Akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla birlikte birçok durumu diplerde yaşamaya başladık. Herhangi bir sıradan olayı bile birkaç dakikalık videoya kaydedip sosyal medyada paylaşanlar nedeniyle istenmedi...

Akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla birlikte birçok durumu diplerde yaşamaya başladık. Herhangi bir sıradan olayı bile birkaç dakikalık videoya kaydedip sosyal medyada paylaşanlar nedeniyle istenmedik durumlar ortaya çıkabiliyor. Linç kültürünün de etkisiyle birilerini hedef gösterip toplumun farklı kesimlerinin tepkilerini deneyimlemek için sosyal medyada paylaşım ve birkaç satırlık yazı yazmak yeterli. İki gün önce Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nda zabıta terörü başlıklı bir paylaşım düştü önüme. Seyyar tezgahında meyve sebze satan bir seyyar satıcıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı zabıta ekipleri arasında Çarşı’da yaşanan tartışma, kavga ya da adını ne koyarsanız öyle bir şey yaşanıyordu. Zabıta ekiplerinin makul seviyeyi aşan müdahalesine o kadar çok olumsuz yorum yapılmıştı ki yorumların birçoğu Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i hedef gösteriyordu. Sanki Tunç Soyer düğmeye basmış, seyyar satıcıya saldırın talimatı vermiş gibi bir siyasi hava oluşturulmuştu. Bu tarz durumlarda önce yaşanan duruma bakıp sonra da altında yapılan yorumları okuyup insanların psikolojisini anlamaya çalışırım. Seyyar satıcının ekmeğinin peşinde olduğu, yapılan müdahalenin yanlış olduğu, vergisi sıfırlanıp milyonlarca lira kazananlarla neden mücadele edilmediği minvalindeki paylaşımları gördükçe sinirlerim zıpladı. ESNAF BORÇ BATAĞINDA Her şeyden önce korona virüs etkisini yaşadığımız şu günlerde hemen hemen her evde maddi sıkıntılar yaşandığını kabul etmemiz gerekiyor. Ücretli çalışanların birçoğu ücretsiz izne çıkarıldı, bir kısmı kısa çalışma ödeneğinden yararlanıyor. Normalleşme sürecini bekleyen birçok insan evine, ailesine bakmaya çalışırken haftalardır markete bile gidemeyen önemli bir kesim var. Ekonomik kriz hepimizi etkilemiş durumda özetle. Korona virüs nedeniyle dükkanını kapatmak zorunda olan, normalleşme sürecinin başlamasıyla birlikte dükkanını tekrar açarak para kazanmayı bekleyen esnafın hali ortadayken zabıtaların seyyar satıcıya kastını aşan müdahalesinin ‘Ekmeğini kazanmaya çalışan bir insana bu yapılır mı’ şeklinde tepkilerle açıklanması kabul edilemez. Her şeyden öte seyyar satıcılık yani vergisiz ve kayıtsız iş yapmak yasalarımıza göre suç. Zabıta birimleri de şehirdeki düzensizliği ortadan kaldırmak ve esnafı, vatandaşı ve şehrin estetiğini korumak üzere yetkilendirilmiş, kamu görevi yapan insanlar. Geçmişte Tarihi Kemeraltı Çarşısı’ndaki hanutçu terörü nedeniyle çarşıya girmekten korkan biri olarak çarşının seyyar satıcıların keyfine bırakılmaması gerektiğini düşünenlerdenim. Zabıtanın kastını aşan müdahalesi elbette kabul edilemez ancak bu olayda bile ekmeğini kazanmak zorunda olan insanları rahat bırakın şeklinde bir duygusal yaklaşımı da asla kabul etmiyorum. Birçok esnaf vergisi, sigorta primi derken ciddi borç batağındayken esnafın dükkanının önüne bir tezgah kurup orada vergisiz, algısız para kazanmaya çalışmak her şeyden önce kayıtlı esnafa haksızlık. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kent düzenini korumak, esnafı ve Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nı düzene sokmak için yapmaya çalıştıklarını destekliyorum. Her zabıta seyyar satıcı gerginliğinde parasını kazanmaya çalışana bu da yapılmaz anlayışını ise biraz daha sağduyulu olarak sorgulamak gerektiğini bir kez daha hatırlatıyorum.