Küresel gıda fiyatları, temel ürünlerdeki arzların güçlü olması nedeniyle düşerken ülkemizde artmasının ekonomik, sosyal, coğrafi, politik gibi birçok nedeni olduğunu söyleyen TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toprak, “Tarımsal üretim yapısındaki gelişmeler, her yıl etkilerini çok daha fazla görmekte olduğumuz küresel iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan olumsuzluklar, mazot, gübre, yem ve elektrik gibi girdi fiyatlarındaki artışlar, tarım alanlarının madencilik, enerji, inşaat, sanayi gibi tarım dışı kullanılması, köyden kente göç, üretimin planlı ve verimli olmaması gibi etmenler gıdada fiyat artışına neden olmaktadır. Gıda enflasyonunun yüksek olması gıda harcamaları toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirli kesimi çok daha fazla etkilemektedir. Bu da özellikle gıda ithalatçısı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en temel sorunlarından biri. Sonuç olarak enflasyon sabit bir geliri olan ve emek gücüne dayanan kesim için yıkıcı” dedi.

‘ÜRETİCİ DE MAĞDUR’

Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığını vurgulayan Toprak, gıda harcamalarının çok büyük bir kesim için en fazla harcama kalemi olduğunu söyledi. Toprak, “Yükselen döviz fiyatları ve artan işsizlikle birlikte gıda enflasyonundaki artış vatandaşın alım gücünü büyük ölçüde azaltmakta, özellikle dar gelirli kesimi daha fazla etkilemektedir. Fiyatı yükselen her gıda maddesi için çözüm olarak görülen ithalat da vatandaşın ucuz, yeterli ve güvenli gıdaya ulaşmasını sağlayamamakla birlikte yerli üreticiyi de mağdur etmektedir. Bu durum da, ülkemizde gıda egemenliğini tehlikeye atmaktadır. Oysaki yaşamak nasıl bir insan hakkı ise, sağlıklı, güvenli ve yeterli gıdaya uygun fiyatlarla sürdürülebilir bir biçimde ulaşabilmek de bir insan hakkıdır ve bunu sağlamak da kamunun en önemli görevlerinden biridir” açıklamasında bulundu.

YERLİ VE MİLLİ

Tarımda reform hareketi ile ihtiyaçların kolayca karşılanabileceğini söyleyen Toprak, “Tarımda ‘milli ve yerli’ söyleminin gereği taşıma suyla değirmeni döndürmeye çalışmak yerine kendi öz kaynaklarımıza yönelmektir. Tarım açısından zengin kaynaklara sahip olan ülkemiz, 83 milyon insanı rahatlıkla besleyecek toprak büyüklüğü ve verimliliğine sahiptir. Tarımsal girdi fiyatlarının ucuzlatılması ile başlayacak reform hareketi, getirilecek muafiyet ve özendirmelerle yükseltilmeli, ülke insanının ihtiyacı olan bitkisel ve hayvansal üretim gerçekleştirilmelidir. Öncelikle vurgulamalıyız ki; tarımsal üretimin sürdürülmesi, üreticinin üretimden uzaklaşmaması hayati bir önceliktir. Atılan her adımda hedef sürdürülebilir üretim olmalıdır. Ana gıda maddesini ithal eder duruma gelen ülkemizde artık ithalatı genişleterek yapılan hataları tekrarlamak yerine daha ciddi ve bağlayıcı kararlar alınması gerekmektedir. Tarımın, serbest piyasa koşullarına terk edilemeyecek kadar stratejik bir sektör olduğu ve gelişmiş ülkelerce de böyle yönetildiği akıldan çıkarılmamalıdır. Bir kez daha ifade ediyoruz; ithalat bir çözüm değildir. Tarım politikaları ivedilikle gözden geçirilmeli, kooperatifçilik desteklenmelidir. Unutulmamalıdır ki; ithal etmek yerine üreticiyi destekleyip tüketiciye güvenilir gıdayı ulaştırmak devletin asli görevlerinden biridir” dedi.

‘ÇİFTÇİ DESTEKLENMELİ’

Fiyatlarda meydana gelen olumsuz etkiler için Hükümetin kayıt dışılığı azaltması gerektiğini söyleyen Toprak, “Toprak analizleri yaptırarak bölgelerde üretilebilecek ürünleri belirlemeli, arz talep dengesizliğini ortadan kaldırarak alım garantili üretim yaptırmalı, çiftçileri desteklemeli ve eğitimlerini sağlamalı, çiftçileri üretimden uzaklaştıran olumsuzlukları düzeltmeli, kooperatiflere müdahaleyi azaltmalı ve daha fazla desteklemeli, üretici kooperatiflerinin yanı sıra tüketici kooperatiflerini de yaygınlaştırmalı, lojistik kayıpların azaltılmasını sağlamalı ve ithalatçı politikalardan vazgeçmelidir” ifadelerini kullandı. Gıda egemenliği ilkelerine bağlı bir tarım politikasının ancak çözüm olabileceğinin altını çizen Toprak, “Meralarımızı ve tarım arazilerimizi sürdürülebilir kılıp korumadan, çiftçilerimizi eğitip sözde değil emeklerinin karşılığını alabilecekleri şekilde destekleyip yeniden üretime yöneltmeden, biyoçeşitliliğe ve yerel tohumlarımıza sahip çıkmadan, üretici, tüketici ve dağıtıcı kooperatiflerinin yaygınlaştırılmasını sağlamadan, ülkemizi ithalat sarmalından kurtarmadan, gıda egemenliği ilkelerine dayalı bir tarım politikasını derhal hayata geçirmeden gıda enflasyonuna dur diyemeyiz” diye konuştu. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber