İzmir’de pek çok kişinin hocası olan İsmail Özboyacı, folklorle ortaokul yıllarında tanıştığını, lise hayatı boyunca pek çok gösteride yer aldığını söyledi. Tam 55 sene öncesinde pek çok çalışma sürdürdüklerini söyleyen Özboyacı, toplumun ilgisini gördükçe başlayan folklor yolculuğunu paylaştı. ismail-ozboyaci Başlangıçta gayrı resmi bir biçimde dans faaliyetlerine devam eden küçük bir grupken, çeşitli turizm yerlerinde gösteriler yaptıklarını söyledi. Zaman içinde dernekleşme ihtiyacının doğduğunu belirten Özboyacı, “1969 yılında Uluslararası Skal Clup Türkiye'de toplantı yapıyordu ve oraya gösterilere çıktık. Bu arada tabi devlet büyükleri geliyor bu gösterilere ama bizim bir resmiyetimiz yok” dedi. Ekibin izleyiciler arasında ilgi çektiğini söyleyen Özboyacı, "Gösteri sonrası bir hanımefendi yanıma geldi, ‘Siz kimsiniz? Biz böyle bir ekip bulamıyoruz!’ dedi. Tabi bizler yanıt verirken ‘Öğrenciyiz, amatörüz’ dedik. ‘Yarın benim otelime gelir misin?’ dedi, bir baktık Kısmet Otel. O dönem çok mühim. Meğer konuştuğumuz kadın Vahdettin’in torunu Hümeyra Özbaş'mış. Sonra çalışmalarımızı anlattım. ‘Bunu geliştirelim’ dedi. ‘Toplantılarımızı bu otelde yapalım.’ O dönem büyük bir şeref . O toplantılar ile İzmir Turizm Folklor Derneği'nin 1969 yılında kurulmasına neden oldu" diye konuştu. Derneğin kuruluşundan sonra Fransa'da bulunduklarını ve folklor çalışmalarını sürdürdüklerini söyleyen Özboyacı, İzmir’de ilk defa bir folklor grubu kurulduğunu vurguladı. Özboyacı, "UNESCO'dan ‘Sizleri Fransa'ya göndereceğiz’ dediler. 1970 senesi Nisan ayında 31 kişilik bir kadroyla ilk kez bir grup Fransa'ya gidiyor. Kültür bağı oluştu. Fransız Kültür Merkezi bize karşılıksız burslar verdi. Orada kurslara katılabilmemiz için bizleri özel günlere davet ettiler" dedi.

Dünya birincisi Türkiye

Dans ederek pek çok kültürel ilişkide bulunduklarını ve sonrasında pek çok festivale katılacaklarını söyleyen Özboyacı, "Tüm çalışmalar devam ederken Dış İşleri Bakanlığı'nda bir folklorcu arkadaşımız diplomat oldu. Hemen sonra festivallerle ilgili araştırmalara başladı. Fransa'nın Dijon kentinde her yıl yapılan Uluslararası Folklor Festivali'ne katılmamızı sağladı. 1972'de içeride bulunan Fransa, Japonya, Rusya, Bulgaristan'ın yanında yarışmaya katıldık. Orada Dünya birincisi olduk. Bunun karşılığında 16 altından oluşan büyük bir kolye takdim edildi. Gerek İzmir, gerek Türkiye'nin kazandığı ilk dünya birinciliğiydi bu. O dönem Almanya'da olimpiyatlarda ülkemiz başarısız olmuştu ve bizim başarımız bunun üzerine bir ilaç gibi olmuştu" dedi. Dernek olarak hala faaliyetlere devam ettiklerini, pek çok kardeş dernek kurulduğunu söyleyen Özboyacı, zaman içerisinde folklorun geniş kitlelere dağıldığını söyledi. Özboyacı, "Geçtiğimiz günlerde 50’nci yılımızı kutladık. Amerika'dan gelen bir kızımız var, Fransa'dan gelen arkadaşlarımız, Almanya'dan gelen dostlarımız. Bir baktık herkes ile 170 kişilik bir grup oluşturduk. Belgeler verildi oyunlar oynandı çok mutlu bir geceydi" açıklamalarında bulundu.

