Tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Ödemiş, o günlere ışık tutan eserleri de kalbinde barındırıyor. Ödemiş’te yapımı devam eden Rahmanlar Barajı havzasında yer alan bölgede birçok yerleşim yeri olduğunu ve bu bölgede çok fazla tarihi kalıntı bulunduğunu belirten Ödemişli bilim insanlarından Prof. Dr. Ülkü Altınoluk, konuyla ilgili Ege Telgraf’a açıklamalarda bulundu. “Orada baraj suyu altında kalacak köyler var. Bu köyler çok karakteristik özellikler taşıyor” diyen Prof. Dr. Altınoluk, “Dereuzunyer, Derebebekler yerleşimleri sürdürülebilir özellikleriyle özgün yerlerdir. Şu anda çalışmalar devam ediyor. Ancak yaptığım gözlemlerde burada bulunan antikiteye ait devşirme malzemelerin yani Roma, Bizans ve Osmanlı dönemi eserlerinin de moloz işlemi görerek heba edildiğini fark ettim. Açıkçası bunları görünce hem çok şaşırdım hem de çok üzüldüm. Hemen akabinde müzeler müdürlüğüne, emniyete ve jandarmaya gerekli bilgilendirmeyi yaptım. Umarız ki o eserlere bir zarar gelmez” dedi. prof-dr-altinoluk-uyarilarda-bulundu-rahmanlar-baraj-havzasinda-antik-koyler-var

‘GEÇMİŞE İLİŞKİN ESERLER’

Yapılan çalışmalarda elde edilen sepet, saplı hamur tahtası, zeytinyağı ibriği, küp, testi, bulgur değirmen taşı, dokuma aracı gibi malzemelerin yerleşimlerdeki geçmiş yaşama ilişkin önemli veriler sağladığını belirten Prof. Dr. Altınoluk, bölgenin önemine ilişkin bilgiler verdi. Altınoluk, “1947 yılında tamamlanan Ödemiş İmar Planında bölgeye çıkan bu köylere giden yol, plan üzerinde ‘Üzümlü Dere Köyleri’ olarak tanımlanmıştır. Bu köyler, Rahmanlar Deresi üzerinde yer almaktadır. Bu köylerdeki yapılarda kullanılan antikiteye ait devşirme malzeme ile birlikte, yakın çevrede de antik dönem eserleri bulunmaktadır. 2013 yılında yapımına başlanan barajın suları altında kalacak olan bu köyler, yakındaki Üzümlü Köyü’nden ayrı düşünülmemelidir. Yolların kavşak noktasındaki Üzümlü Köyü Rahmanlar Çayı üzerindeki Yalnızdeğirmen Köprüsü vasıtası ile bölgenin önemli kenti Hypaipa’ya bağlanmaktadır” ifadelerini kullandı.

Bizans eserleri var

Daha önce yaşanan bir selde Yalnızdeğirmen Köprüsü’nün hasar gördüğünü de aktaran Prof. Dr. Altınoluk, “Onarım yapılan köprüde dönemin izleri hala görülebilmektedir. Üzümlü’de, yıkılan eski köy camisinin temelinden çıkan ve kiliseye ait olabileceği düşünülen, günümüzde köy kahvehanesinin bahçesinde bulunan ve birçoğunun kaybolduğu söylenen Bizans eserleri bu bölgenin antik dönemlerde de önemli olduğunu göstermektedir. Bu yerleşimlerden alacağımız, kullanarak değerlendirebileceğimiz bilgiler bulunmaktadır. Geçmişe yönelik incelemeler yapıldığında buradan yol mirasını, yaşam dokusunu, konut özellikleri gibi birçok veri elde edebiliriz. Bunun yanı sıra Yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli tarımsal ürünlerin yetiştirilmesi ve işlenmesindeki düşünceler, değirmenler, yağhaneler; endüstriyel miras olarak tanımlanabilir” dedi.

HYPAİPA’YA DAYANIYOR…

“Bu köyleri diğerlerinden ayıran özelliği yaz kış akan deresi ile dere kenarına dizilmiş değirmenleridir” diyerek açıklamalarını sürdüren Altınoluk, “Roma İmparatorluk döneminde en üst düzeye ulaşmış olan Hypaipa’da, Üzümlü yönüne giden yol üzerinde bulunan Cin Köprüsü yanındaki taş örgü su kanalı, büyük olasılıkla o dönemde Rahmanlar Deresi’nden kente temiz su getirmek için yapılmış olabilir. Rahmanlar Deresi boyunca 1940’lı yıllara kadar her mevsim çalışan ilk ikisi Ortaköy’den önce sıra sıra değirmenlerin en büyüğü ‘fabrika’ olarak tarif edilen, Üzümlü ile Dereuzunyer Köyleri arasında kalan, müşterilerin konaklayabilecekleri odaları da bulunan binadır.‘Kompirin Değirmeni’ olarak bilinen bu değirmen ya da yağhane baraj su toplama havzasında kaldığından 2014’te yıkılmıştır. Binaya yapımından sonra zeytinyağı işliği de eklenmiş bu endüstri yapısı ‘değirmen-zeytinyağı işliği’ olarak iki işlevi bir arada sürdürmüştür. Görgü tanıkların ifadesine göre burada ezilen zeytinler kıl torbalara konulup bunlar üst üste dizilir, üzerine sıcak su dökülerek insan gücüyle baskı kolu döndürülerek yağ elde edilirmiş” açıklamalarında bulundu.

DERS ÇIKARILMALI’

Son olarak geçmişten günümüze birçok mirası kalbinde barındıran bu yerleşim yerlerine sahip çıkılması konusunda çağrıda bulunan Prof. Dr. Ülkü Altınoluk, “Özgün değerlere sahip bu köylerde belgesel, etnoarkeoloji, fotoğraf, film, resim gibi farklı ilgi alanlarında çalışmalar yapılmalıdır. Köylerdeki belge niteliği taşıyan eserler ve belgeler toplanarak kayıt altına alınmalı, değerlendirilmelidir. Bize değerlendirebileceğimiz birikimleri ileten bu ve benzeri yerleşimlerdeki bilgiler korunmalıdır. Buralardaki ekoloji, sürdürülebilirlik, flora, fauna bilgileri insanlığın ve doğanın birikimleri sonucu oluşmuştur. Bugün bize düşen görev bütün bu birikimlerden dersler çıkarmak, bu bilgileri gelecek kuşaklara aktarmak olmalıdır” diye konuştu. Yağmur Gülü / Özel Haber