İzmir Tabip Odası seçimleri 12 Temmuz 2020 tarihinde Kültürpark İZFAŞ 2 No'lu Hol'de yapılacak. Yasa gereği Nisan ayı içinde yapılması gereken seçimler, pandemi kapsamında kapalı salon toplantılarının yasaklanması nedeniyle seçim kurulu tarafından ertelenmiş, 1 Haziran itibari ile yasaklamaların kaldırılması üzerine İlçe Seçim Kurulu, İzmir Tabip Odası'na bir yazı göndererek seçim tarihlerinin bildirilmesini talep etmişti. Kentteki dokuz bini aşkın hekimin sandık başına gideceği seçimler öncesinde Ege Telgraf'ın sorularını yanıtlayan Demokratik Katılımcı Hekimler gurubu yönetim kurulu adayı Dr. Lütfi Çamlı, meslek odalarına yönelik yapılmak istenen düzenlemelere karşı üyelerin katılımın önemine vurgu yaptı. Çamlı, “Sadece Tabip Odası değil, tüm meslek odaları demokrasinin vazgeçilmezidir. Demokrasiye sahip çıkmak ve odayı savunmak adına bu seçime katılmak oldukça önemli” dedi. - Önümüzdeki oda seçimleri sizin için neden bu kadar önemli? 12 Temmuz 2020 tarihinde Kültürpark'ta İZFAŞ 2 No'lu Hol'de İzmir Tabip Odası'nın seçimleri yapılacak. Seçimlerin pandemi yasaklarının kalkmasından sonra yapılabileceği odamıza İlçe Seçim Kurulu tarafından bildirilmiştir. Bu dönemde yönetenlerin meslek odalarına yönelik baskıları artıyor. Barolar ile başladı ama ardından Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği ve Türk Tabipler Birliği'ne yönelik birtakım girişimler olması da bekleniyor. Bu süreçte tüm Tabip Odası üyelerinin odalarına sahip çıkmaları, etkisizleştirme girişimlerine karşı duruş sergilemeleri çok önemli. Meslek odaları demokrasinin vazgeçilmezleri arasındadır. Demokrasiye sahip çıkmak ve odayı savunmak adına tüm üyelerimizi seçime çağırıyoruz. İçinde bulunduğumuz dönem seçim için çok uygun bir ortam değil ama ne yazık ki bu dönemde seçimi yapmak zorunda bırakıldık. Mesleğimize, meslek örgütümüze, demokrasiye sahip çıkmak adına seçimlere katılacağız. Sarayın odalarından biri olmayacağız. - Bu dönemde meslek odası bünyesinde ne gibi değişiklikler yapmayı planlıyorsunuz, hedefleriniz nelerdir? Demokratik Katılımcı Hekimler geçen dönemki seçimleri kazanarak meslek odasının yönetimine geldi. İlk icraatları ise odayı birlikte yönetme felsefesini hayata geçirmek oldu. Odayı sadece 7 kişinin yönettiği bir yapı olmaktan çıkartıp, hekim meclisleri, tabip odası komisyonları gibi yapıların işlevselliğini arttırarak birlikte karar alma süreçlerini hayata geçirdik. Bu komisyonlardan gelen karar ve öneriler doğrultusunda oda geniş bir kitle tabanına yayılarak yönetildi. Hekimlerle iletişimi önemseyen, hekim haklarını savunan, mücadeleci, etkin bir oda olma mücadelemizi bu dönemde de sürdürmek istiyoruz. Yönetimde bulunduğumuz dönemde şiddetten mobbinge, pandemiden sürgüne kadar oda meslektaşlarının yanında olmalıdır felsefesini hayata geçirmeye çalıştık. Hekim arkadaşlarımızın asla yalnız olmadıklarını, arkalarında bir meslek örgütü olduğunu vurgulamaya çalıştık. Bunun yanı sıra, içinde bulunduğumuz durum itibarı ile laik, demokratik, çağdaş bir ülkede hekimlik yapmak istiyoruz. Şiddetsiz bir ortamda emeğimizin karşılığını alarak hekimlik yapmak istiyoruz. Daha aktif, daha katılımcı, daha mücadeleci, hekim haklarını savunan, kamu sağlığını öncelik olarak gören bir odayız. Sağlıkta dönüşüm politikalarının getirdiği durum ortada. Sağlığın ticarileşmesi, sağlığın bir meta haline gelmesi, hastaların birer müşteri, hastanelerin de bir şirket gibi olmasının getirdiği olumsuzluklar pandemi sürecinde bir kez daha ortaya çıktı. Koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmeli, birinci basamak hizmetler güçlendirilmeli. Sağlıkta ticarileşmenin getirdiği bazı sıkıntılar, özellikle sağlıkta şiddet, iş barışının bozulması gibi konularda mutlaka çözümler sunulmalı, yeni düzenlemeler yapılmalı. Ele alacağımız temel konular bunlar olacak. - Pandemi sürecinde