Nihat AK/EGE TELGRAF- Tarım, gıda ve gıda güvenliğinin önemi şiddetini arttıran iklim kriziyle ortaya çıktı. Pandemi sırasında ülkeler, sınırlarını bırakıp vatandaşlarının gıda ihtiyacını karşılamak için büyük bir çalışma ortaya koydu. “Sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliği için Türkiye'nin aldığı önlemler amacına yönelik fayda sağlamadı” tartışması her geçen gün büyüyor. Üretici ve tüketiciyi koruması gereken tarım politikalarının tam tersine sanayiciyi kolladığı vurgulanıyor. 

TARIMSAL PLANLAMA EKSİK 

Planlı tarımın altının gerektiği gibi doldurulmadığını vurgulayan Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) İzmir Şube Başkanı Dr. Hakan Çakıcı, “Sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliğinin önemi son dönemde daha fazla anlaşılır oldu. İki ülkenin savaş halinde olduğu coğrafyadan tahıl çıkarılmaya çalışılıyor. Tahıl koridorundaki gelişmelere dünya odaklanmış durumda. Gelişmiş ülkeler milli tarımını destekleme yönünde önemli çalışmalara imza atıyor. Bir süredir planlı tarım Türkiye’nin de gündeminde. ‘Planlı tarım yaptık yapıyoruz’ deniyor. Ama ülkemizdeki planlı tarımın altı dolu değil. Tarımsal Üretimin Planlanması" kararı eksik ve hatalıdır!” dedi. 

400 TL olan nikah ücreti, sığınmacılar için 25 kat artırıldı 400 TL olan nikah ücreti, sığınmacılar için 25 kat artırıldı

“ÇİFTÇİ ÖNÜNÜ GÖRMELİ”

Üretimde zorlamanın olamayacağına dikkat çeken Dr. Çakıcı, “Bir yönetmelik kararıyla tarımda izin almadan üretim yapma döneminin bittiği anlamı çıkartılıyor. Çiftçi Kayıt Sistemi'ne (ÇKS) kayıtlı olmayan arazilerin durumunun tespiti konusunda da sorunlarla karşılaşılması büyük olasılıktır. Çiftçilerin tercihlerini ve ekim yapacakları ürünleri dikkate almadan, örneğin arpa ekecek bir üreticiye kanola ekimi dayatmak, pirinç çeltiği ekecek çiftçiyi ayçiçeği ekmeye zorlamak gibi bir zorlamanın sonucu pek başarıya ulaşamaz. Çiftçilerin tarım aleti ve ekipmanların senelerdir üretmekte olduğu ürünlere uygun olması göz önünde bulundurulmalıdır. Ürün ekimi daha plan aşamasındayken fiyatlar belirlenip alım garantisi verilmelidir. Duyurusu yapılan fiyatların hasat mevsiminde enflasyona göre güncelleneceği garantilenmelidir. Veya sabit girdilerinin maliyetlerini sabitleyecek bir çalışma ortaya konulmalıdır. Altı doldurulmamış bir tarım planlaması yasakçılıktan öteye gidemez” diye konuştu.

VAHŞİ SÖZLEŞMELERE SON

Tarım sözleşmelerinin çiftçiyi mağdur ettiğine vurgu yapan Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) İzmir Şube Başkanı Dr. Hakan Çakıcı, “Üretici ve tüketiciyi korumaya, sürdürülebilir bir tarım ile gıda güvenliğini sağlamaya yönelik yapılacak sözleşmeli tarımı destekleriz. Ama yapılan mevcut sözleşmeli tarımlarda bu unsurları pek göremiyoruz. Sözleşmeli üretim modelinde çiftçiyi ve sanayiciyi doğrudan bir araya getiren, üreticiyi koruyan maddeler içermiyorsa tam bir sözleşmeden bahsedemeyiz. Kendi ürününü işleme ve pazarlama imkânı bulamayan çiftçiler için sözleşmeli tarım modeliyle üretim yapmak söz konusu belirsizlikleri en aza indirmek adına bir seçenek haline gelmelidir. Bu yönüyle sözleşmeli tarım tabiri yerindeyse çiftçilere ölümü gösterip sıtmaya razı etmenin bir aracı haline dönmemelidir. Eşitsiz bir yapıda gerçekleştirilen sözleşmeli tarım; firmaların arazi için herhangi bir ödeme yapmadan, işçi istihdam etmeden, doğa kaynaklı risk ve belirsizlikler ile iş kazalarının doğuracağı sorumluluğu çiftçiye transfer ederek, düşük maliyetlerle istediği en iyi hammaddeye ulaşmaya çalıştığı; çiftçinin ise bir anlamda kendi tarlasında her türlü güvenceden yoksun işçiye dönüştüğü bir hal almaktadır. Çiftçiyle sözleşmeli sanayici kurum yaptığı ihlaller karşısında yıldırıcı bir cezai işlemle karşılaşmamaktadır. Sanayici gerek fiyat, gerekse miktar olarak değişiklik yapabiliyor. Aynı ürünün başka bir coğrafyadan temin etme yoluna gidebiliyor. Elinde sözleşmesi olan çiftçi mağdur oluyor. Ama çiftçi sözleşme maddelerine uymadığı takdirde büyük sıkıntılar yaşayabiliyor. Buna vahşi sözleşme deniyor. Tarımsal sözleşmelerin bir düzenlemeyle güvence altına alınması gerekir” ifadelerini kullandı.

YAPTIRIMSIZ ARABULUCULUK OLMAZ 

Her sorunun faturasının çiftçiye kesilmemesi gerektiğini belirten Başkan Dr. Çakıcı, “Belirsizlikler içinde çiftçinin üretime devam etmesini istemek haksızlık olur. Sanayicinin baskın olduğu sözleşmeler çiftçiyi topraktan soğutur. Planlı tarımın altı doldurulmadan, yasakçı üretimle sanayici karşısında mağduriyet yaşayan çiftçi hakkını nerde arayacak? Bizler eksikliklerin giderilmesini beklerken arabuluculuk sistemini başlattılar. Arabulucu, çiftçinin mağduriyetini giderme yetkisi olmadan neyi düzeltebilecek? Çiftçi ‘girdi maliyetlerim yükseldi, hasat mevsiminde fiyatlarım düşürüldü, benim sözleşme yaptığım sanayici yükümlülüklerini yerine getirmedi’ dediğinde arabulucu ortaya nasıl bir çözüm planı ortaya koyabilecek?” diye konuştu.

Kaynak: EGE TELGRAF