İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Yeniliğe Davet” sloganıyla tüm Türkiye’yi geleceği inşa etmeye çağıran İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin dördüncü gününde İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan da bir sunum yaptı. Ercan, “Kahramanmaraş Depremi Işığında İzmir’in Deprem Çekincesi. Ne Yapmalı?” başlığı altında bazı önemli bilgiler verdi. Hata depremde değil Kahramanmaraş'ta gördüklerinin savaş alanını yansıttığını aktaran Ercan, “Türkiye bunun üstesinden mutlaka gelecektir ama yıllarını alacaktır. Türkiye deprem ülkesidir. Günün birinde depremler olmuyorsa yer diriliğini yitirmiş demektir. O zaman yaşam da yok demektir. Depremin hep korku boyutuyla ilgilendik. Depremin üç tane bileşeni vardır. Sarsıntı, ısı ve ışık. 60 yıldır bilimle uğraşıyorum. Toplu iğnenin başı kadar bir hata görmedim. Çünkü deprem olmasa Meles Ovası olmazdı, Gediz Irmağı olmazdı. Manisa’daki, Aydın’daki jeotermal alanlar olmazdı. Memba suları olmazdı. Maden yatakları, petrol yatakları, dağlar, ormanlar olmazdı. En güzel incirin çıktığı, zeytinin yetiştiği Ege olmazdı. Bunları hep depremler yapıyor, yeri biçimliyor. Depremleri bir öcü gibi görüyoruz. Hata depremde değil. İnsanoğlu olmadan da deprem vardı” dedi. “Doğa asla affetmez” Türkiye’nin yer dayanımı ile depremden etkilenme alanlarını harita üzerinde gösteren Ercan, “Bizler depremlerin nerelerde ve hangi büyüklükte olacağını biliriz ama zamanını henüz bilemiyoruz. Kahramanmaraş depremi tarım alanlarında en büyük yıkımı yaptı. Doğada öyle bir denge var ki siz imar barışından kendinizi affettirebilirsiniz, kaçak yaparsanız görmezden gelebilirler ama doğa asla affetmez. Tarım alanlarına yapılan yapıları doğa günün birinde mutlaka yıkar. Deprem teknik, bilimsel bir konudur. Bu dinle, kaderle izah edilemez, açıklanamaz” diye konuştu. “Gerçeklerle yüzleşmemiz gerekiyor” İzmir’deki olası bir depremde yolların kullanılamaz hale gelmesi durumunda kurtulma şansının çok aza düşeceğini vurgulayan Ercan, Kahramanmaraş ve 11 ilde etkisini gösteren yıkıma ilişkin “Gerçeklerle yüzleşmemiz gerekiyor. Depremi afete dönüştüren üç konu var.  Yeteneksiz yönetimler, ekonominin bozukluğu ve yoksulluk ile eğitim düzeyinin düşüklüğü. Eğer bunlardan bir tanesi ülkede gerçekleşmişse depremin adı afettir. Türkiye’de 6 Şubat’ta bunun bir tanesi değil üçü birden gerçekleşti” dedi.       Prof. Dr. Ercan Kahramanmaraş merkezli depremlere de değinip, "İlk deprem saniyede 5.6 kilometre hızla Malatya ve Elazığ'a gitti. Diğer yerleri sarstı. İkinci deprem ise Kahramanmaraş'ı, Elbistan'ı, Adıyaman'ı yıktı. Bu arada bölgedeki bütün yapıları yıprattı. Üçüncü deprem Hatay'ı yerle bir etti. Üç türlü yıkım gördük. Yapısal sorunlu yıkımlar, yer sorunlu yıkımlar ve deprem işleyişli yıkımlar. Kahramanmaraş depreminde yer sorunlu yıkılmaların oranı yüzde 60'dır. Tarım alanlarında yapılaşma olduğu için yerden gelen sorunlarla yıkıldı. Göçük yapıdan sağ çıkma oranı yüzde 17'dir. Yoğruk yapıdan sağ çıkma oranı daha yüksektir. Esnek yapıda ise herkes kurtulur. Depremin etkilediği konutların yüzde 11'i ağır yaralı ya da göçük, yüzde 18'i orta yaralıdır. Bana göre hasarsız atlatanlar bile onlar artık çekinceli yapılardır. İzmir'de ise eğer depremin süresi 5 saniye uzasaydı, şu anda Karşıyaka, Bostanlı, Mavişehir'de 11 ilde gördüğümüz yıkıntıların benzerini yaşayacaktık. O yapılar şu anda çok yorgun. Deprem gördüler. Yer de deprem gördü ve çok yorgun. İzmir'de gelecek bir depremde o deprem görmüş konutlar aynı dirençle karşılık veremeyecek. İzmir'de büyük bir depremde 300 bin kişinin göçük altında kalması şaşırtıcı olmaz" ifadelerini kullandı.