Tüm dünyayı saran korona virüsü (Covid-19) geçtiğimiz hafta itibariyle Türkiye’nin de kapısını çaldı. Virüsle ilgili okulları, üniversiteleri tatil etmek, ebeveynlere idari izin vermek gibi sosyal uzaklaştırma önlemleri alındı. Söz konusu kararların neden ve sonuçlarının bir ayağını sağlık bir ayağını ise ekonomi oluşturuyor. Yaşanan panik halinin ülke ekonomisini nasıl etkileyeceği ise büyük merak konusu. Virüs, dezenfektan, oto yıkama, maske, alkol, kolonya gibi üretim ve ticaret alanlarını olumlu etkilerken turizm, otelcilik, restoran, taşıma gibi daha pek çok alanda negatif bir etki yaratacağa benziyor. Dahası İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi, Ekonomist Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen virüs nedeniyle ülkenin dış ticaret zincirinin zarar göreceğini belirterek ilk tepkinin kur ve borsadan geldiğini belirtti. Ekonomist, söz konusu büyük krizin faturasının da bir ay içinde netleşeceği görüşünde.

‘ÇOK CİDDİ BİR KRİZ’

Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen, koronavirüsü nedeniyle küresel bir krizden geçildiğini ifade ederek yaşanan süreçteki belirsizliklerin çok fazla olduğunu bu koşulları da ‘Çok ciddi bir kriz’ olarak nitelendirebileceğimizi söyledi. Süreç içinde kriz yönetimi ile kriz iletişimi kavramlarının öne çıktığını belirten Küçüközmen, ekonomi ile insan sağlığını birbirinden ayırmadan hareket ederek durumun ekonomiye etkisini minimize ederek insan sağlığını ön plana almanın önemli olduğunu söyledi. Bu süreçte ekonominin üretim kısmıyla finans kısmını ayırmak gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen, “Üretimle ilgili olası sonuçları görebilmek için biraz zaman gerekiyor. Çünkü durdursanız dahi elinizde eritmek zorunda olduğunuz stoklar olacaktır. Diğer taraftan aşırı talep olması durumunda bazı ürünler bulunamaz duruma gelecektir. Ancak finans piyasalarında panik hakim olduğunda var olan durumun değişmesi çok çabuk olur. Çünkü finansal piyasalar duruma saniyeler içinde hem de zincirleme olarak tepki vermek yeteneğine sahip. Virüsle ilgili haberlerin artması üzerine altının değeri arttı, ne var ne yok altına yatıranlar şimdi altın bozdurmak istedikçe değeri düşmeye başladı. Değeri 10 bin dolara yaklaşan Bitcoin yarıdan fazla değer kaybetti. Borsalar düşüşte, uzun vadeli tahvil oranları rekor seviyede düşmüş durumda” diye konuştu.

‘TİCARİ GELİRLERİ ETKİLEYECEK’

Geçmişte yaşanan kriz tablolarında ilk tepkinin finans piyasalarından geldiğini hatırlatan Prof. Dr. Küçüközmen, 2008 krizi ile bugün yaşananlar arasındaki en büyük farkın Çin’in konumunda olduğunu belirtti. Bundan 12 sene önce Çin şu an olduğu gibi dünyanın en büyük alıcısı ve satıcısı değildi, ancak bugün her iki durumda da dünyanın en büyüğü konumunda diyen Ekonomist, “OECD'nin yayınlamış olduğu bir rapora göre Çin’in 2019 itibariyle küresel ekonomideki payı yüzde 16,5 ki 2002 senesinde bu oran yüzde altıydı. Bu ülkenin küresel ticaretteki payı aynı süre içerisinde yüzde dörtten yüzde 11'e, doğrudan yabancı yatırımlarda yüzde ikiden yüzde 6.5’e, küresel turist sayısında da yüzde ikiden yüzde 8.5'e çıkmış. Ayrıca Çin, dünyanın en büyük emtia ithalatçısı. 2000 yılında küresel ölçekte alüminyumun yüzde 13'ünü ithal ederken 2018 yılında bu oranı yüzde 55'e çıkarmış. Yine bakır ithalatı yüzde 10'lardan yüzde 55'e çıkmış. Nikel, çinko, kurşun ve doğal kauçukta da benzer yükselmeler mevcut. Aynı dönemde ham petrol ithalatı yüzde 5'lerden yüzde 13'e çıkmış. Böyle bir ekonominin birdenbire piyasadan çekilmesinin yaratacağı riskler çok büyük. Bir kere burada yani Çin’de üretimin durması demek, ithal edilen bu ürünlerin tedarikçilerinde çok ciddi sorunların yaşanacağı anlamına geliyor. Bu ürünleri ihraç eden ülkelerin artık ihraç edemeyecek olmaları ticaret gelirleri ve dolayısıyla ödemeler dengesinde sıkıntılı zamanların yaşanmasına neden olacak. Bir takım göstergeler artık her an takip edilir hale geldi, Baltık Kuru Yük Endeksi, PMI, VIX bunlardan önde gelenleri” ifadelerini kullandı.

‘KÜRESEL SORUNA KÜRESEL ÇÖZÜM’

OECD ve IMF’nin makro politik anlamda çizdiği yol haritasını da aktaran Coşkun Küçüközmen, küresel probleme küresel çözümler sunulmasının hayati önem taşıdığını söyledi. Küçüközmen şöyle konuştu : “OECD'ye göre makro-politik olarak neler yapılmak zorunda; Kamu tarafından bankalara likidite katkısında bulunulmalı, para politikalarını beklenmedik piyasa koşullarına yanıt verecek şekilde genişletilmeli, gevşetmeli, ekonomiyi otomatik olarak istikrara kavuşturacak kanallar açılmalı. Firmalar özelinde; vergi ödeyemeyecek durumda olan şirketlerin vergileri ötelenebilir, bankalar üzerinden firmalara ek likidite imkânı sağlanabilir, kamu açıkları ve firmaların kamuya olan borçları konusunda biraz daha esnek davranılabilir. Hane halkları için, insanlar işlerini kaybederse onlara kısa süreli iş alanı sağlanması ve evden çalışma imkânları gibi hususlar dile getiriliyor. Diğer taraftan sağlık sektörüne yapılacak yatırımlarda devletin acilen insiyatif alması gerekiyor. IMF de, ekonomik olarak iyiyi ümit etsek bile en kötüye hazırlıklı olmamız gerektiğini belirtiyor. IMF'ye göre, para politikasının küresel çapta işbirliği yoluyla döndürülmesi çok önemlidir. Yani küresel soruna küresel yanıt verilmeli. Korona virüsün sebep olabileceği daha büyük yıkımlardan kaçınabilmek için ekonomik bağlantılar gözden geçirilmeli. Çin’in yanı sıra İtalya’da, İran'da, hatta Amerika'da coronavirüs çok etkili oldu ve etkisini sürdürmeye devam ediyor. Bu nedenle ABD finansal piyasaları adeta çakıldı.”

‘SONUÇ 1 AY İÇİNDE HİSSEDİLİR’

Türkiye’de de ilk tepkilerin borsa ve kur tarafından geldiğini faiz üzerinde de bir baskı oluştuğunu söyleyen Prof. Dr. Küçüközmen, ülkenin bağlı olduğu ticaret zincirinde sorunlar yaşandığını belirtti. Türkiye’nin ticari olarak Avrupa'ya ve Almanya'ya bağlı olduğunu onların da Amerika ve Çin’le bağlı kaldığını hatırlatan Ekonomist, “Etkiler en geç bir ay içinde ciddi olarak hissedilmeye başlanacak. Tekrar sağlık konusuna dönecek olursak sağlık harcamalarında ciddi ölçüde artırıma gidilmesi gerekiyor. Bu durumda devletlerin mali politikalarında düzenlemeye gitmesi gerekiyor. Bütün otoriteler bu konuda mutabık. IMF de bu konuda devletlere destek olmak amacıyla 50 milyar dolarlık bir paket açıkladı. Stoklama ve fahiş fiyat durumu ortaya çıktı. Tedavi bulunduğunda bir kısım insanda fazla gıda ve temizlik malzemesi bulunurken diğer kısmında bunlar olmayacak. Bir ürüne aşırı yüklenmek yüklenen açısından ciddi sorunlar yaratabilir zira artık üretim eskisi gibi değil, ihtiyaçlara kısa sürede yanıt verilebiliyor. Yine bu tür bir davranışın hem ekonomik hem de insani yönlerden sonuçları olacaktır” dedi.

‘HİZMET, ULAŞIM VE TURİZM!’

Türkiye’de durumun gidişatına göre birçok sektörün etkileneceğini, ancak ilk olarak hizmet, turizm ve ulaşım sektörlerinin hedefte olduğunu söyleyen Küçüközmen, “Ama elbette çözümsüz değil, bu sektörlere destekler sunmak gerekiyor. Turizm sektörü kendi sorunlarını çözebilecek gelişmişliğe sahip ama makro açıdan bakarak, birtakım kuruluşlar ve akademiyle birlikte hareket etmek iyi olacaktır. Ulaşım sektörü zaten sekteye uğramış durumda. Mevsim itibarıyla turizm ve ilintili alt sektörlerde de sıkıntı yaşanması kaçınılmaz. Petrol her ne kadar ucuzlasa da insanlar seyahat etme sıklıklarını azaltmak zorunda kaldılar. Depolama imkânımız varsa ciddi anlamda petrol rezervlerimizi artırmalıyız” şeklinde konuştu.

‘BÖLGE TÜKETİMİNİ KARŞILAYABİLİRİZ’

Türkiye’nin bu sorunlara rağmen bölgesel anlamda tüketimi karşılayabilecek düzeyde bir altyapısı olduğunu, bunun da kapasite kullanım oranıyla arttırabileceğini belirten Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen oluşan panik havasının domino etkisi yaratma riskinden bahsetti. Küçüközmen: “Çok iyimser olacak belki ama bu hastalığın bizi ne kadar etkileyeceğine dair ortada tıbbi bir bilgi yok. Son açıklama altı kişinin virüsten etkilendiği yönündeydi. Spor etkinliklerinde yaşanan ertelemeler ülke ekonomisini etkileyebilir, domino etkisiyle pek çok sektör de etkilenebilir. Ertelemeler ve tatillerin ardından ortaya çıkacak panik havasını siyasiler normal havaya dönüştürebilir. Aksi takdirde yaşananlar domino etkisi ile daha büyük problemlere neden olabilir. Kredibilitesi yüksek kurumların, kredibilitesi yüksek yöneticileri tarafından yapılacak açıklamalar kriz yönetiminde etkili olacaktır. En önemlisi doğru bilgilendirme, bu konu hayati önem taşıyor.” Utkucan Akkaş / Özel Haber