Son yıllarda görülme sıklığı oldukça fazla artan ‘Polikistik Over Sendromu (PCOS ), doğurganlığı olumsuz etkileyen ve pek çok farklı hastalığın oluşumuna da zemin hazırlayan bir kadın hastalığıdır ve aynı zamanda bir endokrin hastalıktır. Polikistik Over Sendromu (PCOS), kadınları doğurganlık dönemleri boyunca etkileyen (15 ile 44 yaşları) hormonlarla ilgili bir problemdir. Bu yaş grubundaki kadınların yüzde 2,2 ila 26,7’sine bu teşhis konulmuştur. Tanısı konmamış pek çok PCOS’lu kadın olduğunu düşünülmektedir. Polikistik Over Sendromu (PCOS); yumurtalıkları, östrojen üreten üreme organlarını ve adet döngüsünü düzenleyen progesteron hormonlarını etkilemektedir. PCOS’ u anlatmadan önce yumurtalıkların işlevine kısaca değinelim. Yumurtalıklar, bir erkeğin spermi tarafından döllenmesi için yumurtaları serbest bırakır. Her ay yumurtanın salınması durumuna yumurtlama denir. Folikül uyarıcı hormon (FSH) ve luteinize edici hormon (LH) yumurtlamayı kontrol etmektedir. FSH, yumurtalığı, bir yumurta içeren bir kese olan bir folikül üretmek için uyarır ve daha sonra LH, olgun bir yumurta bırakması için yumurtalığı tetikler. Yumurtalıklar ayrıca androjen denilen az miktarda erkek hormonu üretir. PCOS durumuda, overleri ve yumurtlamayı etkileyen bir “sendrom” veya semptom grubudur. PCOS’u oluşturan 3 ana özellik :
  • Yumurtalıklarda kistler
  • Yüksek düzeyde erkek hormonları
  • Düzensiz veya atlanmış regli dönemleri
PKOS’ta, birçok küçük, sıvı dolu keseler, yumurtalıkların içinde büyür. “Polikistik” kelimesi “çok sayıda kist” anlamına gelmektedir. Bu keseler aslında her biri olgunlaşmamış yumurta içeren foliküllerdir. Yumurtalar asla yumurtlamayı tetikleyecek kadar olgunlaşmaz. Yumurtlama eksikliği östrojen, progesteron, FSH ve LH seviyelerini değiştirir. Östrojen ve progesteron seviyeleri normalden düşükken, androjen seviyeleri normalden yüksektir. Ekstra erkek hormonları adet döngüsünü bozar, böylece PCOS’lu kadınlar normalden daha az menstrüasyon dönemine girer. PCOS’a neyin sebebiyet verdiği tam olarak bilinmemektedir. İNSÜLİN DİRENCİ PCOS’lu kadınların yüzde 70’inden fazlasında insülin direncine gözlemlenmektedir, bu da hücrelerinin düzgün bir şekilde insülini kullanamadığı anlamına gelir. Aynı zamanda, genellikle vücutlarında inflamasyon seviyelerinde artış vardır. Fazla kilolu olmak iltihaplanmalara da katkıda bulunabilmektedir. Yapılan çalışmalar, bu durumu yüksek androjen seviyeleri ile ilişkilendirmiştir. Çoğu kadında 20’li yaşların başlarında belirtiler oluşmaktadır. Belirtilerden ikisinin bulunması PCOS olabileceğinin göstergesi olarak sayılır. En yaygın PCOS semptomları:
  • Düzensiz adet döngüsü
  • Ağır kanama
  • Aşırı kıllanma ( hirsutizm )
  • Akne
  • Kilo alımı ( PCOS’lu kadınların %80’inden fazlası hafif şişman veya obezdir )
  • Kellik
  • Derinin koyulaşması
  • Seste kalınlaşma
  • Çocuk sahibi olamama
  • Yorgunluk
