Seramik, eski tarihten bugüne bizlere ulaşan el emeği göz nuru bir sanat. Sanat, kültür, bir bilim… İlk seramiğin M.Ö. 6000 yıllarında Anadolu'da üretildiği tahmin ediliyor. Çatalhöyük'teki kazılarda elde edilen seramik parçaları, aradan geçen 8000 yıl boyunca bozulmadan günümüze ulaşmış, bizlere insanlık tarihi ile ilgili ilk ipuçlarını veren en değerli kaynaklardan biri yine bu kalıntılar olmuş… Yapılan seramik fırından çıkınca renkleniyor. Ellerle yaptığınız ve bin bir emekle işlediğiniz ürün daha sonra sizin oluyor. Bunu değerli kılmak için elinden geleni yapan ve hayatını seramiğe adayan Cem Atmaca ile seramiğe dair uzun uzun sohbet ettik. Öyle ki, Atmaca seramiğe kendine özgü yorumunu katan bir usta. Yeni bir teknik geliştirmiş. Bu tekniğe verdiği ad ise Gökkuşağı… Adını Gökkuşağı koyduğu teknik, uygulanan işlem sırasında duman çıkarmadığı için atölyelerde yapılabiliyor. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Anadolu Üniversitesi Seramik Bölümü’nde okudum. Sonrasında Dokuz Eylül Üniversitesi’ne geçiş yaptım ve buradan mezun oldum. Yaklaşık 20 yıldır profesyonel olarak seramikle uğraşıyorum. Hayatımda ne yapmak istediğime karar verdim ve bir anda ‘Ne olursa olsun ben bunu yapmak istiyorum’ dedim. Daha sonra ise bugün artık buradayım. Üretiyorum… Seramikle ilk tanışmanız nasıl gerçekleşti? Seramikle tesadüfen tanıştım. Başka bir bölüm okuyacaktım arkadaşlarım için Eskişehir yazdım fakat çamura ilk dokunduğum an beni çok etkiledi. O anı unutamıyorum. Şekil alması fırından renklerin farklı çıkması beni çok büyülemişti. Adeta sihirli bir dokunuş ile renklerin dahi değiştiği yepyeni bir ürün çıkıyor ortaya. Şimdi o andan sonra bir bakıyorum da hayatımın çok büyük bir bölümünü kaplıyor. Tanışmamızdan sonra hiç kopamadım. Başka bir şey yapamayacağımı anlamıştım. Çok zorlukla karşılaştım ama her zaman üretmek istedim. Bazen vazgeçecek gibi oldum. Atölye açtıktan sonra işlerimin iyi gitmediği oldu. Fakat sonra zaman içerisinde hep kendime aynı şeyi dedim ‘Başka bir şey yapmak istemiyorum’ .Şimdi bir sürü öğrencim var.

