İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yüksek maliyet nedeniyle söküp yerine grafiti çalışması yapmaya başladığı yol kenarlarındaki dikey bahçeler büyük tartışmalara yol açarken, bu gelişmeler İzmir'de de yankı buldu. Kentin çeşitli noktalarında örnekleri uygulanmaya başlayan dikey bahçelerle ilgili uyarılarda bulunan uzmanlar, aynı manzaraların İzmir'de yaşanmamasını istedi.

‘ÇEVRE SORUNU ÇIKIYOR’

Geçmişte Konak Tünelleri girişinde yapılan ancak zamanla bakımsızlık ve susuzluk nedeniyle çürümeye terk edilen ve atıl durumda kalan dikey bahçelerin geldiği hali üzüntüyle izlediklerini kaydeden TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Genel Sekreteri Özay Yerlikaya, Karşıyaka Alaybey ve Naldöken'de de aynı hataların yinelenmemesini istedi. Benzer projelere başlanırken iki kere düşünülmesi gerektiğinin altını çizen TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Genel Sekreteri Yerlikaya, “Dünyanın doğal kaynaklarının hızla tükenmeye başladığı ve ekolojik sorunların gün geçtikçe daha da arttığı son 50 yıl, kent, kent ekolojisi ve peyzaj mimarlığı arasındaki ilişkinin defalarca sorgulandığı zorlu bir dönemi ifade etmektedir. Günümüzde kentler gittikçe daha kalabalık, daha fazla sert yüzeyle kaplı, daha sıcak, daha geçirimsiz, daha az doğal ve daha az doğal hayat barındıran ve çevre sorunlarıyla ön plana çıkan yaşam alanları haline gelmişlerdir. Bu durum, süregelen şehircilik modellerine eleştirel bir çerçeveden bakan peyzaj odaklı şehircilik yaklaşımlarını gündeme getirmiş ve birçok dünya kentinde kentleşme ve peyzaj stratejilerinin bir arada ele alındığı modeller belirleyici olmuştur. Bu yaklaşımla, mimari ölçekten bölgesel ölçeğe kadar farklı bağlamlarda yeşil alanların kente kazandırılması önem kazanmıştır. Son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin şehrin belirli noktalarına uygulanmış olan dikey bahçe sistemlerini sökmesi ile gündemimizi yoğun olarak meşgul eden dikey bahçe kavramı da, kentlerde oluşturulmaya çalışılan yeşil sistemin önemli bir bileşenidir. Peyzaj mimarlığının çalışma alanı olan dikey bahçe sistemleri konusunda kamuoyuna gerçek, bilimsel ve tarafsız bir bilgilendirme sağlamak, peyzaj mimarlığı mesleğinin ülkemizdeki en yetkin kurumu olan odamızın kamusal bir borcudur. Dikey bahçeler rantla mücadele etmekte yetersiz kalan yatay yeşil alanların eksikliğini düşeyde kapatmayı amaçlayan yüzeyler olarak ortaya çıkmışlardır. Genel olarak iç mekan ve kapalı alanlarda dekoratif amaçlı kullanılan bu sistemler, günümüzde yapıların cephelerinde ve kentsel tarım uygulamalarında da kullanılmaktadır” şeklinde açıklamada bulundu.

‘İSTEKLERİ KARŞILAMIYOR’

Yerlikaya, dikey bahçelerin ciddi anlamda bakım isteyen sistemler olduğuna dikkat çekerek, kamunun üstleneceği bu maliyetin iyi ele alınması gerektiğini de yineledi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Tamamen egzotik bitkilerden monokültür şeklinde oluşturulan dikey bahçelerin ekolojiye katkısı yoktur. Kentsel peyzaj çalışmalarında, az su tüketimi, havanın temizlenmesi, gürültü ve ses perdesi, yaban ve doğal hayatın desteklemesi, asgari bakım ihtiyacı gibi öğeler bilimsel anahtar öğeler olup, dikey bahçe sistemleri bu isteklerin hiçbirisini karşılamamaktadır. Tam tersine, çok sınırlı bir yetişme ortamında ve uygunsuz ortamda yaşayan bu bitkilerin, diğer bitkilere göre su ve besin ihtiyaçları daha fazla olmakta, bu sistemlerde masraflı ve bakımı zor sulama sistemleri kullanılmaktadır. Ayrıca dikey bahçelerde kullanılan bitkiler çoğunlukla mevsimlik olduklarından dolayı sürekli bakımlı görünebilmeleri için her yıl birkaç kez yenilenmeleri gerekmektedir. Öte yandan, bu tür sistemlerin araç yoları kenarlarında kullanılması, rüzgar, yağış ve benzeri olumsuz hava koşullarından kaynaklı kazalara sebep olarak seyir halindeki araçlar için tehlike oluşturmaktadır. Kent ekosistemlerine yapılan sürdürülebilir ve doğru tüm kamusal harcamalar odamızca desteklenmektedir. Mesleğimizin ürünü yeşil alanların insan hayatına olan katkısının parasal karşılığının olamayacağı da bilinmesi gereken bir gerçektir. Bu gerçeklikle birlikte araçların seyir halinde olduğu ve görsel olarak faydalanamadığı dikey bahçe uygulamalarının yerine kişi başına düşen aktif yeşil alan miktarının, kentsel peyzaj dokusundaki çeşitliliğin ve biyoçeşitliliğin artırılmasına yönelik çalışmalar yapılması hem ekolojik hem ekonomik hem de iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması konusunda daha büyük katkı sağlayacaktır. Kente getirdiği ekolojik ve ekonomik ağırlığın büyüklüğünü ekolojikmiş gibi yaparak kamufle etmeye çalışan anlayıştan vazgeçilmelidir.” Erman Şentürk / Özel Haber