VÜCUDU NASIL ETKİLER? Normalden daha yüksek androjen seviyelerine sahip olmak doğurganlığınızı ve sağlığınızın diğer yönlerini etkileyebilir. -PCOS’lu kadınların yüzde 80’i aşırı kilolu veya obezdir. Hem obezite hem de PCOS, yüksek kan şekeri, yüksek tansiyon, düşük HDL (“iyi”) kolesterol ve yüksek LDL (“Kötü”) kolesterol riskini arttırmaktadır. Bu faktörlerin birlikte gözlemlenmesine metabolik sendrom denir ve kalp hastalığı, diyabet ve felç riskini arttırır. - Hem hormonal değişiklikler hem de istenmeyen kıllanma gibi belirtiler duygularınızı olumsuz yönde etkileyebilir. PCOS’lu birçok kişi depresyon ve endişe ile karşı karşıya kalmaktadır. - Hamile kalmak için yumurtlama döneminin olması gerekir. Düzenli olarak bu dönem olamayan kadınlarda hamile durumu zorlaşmaktadır. Polikistik over sendromu, kadınlarda bu duruma olumsuz bir etken olabilmektedir. PCOS normal adet döngüsünü bozar ve gebe kalmayı zorlaştırır. PCOS’lu kadınların yüzde 70 ila 80’inde doğurganlık sorunları var. Bu durum aynı zamanda hamilelik komplikasyon riskini de artırabilir. PCOS’a sahip kadınların, erken doğum yapma riski olmayan kadınlara iki kat daha fazladır. Ayrıca düşük/yüksek tansiyon ve gebelik diyabeti riski daha yüksektir. Ancak PCOS’lu kadınlar yumurtlamayı iyileştiren doğurganlık tedavileri ile sağlıklı bir biçimde hamile kalabilir aynı zamanda hamilelik sürecini iyi ve rahat geçirebilirler. Vücut ağırlığını normalde olması ve kan şekeri seviyesini düşürmek, sağlıklı bir hamilelik olasılığını oldukça fazla artırmaktadır. PCOS tedavisi kilo kaybı, diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişiklikleriyle başlamaktadır. Vücut ağırlığınızın sadece yüzde 5 ila 10’unu kaybetmek adet döngüsünü düzenlemenize ve PCOS semptomlarını iyileştirmenize yardımcı olabilmektedir. Kilo kaybı ile aynı zamanda kolesterol seviyesini iyileştirebilir, insülin direnci azaltabilir ve kalp hastalığı ve diyabet risklerini azaltabilir. PCOS için diyetleri karşılaştıran çalışmalar, düşük karbonhidratlı diyetlerin hem kilo kaybı hem de insülin seviyelerini düşürmede etkili olduğunu bulmuştur. Çoğu karbonhidratı meyvelerden, sebzelerden ve tam tahıllardan alan düşük glisemik indeks (düşük GI) diyeti, adet döngüsünü normal kilo verme diyetinden daha iyi düzenlemeye yardımcı olur. Birkaç çalışma, haftada en az üç gün 30 dakikalık orta şiddette egzersizin PCOS’lu kadınların kilo vermelerine yardımcı olabileceğini göstermektedir. Egzersizle kilo vermek aynı zamanda yumurtlama seviyelerini de arttırmaktadır. BESLENMEDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER 1- Nişastalı ve rafine şeker içeren gıdaların tüketimi sınırlandırmalı. 2- Kurubaklagil, badem, yeşillikler vb yüksek lifli besinleri tüketmeye özen gösterin 3- Günde en az 5 porsiyon meyve/sebze tüketmeye çalışın 4- Zerdeçalın antiinflamatuar etkisi mevcuttur. Yemeklerinize ilave edebilirsiniz 5-Haftada en az 2 kez balık tüketin. Omega 3’ün antiinflamatuar etkisi olup PCOS u azaltmada oldukça etkili bir yeri vardır 6-İşlenmiş et ve et ürünlerinden uzak durun 7- Yüksek fruktoz mısır şurubu içeren ürünleri tüketmeyin 8- Kızartma gibi sağlıksız pişirme yöntemlerini kullanmayın 9- Haftada en az 150 dakika egzersiz yapmaya çalışın 10- Sağlıklı yağ asidi kaynaklarını günlük beslenmenize dahil edin. Örneğin; zeytinyağı, badem, ceviz, avokado gibi.. 11- Antiinflamatuar besinlerin tüketimine özen gösterin. 12- Sindirime yardımcı diyet lif kaynaklarını günlük beslenmenize ekleyin. Duygu UPÇİN