İstanbul’un tarihi yapıları arasında yer alan Küçük Ayasofya Poternesi, 1499 yıl önce Doğu Roma İmparatoru 1. Justinianus ve eşi Theodora tarafından, şehre yapılacak olası tehditlere karşı güvenlik amacıyla inşa edilmiştir. Fatih ilçesinde yer alan bu tarihi yapı, deniz tarafındaki surlarda inşa edilen ve gemilere direkt geçiş sağlamak amacıyla tasarlanan geçiş kapısıdır. Ancak zaman içinde işlevini yitiren poterne, bugün toprağa gömülmüş durumda.
Tarihi Yapı Zamanla Unutulmuştu
Küçük Ayasofya Poternesi, Bizans döneminde çok önemli bir rol oynamış, şehirdeki olumsuz koşullar karşısında imparatorun bu geçit yolunu kullanarak denize açılmasına olanak sağlamıştır. Ancak Osmanlı döneminde bu yapının işlevi terk edilmiştir ve zamanla unutulmuş, harabe haline gelmiştir. Fatih’teki Küçük Ayasofya Camii'nin çevresindeki bu geçiş kapısı, deniz doldurulunca ve kara yolunun değişmesiyle tamamen toprağa gömülmüştür. Bugün, içi çöplerle dolmuş ve terkedilmiş bir halde bulunan Küçük Ayasofya Poternesi, restore edilmesi beklenen önemli bir kültürel miras olarak gündemde.
Restorasyon Bekleyen Tarihi Geçit
Arkeolog Ömer Faruk Yavaşçay, Küçük Ayasofya Poternesi’nin tarihsel önemini vurgulayarak, bu yapının restore edilerek turizme kazandırılması gerektiğini söyledi. Yavaşçay, "Burası, Doğu Roma dönemi için önemli bir geçiş kapısıydı. İmparator, olumsuz bir durumla karşılaştığında buradan denize geçip, gemiye binebiliyordu. Bu tür tarihi yapılar, İstanbul’un tarihini anlamamız açısından büyük bir öneme sahip. Şu anda, yarısı toprağa gömülmüş durumda ve harabe halde. Buranın açığa çıkarılması, restore edilmesi ve turizme kazandırılması lazım" diye konuştu.
Kaçış Noktası Olarak Kullanıldığı İddia Ediliyor
İstanbul’un fethinde, Küçük Ayasofya Poternesi’nin kaçış noktalarından biri olarak kullanılmış olabileceği de öne sürülüyor. Arkeolog Yavaşçay, Osmanlı dönemi fotoğraflarında buranın denizden yaklaşık 6 metre yüksekte olduğunun görüldüğünü, bu yapının aslında imparatorun güvenliğini sağlamak için inşa edildiğini belirtti.
Tarihi mirasın restore edilmesi gerektiğini ifade eden Yavaşçay, “Burası, hem tarihi hem de kültürel anlamda büyük bir değere sahip. Doğu Roma döneminden kalan nadir yapılar arasında yer alıyor. Bu tür yapılar, geçmişimize ışık tutacak ve İstanbul’un kültürel mirasıyla ilgili daha derin bir anlayış geliştirmemizi sağlayacaktır" dedi.