Son dönemde Türkiye’de hemen her sokakta, mahallede bir fitness salonu görmek mümkün. Herkes daha iyi bir vücuda sahip olmak için var gücüyle çaba sarf ediyor. Yıllar içinde giderek yaygınlaşan bu sporu profesyonel anlamda yaparak hayatının odak noktasına bunu yerleştirenler de var. İzmir’de yaşayan Erkan ve Olivia Mecit çifti de bunlardan biri. 2019’da İzmir’in Enleri Ödül Töreni’nde ‘En Tarz Sporcu’ seçilen çift uzun yıllardır vücut geliştirme sporuyla uğraşıyor. Son 5 yıldır uluslararası organizasyonlarda kentimizi ve ülkemizi temsil eden Mecit Çifti yarışmasında, dünyanın birçok ülkesinden katılım gösteren çifti geride bırakarak İzmir’e birincilikle döndü. 2019’da da İzmir’in Enleri Ödül Töreni’nde en tarz sporcular seçilen sporcular ile kariyerleri, hedefleri ve vücut geliştirme sporunun Türkiye’deki yerini konuştuk.

Klasik bir soru olacak ancak önce sizi tanuyarak başlayabilir miyiz?

Eşimle birlikte uzun yıllardır vücut geliştirme sporuyla ilgileniyoruz. Eşim Olivia 43, ben 47 yaşındayım. Spor hayatımızda her zaman vardı ancak son 5 yıldır yarışmacı düzeyinde, bu disiplinle yaşıyoruz. İzmir Güzelbahçe’de yaşıyoruz. Daha önce ticaret hayatındaydık. Eşimin bir çocuk parti evi ve kreşi vardı, benim de bir emlak ofisim bulunuyordu. Bu ofisimiz hala var elbette ama ben artık ticaret ile çok ilgilenmiyorum. Aşağı yukarı beş yıldır ufak ufak bu işleri hafiflettik ve tamamen spor hayatımıza odaklandık.

Sizin sporla nasıl bir bağınız var? Ne zaman başladınız? Ailecek sporun içinde olmanız çok alışılmış bir durum değil gibi…

Lise yıllarımdan bu yana sporla uğraşıyorum. İlk olarak karateye başladım. O yıllarda Türkiye’de spor salonları pek yaygın değildi. Daha çok Uzak Doğu dövüş sporları popülerdi. Daha sonra bir gün bir fitness salonuna girdim. Duvarlarda modellerin fotoğraflarını gördüğümde çok etkilendim ve bu şekilde gözükmek istediğime karar verdim. 1989’dan bu yana da mecburi ara vermeler dışında bu sporu yapıyorum. İlk başladığımda 69 kiloydum, sopa gibi dediğimiz şekilde. Pek çok vücut geliştirme sporcusunun hikayesi de aşağı yukarı benzerdir. Kimse birden bire Arnold Schwarzenegger gibi çıkmıyor karşınıza. Büyük bir emek ve sabır isteyen bir yol elbette. Dediğim gibi son 5 yıldır tüm konsantrasyonum antremanlar ve yarışmalara endekslenmiş durumda. Bu sürede 7 yarışmaya katıldım.

Bu spora profesyonel anlamda eğilmeye başlandığınızdan beri neler değişti hayatınızda? Ve bu süreçte neler yaşandı?

Biz klasik bodybuildingciler değiliz. Bizim sıkletimiz ‘fitnes model’ olarak geçiyor. Bu sıkletin Türkiye’ye gelmesi de çok etki değil. Aşağı yukarı 10 yıllık bir mazisi var. Sıklet ülkemizde açıldıktan sonra ilk katıldığım yarışma İtalya’da gerçekleşti. Pozitif anlamda çok fazla şey değiştiğini söyleyebilirim. Çok daha mutlu bir adamım çünkü sevdiğim şeyi yapıyorum. Uzun yıllar ticaret hayatının içinde oldum ama bu anlamdaki rekabet duygusunu hiç sevmedim. Ancak spor salonundaki ya da sahnedeki rekabeti çok seviyorum. Elbette karı koca bu işi yapmaya karar vermiş olmakta işimizi oldukça kolaylaştırdı. Çünkü birbirimizin dilinden çok iyi anlıyor, gerektiği gibi hayatımızı birlikte programlıyoruz. Tabii bizden görüp çocuklarda özeniyor. Ağırlık üzerine çalışmasalar da spora gönülden bağlandılar. Bu da iyi bir örnek olmak açısından fırsat verdi bize. İyi birer rol model olduk çocuklarımıza.

