Hayvan sevgisi çocukluktan başlamış, her yaralı hayvanla birlikte o da ağlamış… Minik dostlara yardım etmek için ihtiyacı olmayan eşyalarını satarken, ışığından aydınlanan insanlar da yürüdüğü yola bir taş koymaya başlamış. Destekler kartopu misali zamanla çığa dönüşünce baktı ki olmuyor, ‘Acaba bir dernek mi kursak?’ demiş… Böylece 5 yıl önce Hayvanlar İçin Projeler Derneği yani HİPDER gün yüzüne çıkmış… Kucağı sokaktaki yaralı hayvanlarla doldukça hayatı gibi yaşadığı ev de değişmiş… Funda Bonomo Akın,  8 köpek ve 6 kediyle birlikte, ‘Deliler Evi’ adı verdiği sıcak yuvasında yaşadıklarını, can dostları ve hayvan severlerin dünyasını Ege Telgraf için anlattı…

‘ACI ÇEKEN CANLAR’

“Bu işin içine bir kere girdikten sonra artık iyice dibe çökene kadar kendinizi kurtaramıyorsunuz” diyerek sözlerine başlayan HİPDER’in Kurucusu ve Başkanı Bonomo, “Size muhtaç olan o kadar can var ki… Hepsine ayrı ayrı yardım etmek istiyorsunuz. Belli bir yerden sonra bunun sonu olmadığını fark ediyorsunuz. Hepsine yetişmek mümkün değil… Ve hiçbir şekilde büyük çerçevede fayda sağlayamıyorsunuz. Bu dipsiz bir kuyu… İki ya da üç arkadaş elimizdeki kaşıklarla bu kuyuyu boşaltmaya çalışıyoruz” dedi. Günün 24 saati çeşitli bölgelerde hasta ve yaralı başta olmak üzere zor şartlar altında bulunan hayvanlarla ilgili ihbar aldığını söyleyen Bonomo, “Uyuz olmuş, vücudu yara içinde köpekler, hastalıkla mücadele eden kediler hatta başıboş dolaşan bir eşek…  Sokakta yaşayamayacak, başının çaresine bakamayacak, tecrübesiz bir gözün bile gördüğünde ‘Bu hayvanın burada ne işi var?’ diyebileceği ufacık ev hayvanlarını perişan halde buluyoruz. Bizim bir ambulansımız ya da binek aracımız olmadığı için sosyal medya hesaplarımızda paylaşıp yardım edebilecek kişileri arıyoruz. Genellikle alıp tedavi ettirebilecek kişiler çıkmıyor. Bir restoran sahibi olsanız her gün aç olarak kapınıza gelen kaç kişiyi doyurabilirsiniz? Bir tanesini, 10 tanesini ya da 50 tanesini tamam, her gün doyurursun ama 100’üncüden sonra sen de kapatıp gideceksin, çünkü batacaksın” ifadelerini kullandı.

‘ONLARIN GÖREVİ AMA…’

İnsanların canı yandığında en azından dile getirebildiğini ancak hayvanların böyle bir imkanı olmadığını da sözlerine ekleyen Funda Bonomo, şu açıklamaları yaptı: “Bu ihbarlara gitmek, onlara bakmak ve iyileştirmek aslında kişilerin değil yerel yönetimlerin görevi. Kimseyi eleştirmiyoruz, en iyi olanının bile imkanlarının sınırlı olduğunun farkındayız. Zaten bazılarının da niyeti baştan iyi değil. Türkiye’de hayvanları ne yazık ki kendisi zehirleyen ya da toplayıp uyutan belediyeler de var. Hepsini kurtarmak ve iyileştirmek isteyen, bizim gibi düşünen belediyeler bile başarılı olamıyor. Popülasyon çok fazla, bütçeleri yeterli değil ya da eldeki imkanlar yeteri kadar efektif kullanılmıyor. Yönetmeliklerde yazan ilaçlar 50 sene öncesine ait… O tedaviler şimdiye kadar belki de 30 kere değişti ama sistemi güncelleyen kimse olmadığı için uygulanmaya devam ediliyor. Bir tane ilaç ya da malzeme talep etmek 1 milyon yazı ve bürokratik evrak gerektireceği için gerek duyulmuyor. İnsanlar için bile dört dörtlük olmayan bir sistemden söz konusuyken hayvanlarla ilgili neler yaşandığını varın siz düşünün…” “İnsanlar vicdanlarını rahatlatmak için sadece ihbar yapıyor ve sonra yok oluyor” diyen Bonomo, “Telaşla ağlayarak bizi arayıp ihbar veren kişilerin ısrarlarıyla aldığımız hayvanların akıbetlerini sadece biz biliyoruz. İyileştiler mi, yuva buldular mı, hala himayemizdeler mi yoksa kurtarılamayıp öldüler mi... On kişiden dokuzunun ilgisi ve duyarlılığı hayvan gözünün önünden kaldırılınca bitiyor. Eğer, hayvanın akıbetini sorarsanız ona iyileşme şansı veriyorsunuz. O zaman internette ifşa olmaktan ya da üstlerine şikayet iletilmesinden çekinip ilgileniyorlar. Hayvanın kimi kimsesi yoksa gerçekten Allah’a emanet oluyorlar. Bazen iki doz antibiyotikle iyileşecek vakalar bile uyutuluyor” dedi.

