Şehitlerimize ağlarken…

Kahreden haber bu kez kutlu Cuma’yı karşıladığımız akşam saatlerinde geldi. Bitlis’te bir helikopterimizin düşmesi s...

Abone Ol
Kahreden haber bu kez kutlu Cuma’yı karşıladığımız akşam saatlerinde geldi. Bitlis’te bir helikopterimizin düşmesi sonucu askerlerimizin şahadeti yüreğimizi bir kez daha kor gibi dağladı. Ben öncelikle Milletimize başsağlığı diliyorum. Peygamber Ocağımız Şanlı Ordumuzun tüm mensuplarıyla, şehitlerimizin acılara gark olan ailelerinin de başı sağolsun. Allah bu Millete bir daha böyle acılar göstermesin. Yüce Türk Milleti, bu toprakları vatan edindiğinden bu yana şehitler veriyor. Bunun ne başı var ne de sonu var. İstiklal Marşı Şairimiz Merhum Mehmet Akif’in dizelerinde söylediği gibi, “Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda.” Bu nedenledir ki, Milletimiz, hemen hemen her zaman şehitlerini toprağa verir, kabine gömer, onları her zaman yad eder. Çünkü, yine Akif’in dediği gibi; “Ey Şehid oğlu Şehid, isteme benden makber, sana aguşunu açmış bekliyor Peygamber.” Evet, şehitlerimizin makamı Cennet ve yerleri ise Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.)’in kucağıdır. Yine Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Allahu Teala (C.C.); “Allah yolunda öldürülenleri (şehitleri) ölüler zannetmeyin, bilakis onlar diridirler” buyurmaktadır. Büyüklerimiz, bu vatanda başta şehitlerimiz olmak üzere, bu toprakları bize emanet ederek ahirete intikal etmiş devlet büyüklerimiz ve ilim insanlarımızın yüzü suyu hürmetine yaşadığımızı ve yaşamaya da nesiller boyu devam edeceğini söylemiştir. Kıyamete kadar da inşallah böyle olacaktır. Peygamberlikten sonra en yüksek makama yükselen şehitlerimizi burada bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Allah bizleri onların şefaatine nail eylesin. Türk Milleti’nin başı bir kez daha sağolsun. *** Türkiyemiz gerçekten zor günler geçiriyor. Dünya ile birlikte bir pandemi vakası yaşıyoruz ki, ne yapacağımızı şaşırdık. Çünkü karşımızdaki düşmanı göremiyor, duyamıyoruz. Bize sadece tedbir almak kalıyor. Tedbirler artınca sıkılıyoruz, zorlanıyoruz. Biraz gevşeyince de ipin ucunu kaçırıyoruz. Alınan son tedbirler inşallah işe yarar. Kısıtlamaları yerinde kullanır, bu virüsün patlamasına inşallah tekrar yol açmayız. Böyle bir şey olduğu takdirde başa dönmüş oluruz ki, bizim için hiç de iyi olmaz. Her birimiz virüsle yaşadığımız bu bir yıllık sürede yakınlarımızı, komşularımızı gerek korona virüs, gerekse tetiklediği hastalıklar yüzünden kaybettik. Lütfen, Türkiye haritasını kaplayan mavi-sarı-turuncu ve kırmızı renkler üzerinden işi magazinleştirerek bu olayı hafife almayalım. Herkes hangi rengin içerisinde yer alıyorsa, onun gereğini yerine getirmelidir. Biliyorum çok sıkıldık, kapalı kaldık, bunaldık. Ama tüm bunlar yaşamdan daha kıymetli değildir. Dikkat etmek birimizin hepimize karşı görevidir. *** Siyasette işler karışık. Koca koca partiler her geçen gün kan kaybediyor. AK Parti’den ayrılan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın ardından, CHP’den Muharrem İnce kendi yolunu çizdi. Önceki gün de İYİ Parti’den Ümit Özdağ istifa etti. Anlaşılan bu isimlerin ardından beraberinde götürecekleri de olacak. Ancak benim anlamadığım şey, bu isimlerin başındaki liderlerin, sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmaları. Enteresan. *** Değineceğim son konu; Menemen’de siyaset-spor çizgisinde yeni gelişmelerin olması. Serdar Aksoy’un tutuklanmasıyla başlayan süreçte, belediyede önce CHP’li, sonra da AK Partili bir meclis üyesinin başkan vekili seçilmeleriyle müthiş bir siyasi kavga yaşanıyor. Hele şöyle belediye meclisine bir göz atıverin. Son gelişme ise benzer bir operasyonun Menemenspor’da gerçekleşmesi. Şimdi de Tahir Şahin ve ekibinin icraatları inceleniyor. Şahin kızgın, öfkeli. Eeee ne demişler, “Gülme komşuna gelir başına.”