5 yılda siz 7 müsabakada yarıştınız. Bu, branşınız için oldukça yüksek bir rakam. Vücut geliştirme denildiğinde farklı düşünceler gelebilir akla. Biraz sizlerin yarıştığı kategoriden bahseder misiniz?

Türkiye’de ve yurt dışında yarıştım. İtalya’da birkaç bölgedeki farklı farklı organizasyonlarda yarıştım. Dünyada birçok organizasyon ve federasyon var. Ve sene içinde 25’ten fazla müsabaka bulabiliyor. Siz katılmak istediğiniz yarışmayı, hedef belirliyor ve buna uygun olarak hazırlanmaya başlıyorsunuz. En son dünya çapında bir organizasyon olan W.A.B.B.A’da yarıştık. Bu ve benzeri organizasyonların ülkelerdeki temsilcileri takım oluşturuyor. Biz Türk takımı olarak katılım gösteriyoruz, Almanya’dan, Gana’dan ya diğer birçok ülkeden de sporcular geliyor. Ben atletik fizik kategorisinde yarışıyorum, eşim Olivia bikini fitness kategorisinde yarışıyorum. Her sıkletin sporcularından beklenen kriterler belli. Benim sıkletimde, bildiğimiz o devasa sporcuları değil daha fit, ulaşılabilir bir vücut ölçülerine sahip sporcular yarışıyor. Yüzünüzün nasıl gözüktüğü bile bir adım öne çıkarabildiği bir sıkletten bahsediyoruz çünkü estetik kaygılar bir adım daha ileride. Saçınız, sakalınız, gülüşünüz, enerjiniz her şey bu kategoride değerlendiriliyor. Bikini fitnessta da çok fazla kas değil daha feminen, fit ve güzel bir vücut isteniyor. Ve güzel gülümsemek gerekiyor. Her yarışmaya bir öncekinden bir adım daha fazla hazırlanarak çıkıyorsunuz.

Son dönemlerin popüler uğraşlarından fitness, vücut geliştirme biliyorsunuz. Sizinde arkanızda güçlü bir başarı hikayesi var, nasıl mümkün olabiliyor bu noktalara ulaşmak?

Genetik olarak biliyorsunuz kimi insanlar daha yatkın oluyor kimi sporlara. Ancak ne kadar avantajlı olursanız olun, her şeyden önce devamlılık ve disiplin yoksa sonuç almak mümkün olmuyor. Devamlılık, özveri, fedakarlık yapmanız gerekiyor ki hedeflediğiniz her neyse o noktaya gelebilin. Kadınların ben bu kadar kaslanmak istemiyorum düşüncesiyle bu spordan uzak durmasına hiç gerek yok. Çünkü söz konusu vücuda sahip olmak o kadar kolay bir süreç değil zaten. Bunun için yoğun çalışmanız gerekiyor. Diğer yandan bu bireysel bir spor olarak gözükse de ciddi bir ekip işine dayanıyor. İyi bir antrenörünüz olması gerekiyor. Ne kadar hakim olursanız olun, o diyet ile hazırlık döneminde gerçekten çok değişken bir ruh hali içinde oluyor ve birçok şeyi ıskalıyorsunuz. Dolayısıyla dışardan bir gözün sizi denetimde tutması gerekiyor ki bir hata yapmayın. Çünkü hataları tolere etmek bazen çok zor olabiliyor. Bilimsel bir düzen içinde yediğiniz yemekten, kalorinize kadar hesaplıyor buna göre yolu yürümeye başlıyorsunuz. Bu sporla uğraşan herkesin, planlamadan sonra yolu yürürken de durum kendinize nerede olduğunuzu sormalısınız. Bizim antrenörümüz İbrahim Sırrı Önal örneğin. Süreçlerimizi o takip ediyor. Diğer yandan biz karı koca yaptığımız için dışardan ihtiyaç duyduğumuz göze de rahatlıkla ulaşıyoruz. Pek çok kişi var salonda, yoğun spor yapıyorlar. Ancak hiçbir değişim olmuyor vücutlarında. Demek ki disiplinli değiller, bilinçli değiller, doğru beslenmiyorlar.

