<span style="background-color: #d5d5d5;">Sedat ARAZ-EGE TELGRAF-</span><span style="font-family: Arial, serif; font-size: medium;"><strong>Meyve ve sebzeler</strong>deki yüksek fiyatlar hem üreticiyi hem de tüketiciyi olumsuz etkilemeye devam ediyor. Mazot, elektrik, gübre gibi üretim ihtiyaçlarına gelen zamlardan sonra üretici cephesi de Pazar esnafı da sürecin sancılı geçtiğini belirtiyor. Her geçen gün katlanarak artan maliyetler pazarcılara yaka silktiriyor. </span> <span style="font-family: Arial, serif;"><span style="font-size: medium;">Hem üretici olan hem de geçimini pazarcılık yaparak sürdüren Miyesse Polat içerisinde bulunduğu bu sancılı döneme yönelik “Maliyeti çok fazla olan bir iş ile uğraşıyoruz. İşçi ücretleri, yüklü elektrik ve su faturalarını ayrıca akaryakıt masraflarını karşılamak durumundayız. Üstelik devlet desteğimiz ‘yok’ denecek kadar az. Biz köylüyüz, kendimiz üreticiyiz, üretim çarkının içerisindeyiz. Elimizdeki malın da tamamı paraya dönmüyor, yarısı zayi oluyor maalesef. Küçük bir örnek vermek gerekirse; bir paket poşet 30 TL, mecburen kullandığımız her ürünün maliyeti fazla. Hal böyle olunca gelirler giderleri karşılamıyor” açıklaması yaptı.</span></span> ‘<span style="font-family: Arial, serif;"><span style="font-size: medium;"><b>ÇÜRÜK SEBZE TOPLUYORLAR’</b></span></span> <span style="font-family: Arial, serif;"><span style="font-size: medium;">Geçimini uzun yıllardır pazarcılık yaparak sağlayan <strong>Ömer Aslan</strong> da “Üretim süreci içerisinde ilaçlama, akaryakıt, işçi maliyetleri gibi giderler söz konusu. Bu durumun pazara yansıması ürün fiyatlarını iki katına çıkarıyor. Bunun halk üzerindeki etkisi de akşam üzeri görülüyor. Kadınlar yüzlerini sonuna kadar kapatarak pazara geliyorlar ve yerden çürük sebze meyve topluyorlar. Utanıyorlar bunu yaparken ama bu utanılacak bir durum değil. İnsanların alım gücü azaldı. Bu durumda bizlerin de elinden bir şey gelmiyor. Bizler herhangi bir devlet desteği göremediğimiz gibi yüksek rakamlarda vergiler ödüyoruz. Üstelik ürünleri satmak ve pazara çıkmak için de ayrıca bir ödeme gerçekleştiriyoruz. Bu ödemelerin karşılığını yine de alamıyoruz. Yapılan pazar yerleri maalesef sıkıntılı... Örneğin, yağmurlu havalarda pazarlar su alıyor ve ürünler kötü etkileniyor. Domates yağmur sevmez, patates yağmurda ağırlaşır. Bu ürünlerin satıcıları için de çok zor oluyor” diye konuştu.</span></span> <span style="font-family: Arial, serif;"><span style="font-size: medium;"><b>DEPREM DE ETKİLEDİ</b></span></span> <span style="font-family: Arial, serif;"><span style="font-size: medium;">Türkiye’nin 6 Şubat depremi sonrasında özellikle narenciyesiyle ünlü tarım bölgelerinde kayıplar olduğunu kaydeden Arslan, “Portakalın tezgaha taşınma masrafları dahil edilmeden bile buraya gelişi ve pazardaki konumu 9 TL’yi buluyor. Artık ürünlerimizi para kazanmak için değil; ürünlerimizi seven müşterilerimizi kaybetmemek için satıyoruz. Geliş fiyatının içine personel ve pazar masrafları da eklenince 15 TL’yi buluyor maalesef” dedi.</span></span> ‘<span style="font-family: Arial, serif;"><span style="font-size: medium;"><b>DEVAM ETMEYİ DÜŞÜNMÜYORUM’</b></span></span> <span style="font-family: Arial, serif;"><span style="font-size: medium;">Bir baba mesleği olarak pazarcılık yapan Ramazan Özkaya ise mesleğin günden güne kayıplara karıştığını söyledi. Özkaya, “Halka yansıyan fiyatlar tamamen üreticinin maliyetinden kaynaklı. Gübre fiyatlarında son bir yıldaki artış yüzde 300. Halciler de bu durumu fırsatçılığa dönüştürüp fiyat artışı gerçekleştiriyorlar. Halk artık kilo ile değil tane ile alışveriş yapıyor. Durum böyleyken önümüzdeki süreçte bu işe devam etmeyi düşünmüyorum. Her gece kalkıp hale gitmek ve ürün almak gibi bir kısır döngü içerisindeyiz. İnsan gibi yaşayamıyoruz. Eskiden bu işin kıymeti vardı günümüzde aynı koşullar geçerli değil” diye konuştu. </span></span> ‘<span style="font-family: Arial, serif;"><span style="font-size: medium;"><b>YARDIM SÖZ KONUSU DEĞİL’</b></span></span> <span style="font-family: Arial, serif;"><span style="font-size: medium;">20 yıldır Laka Köyü Vadro Kardeşler Çiftliği’nde süt üreticiliği yapan ve ürünlerinin satışını pazarlarda gerçekleştiren Hanife Taşyuran, “Bir süt üreticisi olarak yem fiyatlarından şikayetçiyim. Yemlerimiz gerçekten çok pahalı. Daha yüksek maliyet ile elde edilen süt, halka da daha yüksek bir fiyattan görücüye çıkıyor. Yirmi senedir bu işin içerisindeyim. İnsanlar eskiden 5 litre aldıkları sütü artık 2 litre alıyorlar. Satışlarımız bu durumdan olumsuz etkileniyor. Devletin bu konuda politikalarını iyileştirmesi gerek. Devletin karşıladığı hayvan aşılarına bile belirli miktarlarda ücret ödüyoruz. Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği için üyelik ücreti ödüyoruz, aidat ödüyoruz fakat bunun geri dönüşlerini göremiyoruz. Yem ve saman ihtiyaçlarımız için de herhangi bir yardım söz konusu değil” diye konuştu. </span></span>