Döviz kurunda yaşanan düşüş sonrası gözler marketler başta olmak üzere etiketlere çevrildi. Dövizdeki yükseliş sebebiyle fiyat artıranlardan indirim beklenirken, konu hakkında Ticaret Bakanı Mehmet Muş'tan açıklama geldi. Muş, "Döviz kurlarındaki düşüşü, tedarik zincirinin her halkasında fiyatlara yansıtmayanlara karşı denetimlerimiz artarak devam edecek. Fırsatçılara göz açtırmayacağız." ifadelerini kullandı. Marketlere gelen zamların düşüp düşmeyeceğine dair konuşan EGEPERDER Başkanı ve İZTO Gıda ve Tüketim Maddeleri Satıcıları Grubu Meclis üyesi Mehmet Feyzi Başdaş, “Bir ayı bulur market raflarına indirimlerin yansıması. İnsanımız ilginç çalışıyor; daha malı alırken satmam lazım diyor. Döviz düşünce benim elimdeki ürün ne olacak diyor ve ürünü bitirene kadar fiyatını düşürmüyor. Zamlı aldım diyor indirmiyor. Zamsız ürünleri de piyasadaki diğer firmalara bakıp indirmiyor. Piyasada talep fazla olduğu zaman her zaman fiyat yükselir. İnsanların talepleri azalmaya başlayınca fiyatlar düşecek. İnsanlar evlerini tuvalet kağıdı ve erzakla doldurdu. Yağ alacağımız firmalar hala zamlı fiyat listesinde. Henüz firmalar listelerini güncellemedi. Hala dövizin yüksek olduğu fiyat listesi var. Yeni ürün gelene kadar ürünlerimizin yarısı eski fiyatta kaldı. Zam yapmadık” dedi. mehmet-feyzi-basdasYARISI FIRSATÇILIK“ Döviz kuruna bağlı olarak zamlanmayan ürünler olduğunun da altını çizen Başdaş, “Belli başlı ürünlerde fiyat değişmez. Süt ve peynir zammı değişmez. Fakat diğerleri 1 ay içinde hepsi eski fiyata dönecek. İnsanların evi yağ dolu. Satılmayacak. Ardından fiyatlar düşecek. Döviz kurunun yüksek olduğu zaman yağ, pirinç, bakliyat, tuvalet kağıdı yetiştiremedik. Kağıtları mağazaya indirdiğimiz gün bitiyordu. Şimdi biz eski fiyatlardan hala tuvalet kağıtlarını satıyoruz, bazı büyük zincir marketler ise fiyatlarını artırdıkça artırdı. Biz de hala 100 bandında en iyi marka tuvalet kağıtları. Büyük markaların 80 liraya sattıklarını biz 60 liraya satıyoruz. Fiyatlar artarken nasıl denetliyorsak yine denetleneceğiz. Yeni ürün alınmamışsa ama zam yapmışsa artık cezası var. Ama tabiİ ne kadar denetlenebilir? Bizim insanımız her yolu bilir. Yeni üründen 10 koli alır yine satar. Yavaş yavaş her gün 3 ürün düşecek. İki hafta sonra yağ düşecek. Şu an daha hiçbir ürün düşmedi. Herkes bekliyor. Kimse fiyat vermiyor. Önce kampanyalara gidilir, ondan sonra fiyatlar hareket eder. Şekerin fiyatının artmasının nedeni suni bir nedendi. Dolarla bir işi yok şekerin, geri dönmez. Süt geri dönmez ama döviz hammaddeli olanların tamamı yavaş yavaş düşecek. Örneğin; deterjanlar, tuvalet kağıdı, bakliyatlar, un... Bu dönem yaşananlar içinde en üzücüsü ise insanımızın fırsatçılığı oldu. Son üç aylık zamanda yüzde 50 maliyete dayalı, yüzde 50’si fırsatçılık. Bir firmanın hammaddesinin bir kısmı dövizle geliyor ve hammadeden ürün üreten üretici firmalar var. Üretim süresinde 1 Ocak ve 1 Aralık arası oynayan maliyet yüzde 25. Fakat bakınca 100 liralık ürün 125 olmuş. Adam döviz bazlı yapıyor. Zam oluyor 200 lira. Fırsatçılık bizi çok üzdü. Bu ay içerisinde bazı ürünler fiyat verecek. Yavaş yavaş düşmeye başlayacaklar. İki hafta içerisinde yeni yağ gelmeye başlayacak bize. Halk bir gün tepki gösterip gitmese herkes kendine gelecek” açıklamalarında bulundu. ugur-toprakYERLİ VE MİLLİ’ Ürünün maliyetinin yüksek olmasının bir nedeninin de ithalata dayalı sistem olduğunu belirten İzmir Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toprak, özellikle gıdada ‘yerli ve milli’ vurgusu yaptı. Toprak, “Kurdaki artış nedeniyle fiyatlarda bir artış oldu. Bu fiyat artışının tek nedeni asla bu değil. Hammaddeyi aldığı zaman yüksekken aldı, ürünün maliyeti yüksek geliyor. O parti ürün satılana kadar düşmesini bekleyemiyoruz. Dolar düştü diye direk ürünlerin fiyatının düşmesini istemiyoruz. Bunun yanında mazot ve benzin zamları dolar düşünce düşmeliydi. Fakat düşmedi. Dolayısıyla hala nakliye ve taşıma maliyeti yüksek. Üretmemek burada en önemli problem. Üretmediğimiz sürece bu fiyatların düşmesini bekleyemeyiz. Biz her ne denirse densin kendi kendine yeten ülkelerden biriydik. Şimdi bakıldığında Rusya’dan buğday alıyoruz, Kanada’dan mercimek alıyoruz. Kendimiz üretmiyoruz. Üretmeyince kur farklarından etkileniyoruz. Girdi maliyetleri çok fazla. Yem, gübre, tohumda yurtdışına bağımlıyız. Yerli ve milli kavramını yeniden ele almalıyız. Gıda egemenliğine dayalı tarım ve gıda politikası uygulamamız gerekiyor. Bu iradeyi göstermeliyiz. Bizim nüfusu doyuracak topraklarımız var. Köyden kente değil, artık kentten köye göç sağlamak lazım. Çiftçiyi tarımla yeniden barıştırmak lazım” değerlendirmesinde bulundu. RANA BEYZA ÖZTÜRK/ÖZEL HABER