Türkiye’de herkes şu sıralar salonları dolduruyor. Yoğun bir çaba içindeler ancak profesyonel anlamda bu spor dalını yeterince ciddiye alabiliyor muyuz sizce?

Hayır maalesef ülkede bu spor yeterince ciddiye alınmıyor. Çok yakın bir zamanda Vücut Geliştirme Genç Milli Takımı Maceristan’da takım halinde dünya şampiyonu oldu. İki tane dünya şampiyonu sporcumuz var, ikinci, üçüncü olanlar var. Ancak hiçbir gazete veya televizyonda bir satır ya da bir cümle olarak yer bulamadılar kendilerine. Maalesef bu spor dalı kendini kabul ettiremiyor. Spor sayfalarının yüzde 85’i futbol ile doludur, kalanı da basketbol, voleybol gibi diğer branşlara kalır. Amerika’da ya da Avrupa’da çok yaygın ve kabul görmüş bir spor bu. Dolayısıyla büyük sponsorların sporculara destek olduğunu görüyoruz. Bizde ise pek sponsor yok. Pahalı bir spor vücut geliştirme. Her şeyinizi dizayn etmeniz gerekiyor bu da bir maliyet haliyle. Tabii doping konusunun yarattığı yargıları da atlamamak lazım. Türkiye’de bu konu, ailelerin bu spora korkarak yaklaşmalarına sebep oluyor. Haksız da değiller. Çünkü kimi hobi olarak bu sporu yapan insanların bu tarz ürünlere meyil ettiğini, efor sarf etmeden sonuç almaya çalıştıklarını biliyoruz. Bu bir önyargı yaratıyor.

Artık yoğun kas kütlesine sahip insanlar sokakta görebiliyoruz. Ancak karı koca aynı anda bu şekilde fit pek mümkün olmuyor. İnsanlar nasıl tepkiler veriyor?

Elbette her zaman tatilde ya da iş hayatında insanlar bir ilgi duyuyor ve bir fırsatını bulup konuşmaya çalışıyor. Belki biraz daha ulaşılabilir bir form görmek daha ulaşılabilir geliyor onlara. Bu bizim de hoşumuza gidiyor elbette. Çok memnun oluyoruz.

Pek çok başarı var bugüne kadar. Peki gelecekte ne hedefliyorsunuz?

Bir kere en net hedefimiz hayatımızın sonuna kadar sporun içinde kalmak. 2020 yılında IFBB San Antonio Cup diye bir organizasyon yapacak. Türkiye’de gerçekleştirilecek olan bu organizasyonda yarışacağım ben. IFBB yine Master Cup yapacak buna da gireceğim. Bunun dışında en çok Amerika Birleşik Devletleri’nde yarışmak istiyorum. Çünkü buranın anavatanı ABD. Bu yıl Türk Milli Takımı’na seçildim ancak sakatlığımdan dolayı gidemedim. Bu milli takım formasıyla dünya çapında bir derece yapmadan bu sporu bırakmayacağım. Olivia’da Amerika’da yeni bir kategori başladı. Temalı yarışmalar olarak özetlenebilir, onlara katılmak ve ülkemizi temsil etmek çok istiyor. 2020’nin mayıs ayında Kıbrıs’ta W.A.B.B.A müsabakası olacak ona katılacak. Utkucan Akkaş / Özel Haber