Rehabilitasyon merkezlerinde ücretli çalışan öğretmenler, bir yandan salgınla diğer yandan da geçim sıkıntısı ile mücadele etmeye çalışıyor. Salgın sonrasında eğitime ara verilmesiyle ücretsiz olarak çalışan rehabilitasyon ve özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenler, derse giremedikleri için ücret alamıyor. Daha önce sektörde yaşadıkları sorunlar yüzünden hak kaybı da yaşadıklarını belirten öğretmenler, sorunlarına kalıcı bir çözüm bekliyor. Türkiye çapında özel eğitim kurumlarında çeşitli sorunlar yaşandığını söyleyen B.E., “Yaklaşık 6 yıldır özel eğitim kurumlarında öğretmenlik yapıyorum. Bu sorunlar zaman zaman dile getirilse de çözüm konusunda net bir adım atılamadı. Hepimizin içinde bulunduğu bu pandemi döneminde ise yaşadığımız problem daha da katlandı. Örneğin elden belli bir miktarda ücret verilip sigortalardan kesilmesi bu dönem maddi açıdan kayıplara neden oldu. Bu yüzden diplomalarımız da tehlikede. Evet, biliyoruz bu bir suç ancak biz hayatlarımızı sürdürebilmemiz için mecburen bu suça ortak olmamız gerekiyor. Onlar sigorta kaçırıyor ancak yaptıkları yüzünden bizler de suçlu oluyoruz. Sesimizi çıkaramıyoruz çünkü sürekli olarak işsiz kalmakla tehdit ediliyoruz. Bu mesleğe başlarken diplomalarımızı zor şartlarda aldık. Aslına bakarsanız diplomalarımız okullardan daha değerli ancak bunlar asla göz önünde bulundurulmuyor” dedi. “Yakın bir zamanda özel eğitim kurumlarında kameralı sisteme geçildi. Gelen öğrenciler kameraya gösteriliyor ve Milli Eğitim tarafından düzenli olarak kontroller sağlanıyor. Bugüne kadar böyle bir uygulama yoktu. Gelmeyen, şehir dışında olan öğrenciler bile bünye içinde varmışçasına gösteriliyordu. Baktığınızda devlet bir şekilde dolandırılıyordu” diyen B. E, “Kameralı sisteme geçiş yapıldığında gözler eğitimcilere çevrildi. Kayıplarını, eğitimcilerin haklarını gasp ederek gidermeye çalışan pek çok yönetici var. Sokaktan topladıkları çocuklara bere ve şapka gibi kamufle edici giysiler giydirerek kameranın önünden geçirdiklerini de biliyoruz. Ön kapıdan sokulup yangın merdivenlerinden kaçırılan çocuklar da var… Bunların hepsi bizim mesleğimizi tehlikeye atan konular ama maalesef ki özel eğitim kurumlarının gerçeği…” ifadelerini kullandı.

‘SESİMİZ DUYULSUN’

Bu süreçte çalışmadıklarını, devletin Kısa Çalışma Ödeneği’nden yararlandıklarını belirten B. E, “Senelerce emek verip okul sıralarında dirsek çürütüp öğretmen olduk ama sokaktaki ‘vasıfsız’ olarak tabir edilen bir çalışandan herhangi bir farkımız yok. Aynı statüdeyiz. İşimi ve çocuklarımı çok seviyorum ancak yaşadığım problemlerle baş edemiyorum. Nisan ayının 23’ünden beri hiçbir gelirim yok. Nisan ayında hesabıma yatan bin 239 lira var, o da eksik yatırılmış. Bu kadar süredir neredeyse hiç param olmadan geçimimi sağlamaya çalıştım. Ben tek kişiyim ancak aile geçirenler de var. Onlar tamamen bitmiş halde. Sürecin başında Milli Eğitim Bakanlığı’nca hiç kimse mağdur edilmeyecek demişti ama bizim mağduriyetlerimiz ne olacak? Sektörümüz içinde bizim gibi çalışan meslektaşlarımız arasında mağdur olmayan tek kişi bile yok. Kendi kurum sahiplerimizle görüştük, ‘Bizi ilgilendirmez, bekleyeceksiniz’ gibi cevaplar aldık. Zaten böyle durumlarda eğer sesinizi çıkarırsanız mobingle karşılaşıyorsunuz. Kendi aralarında iletişim kurdukları bir grupları var. Bu gruplarda sizinle ilgili olumsuz bir şey yazdıkları takdirde bir daha o sektörde kolay kolay iş bulamıyorsunuz. İş bulamazsanız, aç kalırsınız. O yüzden de sürekli susturuluyoruz. Kangren haline gelmiş bu sektör artık iyileştirilmeli… Lütfen sesimiz duyulsun, sorunlarımız çözülsün” diye konuştu.

‘NASIL GEÇİNECEĞİZ?’

