Yapılan araştırmaların Türkiye’de obezite sıklığının her geçen gün arttığını ve toplumdaki obezite sıklığı açısından Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada olduğumuzu gösterdiğini işaret eden Medical Park Adana Hastanesi’nden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Nur İzol Torun, açıklamalarda bulundu.
“Obezite ile mücadelenin ekonomik ve eğitim boyutu da ele alınmalı”
Obeziteyi sadece sağlık sistemi içinde çözmenin mümkün olmadığını, işin sosyal, ekonomik ve eğitim boyutu ile de ele alınacak programların hızla geliştirilerek, bir an önce hayata geçirilmesinin en önemli önceliklerden biri olması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Ayşe Nur İzol Torun, obezite ile mücadelenin önem sırasının en üst sıralarda olduğunu ve bunun en önemli parçalarından birisinin de obezitenin önlenmesi olduğunun altını çizdi.
“Sağlıklı yaşam tarzı alışkanlığı kazandırmak için eğitimler yapılmalı”
Besinlerin hem enerji vermesi hem de vücudun dışarıdan almak zorunda olduğu vitamin, mineral, protein gibi önemli öğeleri içermesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Torun, şunları söyledi:
“Obezitesi olan bireylerin çoğunlukla yüksek enerji içeriği olan ancak besin öğe içeriği açısından fakir yiyecekler tükettiği bilinmektedir. Bu yönüyle obezite, varlık içinde bir yokluk durumu olarak da tanımlanmaktadır. Bu açıdan sağlıklı bireyler, çocuklar ve gençler hedef kitlesi olarak belirlenip, sağlıklı yaşam tarzı alışkanlığı kazandırmak, sürdürmek açısından geniş çaplı eğitimler yapılmalı, okul kantinleri başta olmak üzere, toplu olarak yemek yenilen merkezler sağlıklı gıda tüketimi açısından düzenlenmelidir. Toplumun egzersiz yapabileceği uygun alanlara ulaşımı açısından düzenlemelerin yapılması da bir diğer önemli çalışma alanı olmalıdır. Sağlıklı beslenmek ve sağlığı sürdürmek, özetle sağlık hakkı bir insan hakkıdır.”
“Obezitede pek çok faktör iç içe girerek etkili olabiliyor”
Bir sağlık sorunu olarak obezite bazı endokrinolojik hastalıkların bir sonucu olarak görülebilse de, çoğu bireyde tek bir nedenden bahsetmenin mümkün olmadığını dile getiren Prof. Dr. Ayşe Nur İzol Torun, “Çoğu zaman psikiyatrik, metabolik, yaşam tarzı, sosyal çevre, stres, uyku bozuklukları gibi pek çok faktör iç içe girerek etkili olabilmektedir. Bu karmaşık sorunun çözümü için bireylerin obezite olgularını çok yönlü değerlendirme deneyimine sahip olan merkezlerde değerlendirilmesi en ideal olandır. Bu merkezlerde hekimin yanı sıra, psikolog, egzersiz ve diyet uzmanları obezitesi olan bireyi olması gerektiği gibi çok yönüyle değerlendirmekte ve tedavi sürecini düzenlemektedir. Ülkemizde de bu açıdan geliştirilen ve geliştirilmekte olan merkezlerin sayısı hızla artmaktadır” şeklinde konuştu.
“Öncelik toplum sağlığını koruma hedefi olmalı”
Obezite ile mücadelede birey bazında ilaç tedavilerinin de gündeme geldiğini vurgulayan Prof. Dr. Ayşe Nur İzol Torun, "Ülkemizde ve dünyada uzun süredir kullanılmakta olan ya da henüz kullanıma giren anti-obezite ilaçlarına gerekmesi halinde bir uzman tarafından başlanması, tedavi açısından umut vermektedir. Nihayetinde tüm bu yaklaşımların başarısız kaldığı bireylerde, özellikle de obezite ilişkili yandaş hastalığı olanlarda cerrahi tedavi de gündeme gelmektedir" dedi.
Obezitenin ülkemiz için önemli bir toplum sağlığı sorunu olduğunu ve giderek daha da büyük boyutlar kazandığını vurgulayan Prof. Dr. Torun, “Obezite ile mücadelede önleme amaçlı çalışmalar, öncelikli toplum sağlığını koruma hedefi olmalıdır. Bir diğer hedefimiz de obezitesi olan bireylerin hak ettikleri uygun tedavi şansına kavuşacakları obezite tedavi merkezlerinin yaygınlaştırılmasıdır” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.