Kist Hidatik rahatsızlığı, keçi, koyun, sığır, dana gibi hayvanlardan köpeklere, köpeklerden de insanlara geçerek, sağlığımız için büyük risk oluşturuyor. Kurban Bayramı nedeniyle yapılan denetimsiz kesimler, Türkiye’de oldukça yaygın olan rahatsızlığın daha da artmasına zemin hazırlıyor. Hayvanlara karşı sevgi ve duyarlılığın her geçen gün arttığı ülkemizde, can dostumuz olan köpeklerin fark etmeden taşıdığı söz konusu parazit, bizler içinse oldukça tehlikeli. Dünya Ekinokokkozis Federasyonu ve Türkiye Hidatidoloji Derneği’nin Başkanı Prof. Dr. Nazmiye Altıntaş, köpeklerin dışkısıyla dışarı atılan bu yumurtaların insana bulaşması için ısırılmaya gerek olmadığını belirterek, “İnsanlar bu yumurtaları çiğ tüketilen ve iyi yıkanmamış meyve, sebzelerden, kirli içme sularından aldığı gibi onları sadece okşarken bile riskli duruma düşüyor. İnsandan başka koyun, keçi, sığır ve manda gibi otla beslenen hayvanlar da yumurtaları alarak hastalanırlar. Yapılan araştırmalarda köpeklerin yüzde 32-40’ı bu paraziti taşıyor. Ara konak olan kasaplık hayvanlarda da oranlar çok düşük sayılmaz” dedi.

‘DENETİMSİZ KESİMLER’

Hastalığın koyun, keçi, sığır gibi otçul hayvanlarda da bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Nazmiye Altıntaş, Kurban Bayramı sırasında yapılacak kontrolsüz kesimlerin yayılma hızını arttıracağı uyarısında bulundu. Altıntaş şöyle konuştu; “Bayramda kesilen hayvanlarımızın karaciğer, akciğer, dalak, böbrek, beyin gibi iç organlarında yavru parazitler bulunuyor. Ülkemizde kaçak olarak ya da bayramlarda veteriner kontrolü olmadan kesilen hayvanların kistli karaciğer ve akciğer gibi organlarının köpeklere yedirilmesi ya da köpeklerin erişebileceği yerlere atılması sonucu hastalık köpeklere geçiyor. Bu da onların sağlığını da bizlerin sağlığını da riske atıyor çünkü sürekli bulaşma kaynağı oluşturuyor. Kurban Bayramı nedeniyle oluşabilecek bu riski göz ardı etmemeliyiz.”

‘CİĞERLERİ HEDEF ALIYOR’

Vücudumuza giren bu yumurtaların, kan ve lenf yoluyla sırasıyla karaciğerine, akciğerine ve diğer organlara yerleşerek kist formunda varlığını sürdürdüğünü aktaran Prof. Dr. Altıntaş, hastalığın uzun yıllar insanlar tarafından tam olarak anlaşılamayabileceğini söyledi. Kist büyüdükçe, bulunduğu bölgeye ve oluşturduğu basıya göre belirtiler ortaya çıkar diyen Altıntaş, “Kistler en sık karaciğer ve akciğerlerde görülürler. Nadiren dalak, karın zarı, böbrek, kemik, göz yuvası, beyin, kalp ve yumurtalıklara da yerleşebilir. Karaciğere yerleştiğinde karnın sağ üst kısmında ağrı, bulantı, kusma ve bazen kaşıntı, sarılık gibi belirti görülür. Akciğer tutulumunda solunum sıkıntısı, öksürük, ağızdan kan gelmesi ve göğüs ağrısı olabilir. Riskli durumlar ortaya çıkarabiliyor” şeklinde konuştu.

‘VETERİNER DENETİMİNDE…’

Hastalıkla ilgili yaygın bir saha çalışmasının yapılmadığını aktaran Altıntaş, genel ve yerel tüm araştırmaların sonuçları göz önüne alındığında Türkiye’de yaklaşık her 150-200 kişiden birinin enfekte olabileceği düşünülebilir diyerek, “Mezbahalar mümkün olduğu kadar yerleşim yerlerine uzakta kurulmalı ve çevresi köpeklerin ve diğer etoburların giremeyeceği şekilde duvar ya da tel örgü ile çevrilmeli. Kurban kesimleri mutlaka veteriner hekim denetiminde yapılarak, kaçak kesimler önlenmeli. Kesimler sonrası organ atıkları kesinlikle çöpe atılmamalı. Bunlar yakma fırınlarında imha edilmeli, bunun mümkün olmadığı durumlarda özellikle kistli organlar diğer hayvanların ulaşamayacağı şekilde gömülmeli ve üzeri kireçlenmeli” ifadelerini kullandı. Utkucan Akkaş / Özel Haber