Korona virüsü (Covid-19) tüm ülkede etkisini hissettirirken uzmanlar tedavi kadar, önleyici uygulamaların da önemine değiniyor. Virüse karşı alınacak önlemlerde bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi, ilk yapılması gerekenlerden. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Başkan Vekili Prof. Dr. Harun Raşit Uysal ile doğru beslenmenin nasıl olması gerektiğini konuştuk. Uysal bu tür kaos ortamlarının hileli gıda satanlar için bulunmaz fırsat yarattığının altını çizerek vatandaşı uyardı. Prof. Dr. Uysal ambalajlı ve güvenilir markalı ürünlerin tercih edilmesi gerektiğini söylerken, asgari ücretle bunun sağlanmasının zor olduğunu hükümetin gerektiğinde bu konuda inisiyatif alarak vatandaşın sağlıklı ve doğru gıdayla buluşturması gerektiğini belirtti. Doğru gıdanın öneminden bahsediyorsunuz. Nelere dikkat etmeli vatandaş bu süreçte? Doktorların alanına fazla girmek istemiyorum. Ancak bizim çalışma alanımız gıda, mikrobiyoloji ve hijyen konularını biliyor, ders olarak okutuyoruz. Bu konuda konuşma cesaretini kendimde buluyorum. Meyve ve sebze tüketimi çok önemli. Ancak bunları da tüketirken tarım ilacı kalıntısı içermeyen organik gıdalara yönelmek çok önemli. Yine iyi tarım uygulamaları sonucunda elde edilen gıdalar bu süreçte tüketime daha uygun. İlaç atılmış olsa dahi bunlar giderildikten sonra pazara sürülen sebze ve meyvelere yönelmek önemli. Yediklerimizin içinde C, E, A ve D vitaminleri bulunmalı. Bizim güçlü kalabilmek için bu vitaminlere ihtiyacımız var, bunlar bağışıklık sistemini güçlendiriyor. C ve B vitaminleri meyve, sebze ve yeşilliklerde var. A ve E vitaminleri ağırlıklı olarak tereyağı gibi yağlı süt ürünlerinde, deniz ürünlerinde ve et ürünlerinde bulunuyor. Margarinlerin tüketimi önerilmiyor. Bunun dışında zeytinyağı gibi sıvı yağlarda bulunuyor. Omega 3 yağ asitleri de süt ürünlerinde ve balıklarda var. Yine probiyotik değerleri olan, yoğurt, ayran ve kefir gibi gıdaları tüketmeliyiz. Aslında her zaman yememiz gereken şeyleri yiyeceğiz. Akdeniz tipi beslenme bu virüse karşı daha güçlü olmamızı sağlıyor. Hileli ürünlerle ilgili Türkiye’nin büyük bir sorunu var bildiğiniz gibi. Bu süreçte bunlar risk yaratıyor mu? Elbette büyük bir risk. İlk olarak baktığımızda sabit gelirli insanların, maaşlarının tahmin edemedikleri kadar kısmını sağlık ve hijyen maddelerine harcamak durumunda kaldığını görüyoruz. Dolayısıyla bu gruptaki insanlarımızın bu süreçte gıda harcamalarına istese de para ayıramayacak. Yine bakıyoruz, kahvehane, kafe, meyhane gibi bir takım işletmeler kapatılmış durumda. Bu doğru bir önlemdi ancak burada çalışan yüz binlerce insan geçici süreyle de olsa işsiz kalmış durumda. Dolayısıyla var olan işsizler ordusuna bu insanlar da katıldı. Bunlar da gıda harcamalarına yeterince bütçe ayıramayacak. Yani ortaya çıkan bu tablo, hileli gıdalar üreten fırsatçılar içi bulunmaz bir fırsat sunabilir. Ne gibi hilelerle karşılaşabiliriz? Bu ürünlerden korunmak için vatandaş nelere dikkat etmek gerekiyor? Bilindiği gibi fırsatçılar tarafından arısız bal üretiliyor. Fruktoz şurubu ve aromayla bal üretiliyor. Nişasta ve margarin ile sütsüz peynir yapılıyor. Yine aynı şekilde pek çok üründe tağşiş yapıldığını, katkı maddeleriyle gıdaların bozulduğunu görüyoruz. Bunlar insan sağlığı için her zaman risk oluşturuyor. Son dönemde de metabolizmayı ayakta tutmak isterken bu gıdalar nedeniyle daha da yıkıma müsait bir duruma gelinebilir. Çünkü hileli gıdalar her şeyden önce insanların bağışıklık sistemini çökertiyor. Ki bağışıklık sisteminin ayakta kalması hayati önem taşıyor. Her zaman sağlıklı gıda