Pandemide atılan normalleşme adımları sonrası ilk ders zili çalan okullarda sevinç değil endişe hakim. 2 Mart tarihi itibarı ile okulların açılması ve yüz yüze eğitimin kademli olarak yeniden başlaması öğrenciler ve veliler kadar öğretmenler cephesinde de tedirginlik yarattı. Özellikle aşılamada öncelik tanınan ancak henüz büyük bölümü aşılanmayan ve buna karşın ders başı yapan öğretmenler korona virüs nedeniyle korku dolu günler geçiriyor.

‘YENİ TEHLİKE’

Geçtiğimiz hafta yeniden başlayan eğitim öğretim faaliyetleri öncesinde eğitimcilerin aşılanmadığından ötürü salgında yeni bir tehlikenin kapıya dayandığına işaret eden ve oldukça önemli uyarılarda bulunan KESK'e bağlı Eğitim Sen İzmir 4 No'lu Şube Başkanı Şuayip Vayiç, "Eğitim Sen olarak, salgının başından itibaren okullarda gerekli tedbirler alınsın, gerekli fiziki düzenlemeler yapılsın, hijyen ve temizlik malzemeleri karşılansın, ihtiyaç olan yardımcı personel ve öğretmen ihtiyacı karşılansın, derslik sayısı arttırılsın, yeterli bütçe sağlansın ve okullar bu koşullarda yüz yüze eğitime açılsın dedik. Bilimsel kriterler ve sağlık örgütlerinin açıklamaları doğrultusunda Milli Eğitim Bakanlığı'na önerdik ve kamuoyunu aydınlattık. Geldiğimiz koşullarda ise okulları yüz yüze eğitime açmak konusunda önceliğin eğitim ve bilim emekçilerinin aşılanması olduğunu ifade ettik. Biz eğitimciler açısından sorun okulları açmaktan çok, okulların hangi koşullarda açılacağı ve yüz yüze eğitimin nasıl sürekli hale getirileceğidir. Okulların 1 Mart’ta yüz yüze eğitime açılacağı ve öğretmenlerin de Şubat sonuna kadar aşılanacakları ifade edildi. Ancak kontrollü normale geçiş denilerek okullar yüz yüze eğitime açılmış durumdadır ve kimse öğretmen ve diğer eğitim emekçilerinin aşılanmasından bahsetmemektedir. Peki değişen ne olmuştur da okulları yüz yüze eğitime açma kararı verilmiştir? Ya da madem aynı koşullarda okullar açılacaktı neden o zaman okullar bunca zamandır kapalı kaldı? Eğitimciler, öğrenciler ve veliler olarak yaşadıklarımızı anlatmaya duygularımız ve aklımız yetersiz kalıyor. Bütün ülke Cumhurbaşkanı'nın yapacağı açıklamaya kilitlendi, ekran başında bekleyerek, "Okullar açılacak mı?" "Sabah ders var mı?", "Ya çocuklarımız ne olacak?", "E-Nabız aşılama sisteminde sıra ne oldu?" diye merak ederek okulların açılıp açılmayacağını öğrenmeye çalıştı. Sonrasında da her ilde gece yarılarına kadar valiliklerin yapacakları açıklamalar beklendi. Çoğumuz okulların yüz yüze eğitime açıldığını ve okullara gideceğimizi ancak sabah uyandığımızda öğrendik. Yaşanan tam bir travma ve kaosa neden oldu. Bakanlık yapılması zorunlu hazırlıkları da maliyet hesabına indirgediği için bugün okullardaki koşullar Mart 2020'den farklı değildir. Bütün yük yine okul yönetimlerine ve eğitim emekçilerine yüklenmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı okullarda yaşanacak her türlü olumsuzluğun doğrudan sorumlusudur ve öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin vebali Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’un omuzlarındadır" dedi. Vayiç, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un aşılandığını ancak Türkiye genelinde köy okullarında görev yapan eğitimcilerin hariç öğretmenlerin büyük bir bölümünün aşılanmadığını hatırlattı. Erman Şentürk / Özel Haber