‘ÖNÜNE GEÇEMİYORUZ’

HİPDER’in yılda binin üzerinde hayvan tedavi ettirdiğini ve bu sayının çok üzerinde cana dokunmaya çalıştığını belirten Bonomo, buna rağmen kuruluş esnasında da üye almamaya dikkat ettiklerini belirtti. “Hayvan severler arasında çok ego savaşları, polemikler ve fikir ayrılıkları olduğu için tamamen ailemle kurduğum bir dernekti” diyen Bonomo, “Dernek tamamen spontane gelişti, biraz da mecbur kaldık. İnternet üzerinden ikinci el eşyalarımı satıp gelirleriyle hayvanların tedavi masraflarını karşılıyordum. Ayda bir ya da iki tane hayvana yetecek kadar gelir elde ediyordum. Sonrasında beklenmedik şekilde bir köpek kurtardım ve onun masrafı boyumu çok aştı. Eşyalarımı internette açık artırma ile satışa çıkaracağımı duyurdum. İnsanlar inanılmaz bir ilgi gösterdi. Bir süre sonra insanlar çıkıp ‘Devre mülk bağışlıyorum’ deyince işlerin sarpa sardığını anladık ve dernekleşmeye karar verdik. Resmi olarak derneğiz ama daha çok gönüllü hareket eden ve kar amacı gütmeyen bir kuruluş tanımlaması yapmak bizim için daha doğru olacaktır. Beş yıl oldu… Paylaştıkça çoğaldık ve artık İzmir’de yardıma muhtaç bir hayvan görüldüğünde akla gelen ilk isim biziz” dedi. Evini şu anda 8 köpek ve 6 tane kedi ile paylaştığını söyleyen Bonomo, “Onlarda süreç içinde bir şekilde ya çok uzun süre tedavi ettirip gönül bağı kurduğumuz ya da yuva bulması için paylaştığımız zamanda kopamayacak duruma geldiğimiz hayvanlar. Zaten kimse de kolay kolay bir hayvan bakmak istemiyor… Genelde çok yaşlı oldukları için çekinceleri oluyor. Bize gelen hayvanların tedavi süreçlerini ve yaşanılanları an be an paylaşıyorum” diye konuştu.

300 BİN LİRA BORÇ…

Ulaştıkları kitle artsa da maalesef ki desteklerin artmadığının da altını çizen Funda Bonomo, “İmkanlarımız hep küçük kaldı. Sürekli, ‘Siz derneksiniz, nasıl yapmazsınız’ deniliyor. Sanki bu bizim görevimiz havası veriliyor ve genellikle yapamadığımız, yetişemediğimiz işlerde çok ilginçtir ki azar işitiyoruz. Çok ciddi borçlanıyoruz. Veterinerlerimiz de bize yardımcı oluyorlar, sağ olsun… Bugün hiç kimse babasına dahi 300 bin lira kredi açmaz ama bizim şu anda bir veterinere yaklaşık o kadar borcumuz var. Elimizden geldiği kadar ödemelerimizi yapmaya çalışıyoruz ama eksik olmasınlar bir kere bile halimizi yüzümüze vurmadılar… Ödemelerimizi de internet üzerinden yaptığımız satışlardan elde ettiğimiz gelirle yapıyoruz. İnsanlar da kullanmadıkları eşyaları gönderiyorlar ama bazen yanlış anlaşılabiliyoruz. Koca bir koli dolusu çöp de gelebiliyor. Kimsenin kötü niyetli olduğunu düşünmüyoruz ama... Evin en küçük odasında başlayıp daha sonra bütün odaları doldurduk. Ben kendi halimde bir hayvan severdim. Bir süre sonra işler adeta çığırından çıktı ve artık önüne geçemiyoruz…” ifadelerini kullandı.