tüketmenin önemine değiniyoruz. Ancak bu süreçte vatandaşlarımızın bir doz daha fazla yediklerine dikkat etmesi gerekiyor. Ambalajlı, etiketli ve güvenilir markaların ürünlerine yönelmek kurtarıcı olacaktır. Sebze ve meyve tüketiminde de söylediğimiz gibi organik tarım ile iyi tarım uygulamaları şeklinde üretilen gıdalara yönelmeli. Bunlar içinde mutlaka ürünlerin üstünde etiket bulunur. Tarım ve Orman Bakanlığı ile teftiş yapan firmanın verdiği iki standart etiketin olduğu ürünler organik ya da iyi tarım ürünüdür. Bunlara bakarak ürün almalıyız. Her zamankinden bir kat daha fazla dikkat etmek gerekir. Tarım ve Orman Bakanlığı düzenli aralıklarla ifşa listesi hazırlıyor. Bunlar dikkate alınmalı, bu listede adı bulunan firmaların ürünleri tüketilmemeli. Vatandaşlarımız her şeyden önce sokakta, cami önlerinde ya da dükkanlarda açık şekilde satılan gıdalardan uzak durmalı. Bizim 81 milyon insanın bağışıklık sistemini güçlü kılmamız gerekiyor. Hileli gıdalardan bahsediyor, vatandaşların dikkat etmesi gerektiğine dikkat çekiyoruz. Burada yine sanırım hükümete ve yetkililere de önemli görev düşüyor? Evet, içinde bulunduğumuz dönem, denetlemenin en fazla yapılması gereken dönem. Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde il ve ilçelerde çalışan çok sayıda su ürünleri, gıda, ziraat mühendisleri, teknikerler ve veterinerler var. Bu insanlar çok yoğun bir çalışma gösteriyor. Ancak baktığımızda normal zamanlarda bile bu çalışanların sayısı asla yetmiyor. Çünkü Türkiye’de 500 bin civarında gıda üretimi ya da satışı yapılan iş yeri var. Ve şuan bir kaos ortamı var. Bundan dolayı da bakanlık bünyesinde çalışan 60 yaş üzerinde olan veya kronik hastalığı bulunan kişiler idari izinli sayılıyor. Dolayısıyla tarım teşkilatlarında önemli oranda bir azalma var ister istemez. Yani yetkililer iyi çalışsa bile normal zamanda yetişemediği bu hileciliğe kaos ortamında daha az çalışanla yetişmeye çalışıyor. Evet, çok daha fazla denetleme yapılmalı ama eldeki süreçte yapılabilecekler de belli. Bu nedenle vatandaşa çok görev düşüyor. Hepimiz kendimizi bakanlığın bir çalışanı gibi düşünmeli, hileli ve ucuz gıdalardan uzak durup bunları Alo 174 Gıda Hattı’na bildireceğiz. Son olarak vatandaşların neler tüketeceği ve nasıl seçerek tüketeceğini konuşuyoruz. Ancak baktığımızda nüfusun asgari ücretle çalışan bir ülkeyiz. 2 bin 300 lira maaşla bu gıdaları bulup tüketmek mümkün mü sizce? Türkiye daha önce gelir dağılımında adalet sağlamalıydı. İşsizliği gidermeli, iş bulan insanlara da insanca yaşayabileceği bir maaş verilmesini sağlamalıydı. Köylüleri kalkındırarak köylerde kalmasını sağlaması gerekiyordu. Sağlıklı gıdaya ulaşımı temin etmeliydi. Ancak baktığımızda bu alanda ülkemiz treni biraz kaçırdı. Üretim ekonomisini terk ederek tüketim ekonomisine geçti. Virüsten önce bunları sağlamalıydık. Hileli gıda üreten şarlatanların kullandığı damar da tam olarak bunların eksik olması. Evet bu şartlarda, asgari ücretle geçinmeye çalışan kişilerin bu gıdalara ulaşması oldukça zor. Yine de bu şartlarda bunu konuşmak yerine neler yapabileceğimizi düşünmeliyiz. Bu aile dayanışmasıyla bir miktar üzerinden gelinebilecek bir süreç. Bunun dışında hükümet bu anlamda inisiyatif alarak ihtiyaç sahiplerini sağlıklı gıdayla ucuz şekilde buluşturabilir. Marketlerle, üreticiyle anlaşarak sübvanse edilip ihtiyacı olan vatandaşlara sistem dahilinde yardımda bulunulabilir. Devletin bunu sağlaması, hepimizin vergisiyle yapılacak. Böyle bir şey yapılırsa benim hakkım helal olsun derim ve eminim tüm Türkiye’de aynı tepkiyi vererek dayanışma sağlayacaktır. Utkucan Akkaş / Özel Haber