"Halk oyunu ülkenin çimentosu"

Halk oyunlarının en önemli geleneklerden biri olduğunu söyleyen Özboyacı, toplum için gerekli olduğunun altını çizdi. Özboyacı, "Kolektif çalışma ve bilinç getiriyor. Birinin hatalarını bir başkasının örtmesi ve çalışması halk oyunu. Folklor ve türküler bu ülkenin çimentosu, gelenekler olmadan toplum olma özelliğimiz olmaz. Bizi kenetleyecek, birleştirecek. Türkiye'nin her yerinden gelen insanlar el ele kol kola bunu paylaştılar" dedi. Anadolu’nun çok zengin bir kültür birikimine sahip olduğunu söyleyen Özboyacı, "Anadolu, dünyanın neresine giderseniz gidin en zengin kültürlerden biri. Baktığınız zaman yurtdışında gösterilere baştan sona kadar giysiler, müzik, aynı tarz karakterler çok benzer. Fakat Anadolu öyle bir zengin ki millet olarak biz geldiğimizde Anadolu’da bulduğumuz hiç bir şeyi ret etmemişiz. Edirne kılık kıyafeti, oyun başka... Ege başka, Akdeniz başka, Orta Anadolu ayrı... Erzurum, Sivas ayrı... Kafkas dünyanın en zengin oyunlarına sahip. Balkan oyunlarının birçoğunda Türk etkileri var" dedi. Dünyaya büyük kültürel miraslar bıraktığımızı söyleyen Özboyacı, "Hangi festivale giderseniz gidin Türk ekipleri olmadan festival olmaz" diye konuştu.

"Zeybek tavrını ortaya koyuyor"

Her yörenin başka başka kültürel zenginlikleri olduğunu söyleyen Özboyacı, zeybek dansını çok ayrı tuttuğunu belirtti. Özboyacı, "Zeybekler Türk Halk dansları içinde ayrı yeri olan bir dans. Zeybek oyun değil bir ibadet. Kendi duygularınla başbaşa kalıyorsun kol bükmeden diz kırmaya kadar çok ayrı bir şey... Yaş ilerledikçe öyle bir oturuyor ki üzerinize bir havaya, bir tavra dönüşüyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün üzerinde durduğu ve fırsat buldukça oynadığı dans zeybektir. Atatürk'ün halk oyunları için çok büyük destekleri var" dedi. Almanya'da zeybek eğitimi verdiğini söyleyen Özboyacı,"1983 yılında Alman Senatosu çerçevesinde bulunan Türk Derneklerine eğitim verdim. Halk oyunları düzenlendi orada. Buradan bir zeybek grubu getirmiştim. Ertesi gün 'İzmir'in efelerine şapka çıkarıldı' diye manşetler atıldı" dedi.

Sağlık için halk oyunu

Halk oyunlarının sağlığı ve sosyal hayatı çok olumlu etkilediğini vurgulayan ve kötü alışkanlıklardan kurtulmak için birebir olduğunu söyleyen Özboyacı, "Bir kere sporun en alası tüm hatlar çalışır. Aslında gerçek sporu yapmış oluyorsunuz. Müzikle ve zevkle paylaşıyorsunuz. Aldığınız zevkle birlikte bu duyguları olduğunuz grupla paylaşıyorsunuz. Nereye gitseniz sevgi paylaşıyorsunuz. Bir derneğin 50 sene devam etmesi ne demek biliyorsunuz, bunlar sevgi saygı her türlü beraberliği getiriyor. Halk oyunları tek başına olmakla, grup halinde olmakla her platformda gösteri yapılabilen bir dans. Herkesin ilgiyle sevgiyle karşılaştığı bir yer. Sosyal hayat kazanılıyor. Dost kazanıyorsun. İnsana büyük artılar getiriyor. Ben bu sayede okudum, halk oyunları çalıştırıyorum diye hep burs aldım. Kızım burslu okutuldu. O kadar faydalandım ki dansa verdiğimin karşılığını fazla fazla aldım" açıklamalarında bulundu.

"Sadece gençler değil"

Ülkede halk oyunlarının sadece gençler için olduğu düşüncesinin hakim olduğunu belirten Özboyacı, "Türkiye'de sadece gençler oynar diye düşünülüyordu ama yurt dışına baktığınızda her yaş grubu çalışıyor. Dans, bunama alzheimer gibi hastalıkların önüne geçiyor. Üzerine düştükçe yapamayacak bir şey yok. Öğrenemem, yapamam kavramına katılmıyorum. Kılık kıyafete dikkat ediyorsun, sosyal faaliyetler kimlik kazanımında önemli bir yol. Yaşlı genç fark etmiyor. Aileler, çocukları mutlak suretle sosyal yönü olan faaliyetlere versinler" diyerek ailelere tavsiyelerde bulundu. Dernek olarak hala aktif bir şekilde kurs verdiklerini söyleyen Özboyacı, "Halk oyunlarının eskisi gibi değerli kılınmasını istiyoruz. Umarım, eski günlerimize geri döneriz" dedi. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber