İzmir’de son günlerdeki ana tartışma konularının başında tarihi Kültürpark ile bu alanda yapılan ve yapılmayan çalışmalar geliyor. Son olarak Büyükşehir Belediyesi ekipleri alanda bulunan gazinolarla ilgili faaliyete başlarken kentte 2016’dan beri çalışma yürüten Kültürpark Platformu’ndan da itirazlar geldi. Bugüne kadar çok sayıda başlıkta mücadele yürüten üyelerle var olan durumu, talepleri ve kendilerine yöneltilen önemli ithamları konuştuk. Platform üyeleri, Kültürpark ile ilgili beklentilerinin, itiraz ettiklerinden çok daha fazla olduğunu söyleyerek ‘İstemezükçü’ olmadıklarını ifade ediyor. Platform gazinolardaki faaliyetle ilgili de suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. Birkaç yıldır kentte faaliyet yürütüyorsunuz. Pek çok farklı başlık altında çalışmalarınız, talepleriniz duyuldu bugüne kadar. Tek bir başlık altında toplayacak olursak platformun Kültürpark ile ilgili talepleri nelerdir? İlyas Yaman: Kültürpark’ın park olarak kalmasını, yüklenen diğer tüm işlevlerin dışlanmasını istiyoruz. Bunun dışında kimsenin hiçbir beklentisi olmasını istemiyoruz. Burası için kurulduğu günden bu yana birçok işlev yüklenmiş. Önce yerel fuarlara, sonra enternasyonal fuara ev sahipliği yapması kararlaştırılmış. Çünkü o dönem için fuar açılabilecek en uygun alan burasıymış. Bunun dışında bu alanın oluşturulma amacı bir kent parkı yaratırken ve Cumhuriyet’in kurucu iradesinin temel hedefleri altında bir halk okulu oluşturmaktır. Bunun içinde Moskova’daki Gorki Parkı örnek alınır. Bugün gelinen noktaya bakıyoruz, bugüne kadar zorunlu olan diğer görevlerinden sıyrılmaması için sebep yok. Örneğin İzmir’de yeni bir fuar alanı var. Dolayısıyla buraya enternasyonal fuar taşınabilir ve dolayısıyla Kültürpark’taki hangarlar artık sökülebilir. Bu alanda ticari faaliyet olan her türlü fuarcılığın artık terk edilmesi gerekiyor. Yapıldığı dönemde pek çok itiraza neden olan otoparkın aynı şekilde bu alandan çıkarılması gerekiyor. Bu alanında Park’ın kendi dinamiklerine göre değerlendirilmesi mümkün. Yalçın Şardağı: 2018’de sivil toplum olarak ilgili meslek odaları ve kurumların da katıldığı ‘Nasıl bir Kültürpark istiyoruz’ şeklinde bir çalıştay yaptık. 2019’da da Tunç Soyer geldikten sonra belediye ile ortaklaşa aynı çalışmayı tekrarladık. Bunlardan çıkan sonuçlarda bilimsel olarak belli. Meslek odalarının, bilimsel verilerin yönlendirmesiyle alınan kararlar bunlar. Biz buradan alınan ortak kararların uygulanmasını istiyoruz.

‘PARK OLARAK KALMALI’

Kubilay Mutlu: Burası sadece bir park değil, doğal özelliklerinin yanında tarihi ve kültürel özellikleri olan bir yer. Dolayısıyla koruma amaçlı imar planının, alan yönetim planıyla birlikte çıkarılması gerekiyor. Çünkü belli uzmanlıklar gerektiren kararlardan bahsediyoruz. Ancak Türkiye’deki pek çok alanda olduğu gibi bu alanda da ben yaptım oldu mantığı hakim. Bir yazboz tahtasına dönmüş durumda, yapar yıkarım mantığı ile hareket ediliyor, konunun uzmanlarının görüşleri dikkate alınmıyor. Bu alanların bir ankete göre şekillenmesi mantığı bile kabul edilebilir durumda değil. Tarihi ve doğal bir sit alanı olan bu alanın katılımcı demokratik süreçler işletilerek, uzmanların görüşleri doğrultusunda bu alanlar değerlendirilmeli. Kültürpark Meclisi önermiştik biz daha önce. Bizim uçuk beklentilerimiz yok, parkı koruyarak saçma beklentilere girmeyelim istiyoruz.

‘SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ’

Son günlerdeki ana tartışma başlığı da gazino yapılarının durumu. Orada bir faaliyet var, siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu gidişatı? İ. Y.: Mahkeme sonuçlanınca mekanlardaki kiracıların hepsi çıkarıldı. Bundan sonra Mimarlar Odası’nın Temmuz 2019’da verdiği raporda bu Göl Gazinosu ve Ada Gazinosu’nun hem mimari hem de tarihi sit alanı olduğu belirtilerek, sonradan eklenen kısımların yıkılarak buranın restore edilmesi, sonrada işlevlendirilmesi öneriliyor. Ancak bunlar hiç dikkate alınmadı ve belediyenin iş makineleri eklentileri yıkıyoruz bahanesiyle adeta talan edildi. Bundan sonra Kültürpark Platformu’nun da üyesi olan Sancar Maruflu’nun itirazları ile de her kesimin tepkisini çekti. Geçtiğimiz günlerde Belediye’nin internet sitesine aslına uygun olarak restore edileceği duyurusu eklendi. Bu alanın bu şekilde talan edilmesi her şeyden önce büyük bir suçtur. Belediyenin buradaki görevi bu alanları koruyup, restore etmekken önce yıkımla işe başlandı. Belediye Meclis üyeleri kiracıların burayı yıkarak çıkıp gittiklerini söylüyor. Ancak bunu söylemek bile suça ortak olmaktır çünkü söz konusu şekilde bir yıkım olduysa zapt altına alınmalıydı. Bunu yapmadığı için bile belediye burada suçlu. Hem belediye hem de görevliler hakkında, görevini yapmamak, kötüye kullanmak ve devlet malına sahip çıkmamak konularında suç duyurusunda bulunacağız. Ve çalışmalarımız sürecek. Yüksel Keleş: Doğa sadece bizlere ait değil. Tüm canlı ve cansız varlıklara ait. Kentin ekolojik anlamda da korunması gereken alanlarından biri burası. Her yerin betonlaştığı bir dönemde böyle bir nefes alanının korunması hayatı bir önem. Sahip olduğu kuş başta olmak üzere hayvan çeşitliliğini de bu alanın unutmamak gerek. Dolayısıyla burada var olan betonlarında yıkılması gerekiyor. Sadece tarihi yapıların, tarihi özellikleri korunarak yerinde kalması gerekiyor. Son dönemde Park’taki tartışmalar yıkılmaya başlanan gazinolar etrafında dönüyor. Siz nasıl yaklaşıyorsunuz bu anlamdaki uygulamalara?

‘HER TÜRLÜ TİCARETE KARŞIYIZ’

Yapılara doğrudan bir karşı olma durumu var. Peki, son dönemde bir miktar açık hava panayırlarına açıldı alan. Bunların varlığı ile ilgili tavrınız nedir? İ.Y: Kültürpark içinde gerçekleştirilecek olan ticari her türlü adıma, fuarcılığa karşıyız. İzmir’in çok daha uygun yerleri var. Buralar kullanılabilir. Yapılan ticari faaliyetler, alanın flora ve faunasına zarar veriyor. Burası park olarak işlevlendirilmesi lazım. Hangarlar geçici olarak inşa edilmişti, işlevi de bitirildi ve kaldırılmalı. Bu alanlar da parka dahil edilmeli. Bu bölgeler daha önceki dönemde gül bahçesiydi. Bu alanın bir sera yapılması ve Park’ta kullanılacak olan bitkilerin yine burada yetiştirilmesi sağlanabilir. Arama Konferansı’nda ticari faaliyetler yapılmayacak dendi, çok kısa süre sonra buraya pazar kuruldu. Biz üreticiler desteklenmesin demiyoruz ancak bunun için birçok uygun yer vardı kentte. Parkın içinde bunu istemiyoruz. Yine araç trafiği yaratıyor bu tür uygulamalar. Başkan Soyer kendisi araç girmeyecek dedi. Ancak bu alanda trafik gittikçe artıyor. İmar planı çıktıktan sonra yapılması gereken adımla bunlar. Ama bir anda girdiler.

