali büyük değil mi? Aralarında dürüst müteahhit yok mu? Var elbette. Nasıl ki otomobiliniz en ufak bir kusurda trafiğe çıkamıyorsa binalarda da aynı yöntem uygulanmalı. Keşke olsa ama olmayacak. Olmayacak, çünkü 99’daki deprem sonrası doğa bize 23 yıl süre verdi, olmadı. Van’da uyardı, Varto’da uyardı, Dinar’da uyardı, olmadı. Keşke olsa ama olmayacak. Bakın ne yazmışım İzmir depreminden sonra... Bundan sonra ne olacak?Müteahhit yine çalmayacak mı? Rant kovalayıcı belediyeler çürük binaya ruhsat vermeyecek mi? Yine alttaki pideci bir masa daha atabilmek için kolonları kesmeyecek mi? Hepsi olacak çünkü bunun adı kısır döngü… Ha’di el ele verin, beni haksız çıkarın. Çizdiğim bu karamsar tabloyu dağıtın, ha’di bu kez şaşırtın bizi. Keşke...“ Depremde yitirdiğimiz canlara Allah’tan rahmet, yaralılara şifa, yakınlarına sabır diliyorum. Başımız sağ olsun.