DÜNYAYA ESER BIRAKMAK

Peki seramikle beraber ilerleyişiniz nasıldı? Sergileriniz ve ödülleriniz ve projelerinizden bahsedebilir misiniz? Üç kişisel sergi açtım ve birçok ulusal ve uluslararası sergilere katıldım. Sergilerimde genel olarak insan doğa ilişkilerini işliyorum. İnsanın doğadan nasıl uzaklaştığını ve doğaya nasıl yabancılaştığını işliyorum. Birkaç işim sergileme aldı ama yarışmaları çok gerçekçi bulmuyorum. O yüzden katılmıyorum. İzmir Büyükşehir Belediyesi ile ortak projelerde bulundum. Sayın Semih Çelenk hocamızın koordinatörlüğünde farklı sanat dallarından on kişi bir araya geldik. Amacımız hiç sanatla tanışmamış çocuklara ulaşmaktı. Bu çocuklara sanatın ne olduğunu, nasıl yapıldığını anlatmaktı. İçlerinden belki bir sanatçı çıkmayacaktı ama büyüdüklerinde zarar vermeme bilinci oluşturmaktı. 200’den fazla çocuğa ulaştık. Belki de bu çocuklar büyüdüklerinde heykellere zarar veren birisini gördüklerinde uyaracaklar. Özel çocuklarla çalışıyorum, belediyelerle birlikte etkinlikler yapıyorum. Otizmli ve down sendromlu çocuklara mozaik ve seramik yaptırıyorum. Öylesine keyifli ve farklı bir deneyim oldu ki benim için. Bir kız çocuğu vardı… Günlerce bizleri izledi ne yeltendi, ne mozaiğe katıldı. Sonra önce bir taş taşıdı. Daha sonra annesi ile yanımıza geldi birkaç taş daha taşıdı. En sonunda bir de baktım ki çocuk, kendi kendine gelip oynamaya başlıyor. En güzel dönüşlerden biriydi bu benim için. Seramik yapmanın insanlar üzerinde ne gibi etkileri oluyor sizce? Evet, zaten toprak negatif enerjiyi çeker. Toprağın nötrleme özelliği vardır. Siz çamura dokunduğunuzda çamurla sizin aranızda bir enerji alışverişi olur. Negatif enerjinizi alır size pozitif enerji verir. Ortaya somut bir ürün çıkarmak ise insanları motive eder. Bir de işlevsel ürünler olarak kullanıldığından daha da mutlu edici oluyor. Ürettiğini kullanabiliyorsun. Çamur pişip seramik haline geldiğinde dünyada binlerce yıl kalkıyor, yani dünyaya kendinizden bir şeyler, bir imza, bir işaret bırakmış oluyorsunuz. Seramik yetenek gerektiriyor mu? Yetenek elbette var. Mümkün. Bir eseri tarif ettiğimizde hızla yapıyorsa kişi yeteneği vardır. Ama aynı zamanda bir zanaat olduğu için, öğrenilir. Çok çalışarak gelişim sağlanabilir. Her zaman böyledir. Klasikçiyim açıkçası. Sanat eserinin başından sonuna kadar elle yapılması gerektiğini düşünüyorum. Teknolojiyi kullanan sanatçılar da var tabii ki. Artık sanattan çok tasarım ön planda, gerisini nasıl yapıldığına çok bakmıyorlar artık her şeyi yapan makinalar var. Bu bağlamda fikir daha önemli oluyor ama ben eserin içinde ruhu olması gerektiğini düşünüyorum, sonuçta sanatçı yapacağı esere duygularını düşüncelerini yaşanmışlıkları aktarıyor. Eseri yaparken malzemesini ona göre seçiyor. Şekillendirme sürecinde enerji ve duygu alışverişi oluyor. Teknoloji eseri mekanikleştiriyor.

İNDİRGEME TEKNİĞİ

Özel bir tekniğiniz var biraz bundan bahsedelim ‘Gökkuşağı’ tekniği nedir? Deneysel yaptığım şeyler var. Bununla ilgili iki dergide makalem yayınlandı, uluslararası iki sempozyumda poster sunumu gerçekleşti. Gökkuşağı tekniği diye adlandırdığım bir teknik. Lüster ve raku tekniklerini daha kolay uygulama fırsatı veriyor. Tabii ki hiç bir zaman aynı tadı vermez. Sadece benzer renkler ortaya çıkıyor. Çalışmalar yaparken denemeler yapıyordum. Tesadüfi bir şekilde buldum diyebilirim. Daha sonra üzerine çalışmalar yaptım. Makaleler yazdım. Gökkuşağı bir indirgeme tekniğidir. Ancak diğer indirgeme teknikleri gibi özel bir fırına, üçüncü bir pişirime veya duman sağlayıcılara ihtiyaç yoktur. İndirgeme, seramiğin yüzeyine pürmüz aleviyle verilen ani ısı şokuyla gerçekleşiyor. Bu teknikte organik maddeler kullanılmadığı için, gökkuşağı tekniği dumansız bir indirgeme tekniğidir ve kapalı alanlarda çok rahat uygulanabilmektedir. Gökkuşağı tekniğinde daha kontrollü etkiler oluşturmak mümkündür. Raku ve Lüster tekniklerinde renklerin geri dönüşü olmuyor ama Gökkuşağı tekniğinde kırmızı elde ettiniz diyelim, rengi değiştirmek istediğinizde biraz daha işlem yaparsanız renk maviye dönüşür. Renklerden hoşlanmadığınız takdirde fırına koyup pişirdiğinizde renkler sıfırlanır ve böylece tekrar üzerinde oynama yapabiliyorsunuz. Son olarak seramik sizin için ne anlama geliyor? Benim için doğada bulunan dört elementi kullanabildiğimiz tek iş. Önce toprağı suyla buluşturup çamur yaparak, daha sonra hava ile ateşi birleştirerek kuruttuğumuzda elde ettiğimiz en temel, en doğal ürünlerden. Baktığımda benim için çok önemli, görüyorum ki herkes için öyle. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum. Burada bulunan öğrenciler içinde öyle… Sessiz dingin bir hal veriyor. Hala eski teknikler uygulanarak, gömerek pişirilen seramikler var. Binlerce yıldır var olan ve hala yaşamaya devam eden bir sanat… Rana Beyza Öztürk / Özel Haber