sağlıkçılara vaat edilen ek ödemelerin henüz yapılmadığıyla ilgili çok sayıda şikayet oldu, hatta eylemler yapıldı. Bu taleplerinize yanıt alabildiniz mi? Pandemide en önde hem kendi yaşamlarını riske sokan, hem de ailelerinin hayatlarını riske atan sağlık emekçileri yöneticiler ve toplum tarafından büyük bir takdir gördü. Hatta balkonlara çıkılıp alkışlandı. Hatta sağlıkçıların hakkı ödenmez dendi. Yan ödemelerin tavandan verileceği söylendi. Ama süreçte bakıldı ki, bunlar hep lafta kaldı. Yan ödemeler tavandan ödenmediği gibi sabit ödemelerde bile kesintiye gidilmesi söz konusu oldu. Biz elbette her koşulda sağlık hizmeti vereceğiz ama bunu vaat edip, toplumda böyle bir algı yaratıp daha sonra bunu karşılamayan yöneticilere de seslenmek istiyoruz. Emeğimizin karşılığını almak istiyoruz. Performans değil, emekliliğe yansıyacak, insanca yaşanabilecek bir ücret istiyoruz. Bizim böyle bir talebimiz olmadı. Bunu bizzat yöneticiler bizzat televizyonlara çıkıp açıkladılar. Daha sonraki süreçte sabit yan ödemelerde dahi kesintiye gidildi. Buradaki tüm sıkıntı emekliliğe yansıyacak insanca bir sabit ücretin verilmemiş olmasıdır. Şu anda hekimler gerek uzun süredir devam eden sağlıkta dönüşüm politikaları nedeniyle itibarsızlaştırılmaya, emeklerinin karşılığı değersizleştirilmeye çalışıldı. Biz buna şiddetle karşı çıkıyoruz. Bu konuda mücadelemiz sürecektir. - Sizleri sevindiren bir gelişme yaşandı ve sağlıkta şiddet yasası çıktı. Peki, son dönemde şiddet vakalarının sayısında ne gibi bir değişim söz konusu? Yasa caydırıcı oldu mu, düzenleme hekimlere olumlu yansıdı mı? Ne yazık ki şiddetle ilgili verilerin tamamına ulaşamıyoruz. Ne yazık ki bu olayların bir bölümü basına ya da topluma yansımıyor bile. Dolayısı ile şiddetteki sayılar, veriler konusunda net bir şeye sahip değiliz. Bakanlık bu konuda beyaz kod uygulamasındaki verileri açıklasa şiddetin boyutu konusunda net bilgiye sahip olabileceğiz. Kaldı ki, tüm şiddet olaylarında beyaz kod verilmiyor. Bazı olaylarda şikayet dahi olmuyor, takibe alınmıyor. Bu tarz olaylar da var. Sözel ve psikolojik şiddeti de işin içine kattığınızda bu iş çok vahim bir durumda. Sağlıkta şiddet sadece yasal tedbirlerle ya da güvenlik tedbirleri ile engellenemez. Burada temel unsur, sağlıkta dönüşüm politikasının getirdiği kışkırtılmış bir sağlık talebi. Sistem hasta yani, "Müşteri memnuniyeti" odaklı çalışıyor. Hastanın her şekilde mutlu edilmesi, taleplerinin karşılanması üzerine kurulmuş. Ama bu taleplerinin büyük bölümü karşılanabilir şeyler değil. Hasta bir sağlık kuruluşuna gidip, sıra beklemeden muayene olmak, aynı gün tetkiklerini yaptırmak, hatta MR çektirmek, hatta aynı gün ameliyat olmak istiyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sağlık hizmeti yok. Kaldı ki, gelip hukuki olmayan rapor talepleri, kendi belirledikleri ilaçların, antibiyotiklerin reçeteye eklenmesini de istiyorlar. Hasta kendi düşüncelerinin, taleplerinin doktor tarafından doğrudan yerine getirilmesini talep ediyor. Buna itiraz edince de şiddet ortaya çıkıyor. Şiddetin en önemli kaynağı bu dönüşüm politikalarının getirdiği kışkırtılmış taleplerdir. - Sağlıkçılara getirilen son eylem ve basın açıklaması kısıtlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sağlıkçıların çok fazla sıkıntısı var. Hem mesleki yaşamları süresince birçok zorlukla karşı karşıya, hem de ekonomik zorluklar yaşıyor. Giderek artan bir şiddet söz konusu. Çıkartılan yasaya rağmen şiddet olayları pandemide de durmadı. Hekimler sıkıntılı ve memnun değiller. Çalışma koşulları ve performans baskısı, mobbing ve şiddet gibi durumlar tükenmişlik sendromu yaratmaya başladı. Sağlık emekçilerinin seslerinin duyulması gerekiyor. Bu konuda sınırlamalar ve yasaklar gelmesi doğru değil. Bu kararın tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Erman Şentürk / Özel Haber