‘MANİPÜLE EDİYORLAR’

Birçok derneğin kafasında ‘bomba’ vaka düşüncesi olduğunu da öne süren Bonomo, “‘Bir vaka patlatalım, bunun geliriyle 10 tane hayvanla ilgileniriz’ düşüncesi hakim. Mesela, ‘kara melek’ vardı, bacakları kesilmiş olan… Birçok gönüllü kuruluşun bu gibi vakaları sahiplenmek için kapıştığını da görürsünüz. Hayvanlar üzerinden çok büyük bir rant olduğu ve para kazanıldığı da söyleniyor ama bunu yapan herkes kötü değil. Çok ses getiren vakanın geliriyle 10 tane olaya el atan da var, oradan elde ettiği parayı sadece tek bir yerde kullanıp cebe atan da… Onların ayrımını da iyi yapmak gerekiyor. Sadece olayı patlatmak için olayı manipüle eden, senaryo yazan da var. Sürekli tecavüz vakası diye ihbar alıyoruz ama birçoğunda gerçek çıkmıyor. Bana bugüne kadar en az 150 tane hayvanı ‘tecavüze uğradı’ diye getirdiler ama bir tanesi bile çok şükür doğru çıkmadı. Tabi ki örnekleri var ama düşünüldüğü kadar çok değil. Bir olay paylaşırken çok dikkatli olmalı. Kötülüğü değil, iyiliği yayalım” açıklamalarında bulundu. Son olarak, “HİPDER’in hayali ne?” sorusuna cevap veren Funda Bonomo, “Ben derneği kurduğum ilk bir sene mutluydum. Sonraki dört yıl ise bu derneği kapatmaya çalışarak geçti. Benim hayalim şu anda derneği kapatmak ama asla da kapatamayacağım. Çünkü onların ölmelerine göz yumamıyorum” diye konuştu.

YENİ YILDA RENGARENK!

Sevgililer günü, doğum günleri, kutlamalar… Kısacası tüm özel günler! HİPDER can dostlara destek sağlamak için renk renk kartpostallar, ajanda ve takvimler hazırlıyor. Küçük dostlarımızın boyunlarını süsleyen tasmalar ise cabası… Her etkinlik için özenli bir çalışma yapmaya çalıştıklarını söyleyen Bonomo, “İnsanlar derneklerin kapılarını sadece başlarına kötü bir durum geldiği anda çalmaya kalkarlarsa, bir gün gerçekten ihtiyaç duyduklarında kapı yerine duvarla karşılaşabilirler. Çünkü dernekler yardım ve desteklerle ayakta kalabilen kuruluşlardır. Dolayısıyla insanlar iyi günlerinde bizim yanımızda olurlarsa kötü günlerinde de istedikleri desteği verebilecek güçlü bir el bulabilirler. İnsanlara ‘İmkanımız yok, yapamıyoruz’ demek bizim için çok üzücü. Dileriz ki, insanlar bizi sadece acı çeken bir can gördüklerinde değil de her zaman hatırlarlar. Yapılacak çok iş var. Sadece bize değil tüm dostlarımıza kucak açabilirler. Şimdi yılbaşı için hazırlıklar yapıyoruz. 2020 takvimlerimiz ve ajandalarımız hazır. Ayrıca daha pek çok ürünümüz var. Eğer bu ürünlerden alıp sokaktaki dostlarımıza destek olmak istiyorsanız sosyal medya sayfamızı (Instagram: @hipder ve @hipexpress) takip edebilirsiniz” dedi. YAĞMUR GÜLÜ / ÖZEL HABER