‘KOCAOĞLU’NA YAKLAŞMIŞ DURUMDA’

Platform dönem dönem eski başkan Aziz Kocaoğlu ile karşı karşıya geliyordu. Yaklaşık bir yıldır da Tunç Soyer başkanlık koltuğunda. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu anlamda kendisinin performansını? Y. Ş: Aziz Kocaoğlu geçmişte bizi muhatap kabul etmedi. Kendisinin ticaret ya da sanayi erbabının kurduğu STK’lar ile iletişimi vardı. Tunç Soyer seçimlerden önce muhatap kabul edeceğini söylemiş, bundan sonra da bir çalıştaya imza atmıştı. Ancak olay bu çalıştay ile kaldı. Kendisi sivil toplum ile hareket etmek istediğini söylüyor. Ancak bunu göremedik. Kültürpark ile ilgili çalışma geliştiren kurumlar belli. Bu alanda yapılacak ya da yapılmayacak tüm çalışmalara ilgili kurum ve meslek odalarını dahil etmesini beklerdik. Ancak gelinen süreçte araştırma yapmak zorunda kalıyoruz gelişmeleri öğrenmek için. Biz bu anlamda bir şeffaflık istiyoruz. Kocaoğlu’nun tarzı olan, ‘Ben yaptım oldu’ mantığına Tunç Soyer de yaklaşmış durumda. İ.Y: Biz belediye başkanı seçildikten sonra ‘Kültürpark Koruma Amaçlı İmar Planı’ yapılacak denmiş, daha önce Kocaoğlu tarafından kimseye sorulmadan yapılan plan geri alınmıştı. Eylül ekim ayında belediyenin bu imar planı için bir komisyon kurduğunu duyduk. Ancak biz bu ne durumda bilemiyoruz örneğin. Ve söylenene göre bu kurum dahi hala hiç toplanmamış. Ardından odalar ve belediye işbirliğiyle ilgili protokol yaptı, bu konuda da bir adım yok. Konuşulan şeylerin somut eyleme geçişte sorunlarla karşılaşıldığını söyleyebiliriz.

‘KAVRAMLARIN İÇİ BOŞALIYOR’

K. M: Aziz Bey bürokratik merkeziyetçiliği bünyesinde barındıran bir tarzı vardı. ‘Sosyalist demokrasi, katılımcılık, şeffaflık’ gibi kavramlar var ve bu kavramlar popülist politikalara kurban edilemez. Bir çalıştay yapılmış, kafa yorulmuş, birçok uzman çalıştırılmış, ardından ben halka soracağım denilemez. Soyer’in bizde hayal kırıklığı yaratan kısmı söylemsel olarak bir iç boşaltma durumuna girmesi oldu.

‘İSTEDİKLERİMİZ DAHA ÇOK’

Platform için birçok kişi ‘İstemezükçü’ sıfatını kullanıyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu yaklaşıma dair. Kültürpark Platformu istemezükçü mü? Emel Ünver: Biz çok da istemezükçü değiliz. Aslında istemediğimiz birkaç şey var. Pazardan dolayı gelen kirliliği, hangarları ve İZFAŞ’ın buradan elini eteğini çekmesini istiyoruz. Aslında istediklerimiz, istemediklerimizden çok daha fazla. İ.Y: Bu sıfat bir anlamda ötekileştirmeye gidiyor. İstemezükçü deniyor, Kültüpark Platformu’nun seçimden sonra Soyer’e kurdurtulduğu söyleniyor. Halbuki biz 2016’da kurulduk, bu nasıl gerçeği yansıtmıyorsa ‘İstemezükçü’ sıfatı da yansıtmıyor. Mantığa ve bilime uygun, olumlu şeyleri istiyoruz. Burayı park olarak işlevlendirecek her türlü adımın yanındayız.

‘KOÇBAŞI ETKİSİ YARATIRDI’

K.M: Örneğin, Kültürpark meclisi kurulması gerektiğini söylüyoruz. Her seferinde tartışma alanları açılmaması için her kesimin buluştuğu demokratik bir alan istiyoruz. Doğal ve tarihi sit alanı olan buranın daha yeşil olmasını istiyoruz. Bu istekleri konuşuyoruz görüyorsunuz, dolayısıyla istediklerimiz çok daha fazla. Muhalefet itirazla başlar. Gelene ağam, gidene paşam diyen bir toplumdayız, bizim elbette itiraz etmeyi bilen bireylere ihtiyacımız var. Dolayısıyla bu itirazlara alışmalı herkes. Diğer yandan bugüne kadar atılmaya çalışılan adımları düşünelim. Tekil olarak olumlu dursa da alanın ticarileşmesi ve ranta açılması için hemen hepsi koçbaşı görevindeydi. Nasıl itiraz etmeyelim? Utkucan Akkaş / Özel Haber