Yaşadığı mağduriyeti dile getiren bir diğer isim ise 14 senedir özel eğitim sektöründe emek verdiğini belirten E. E. oldu. “Sorunlar hep vardı, korona virüs sürecinde daha da katlandı ve nihayetinde bizleri yıktı” diyen E.E, “Okulların tatil olacağı duyurulduğu anda henüz ortada ne kadar kapalı kalacağı ve maaşların nasıl ödeneceğine ilişkin net bir açıklama yapılmadan önümüze ücretsiz izin sözleşmeleri getirildi. Henüz hiçbir şey belli olmadığı için tabii ki de bu sözleşmeleri imzalamayı reddettik. Bunlar yaşandığında okulların kapanmasına iki gün vardı, bu süreçte çok büyük sorunlar yaşandı. Özel eğitim kurumlarında çocuğa bir ay eğitim verirsiniz daha sonra bu ücret kuruma yatırılır. Kısacası ücretler bir ay geriden alınır. Kurumumuz mart ayında kapandı ama biz o ay bir önceki ayın ücretini ancak alabildik. Bunu biz CİMER’e yazdığımızda kurumumuzun ödeme yapmak zorunda olduğunu, ücretlerimizin öğrenci ödeneklerine bağlı olmadığını söylediler. Kurumumuza bunu belirttiğimizde, ‘Siz çalıştığınız ayın parasını alırsınız daha fazlasını asla alamazsınız’ denildi. CİMER’e tekrar konuyu bildiğimizde bize işçi mahkemelerini işaret etti. Ancak işçi mahkemelerine gideceğim güne kadar nasıl geçimimi sağlayacağımı her iki taraf da söylemedi” dedi.

‘SÜREKLİ PARA DİLENMEK…’

Mart ayında almaları gereken maaşın çok düşük bir miktarını aldıklarını ve bunun dışında da herhangi bir yardım ve destek de bulamadıklarını söyleyen E. E., yaşadıklarını şöyle anlattı: “Kısa Çalışma Ödeneği’ne başvuruldu ancak bu ücreti alamadım. Geride bıraktığım 2.5 aydır ne bir maaş alıyorum ne de çalışma ödeneği alıyorum. Ödenek alamadığım için aramadığım yer kalmadı. Kiramı borç alarak ödedim. Allah’tan elektrik ve suyu kesmiyorlar. 16 yaşında genç bir oğlum var, ikimiz birlikte yaşıyoruz. Oğlum yasaklar nedeniyle sürekli evde kalmak zorunda. Dışarı çıkamıyor, aynı evdeyiz. Ben astım hastasıyım. İnsan bir şeyler yemek istiyor ama sadece hayatta kalacak kadar bir şeyler tüketiyorsun. O tükettiklerimizi de ablamın desteği sayesinde alabiliyorum. Sürekli para dilenmek insanın o kadar ağrına gidiyor ki… ‘Abla markete gitmem gerek’ demek bile beni çok yaralıyor. 37 yaşındayım bunca yıl okudum, çalıştım ama şu anda bu haldeyim. En çok da ne koyuyor biliyor musunuz? ‘Bu akşam ne yemek yiyeceğiz’ denildiğinde hiçbir şey yapamamak… Anlatabiliyor muyum? Arkadaşlarım un, şeker getirdi bana. Pandemi desteğine başvurdum, en azından bin lira yatsa dünyalar benim olacaktı ancak ona bile cevap alamadım. Bana bulunduğum ilçede bulunan yardımlaşma derneğinin numarasını verdiler. Aradığımda, ‘Ne istiyorsun’ diye kaba bir tepki ile karşılaştım. Kendimi o kadar kötü hissettim ki… Nutkum tutuldu, hiçbir şey söyleyemeden telefonu kapatmak zorunda kaldım… Önümüzdeki günlerde daha neler yaşayabileceğimi hesap etmekten geceleri uyuyamıyorum…”

VARDAL: MÜCADELE EDİYORUZ!

Konuyla ilgili Ege Telgraf’a açıklamalarda bulunan Eğitim Sen 1 No’lu Şube Başkanı Necip Vardal ise sorunun çözümü için birçok kez girişimleri olsa da net bir sonuç alamadıklarını ifade etti. Vardal, “Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri özel gereksinimli çocuklara hizmet vermektedir. Bu çocukların her biri için devlet bu kurumlara para ödemektedir. Yani bir çeşit bu merkezleri devlet tarafından finanse edilmektedir. Bu merkezlerde çalışan arkadaşlarımız ağır çalışma koşulları altında görevlerini yerine getirmekte. Yaklaşık halen bu kurumlarda 60 bin çalışan bulunmakta ve bu 60 binin 32 bini öğretmen olarak görev yapmakta. Bu kurumlarda çalışan arkadaşlarımız pandemi öncesinde sendikalaşma konusunda bir çalışma yürütmekteydi. Kurumları tarafından kısa çalışma ödeneği için başvuru yapılmamış ya da eksik başvuru nedeniyle kısa çalışma ödeneğinden yararlanan sayısı çok az. İşsizlik fonundan yapılan ödemenin de yaşamsal ihtiyaçları karşılayacak düzeyde olmaması nedeniyle bu arkadaşlarımızın ciddi sorunlar yaşadığını biliyoruz. İktidarın burada çalışan arkadaşlarımız için ve yaşadıkları mağduriyet için hızlı çözümler üretmesi gerekmekte. Ayrıca sorunların çözümünde en önemli unsur da örgütlenmektir. Rehabilitasyon merkezlerinde çalışan arkadaşlarımızla dayanışmak sendikamızın temel mücadele başlığıdır. En kısa zamanda sorunların çözülmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz” diye konuştu. Yağmur Gülü / Özel Haber