İzmir'de örgütlenerek dernek çatısı altında toplanan seyyar satıcılar hedeflerine emin adımlarla ilerliyor. En büyük hedeflerinin kayıt altına girerek resmi esnaf statüsüne kavuşmak olduğunun altını çizen İzmir Seyyar Satıcılar Derneği Başkanı Evren Laçin, artık seyyar satıcı olarak değil, "Sokak esnafı" olarak nitelenmek istediklerini söyledi.

Derneğinizi nasıl kurdunuz? Seyyar satıcılar olarak örgütlenme fikri nasıl ortaya çıktı?

Arkadaşlarımızla bir araya geldik, ne yapabiliriz derken, sorunlarımızı nasıl çözeriz, taleplerimi nasıl ilgili makamlara iletiriz derken kurumsallaştık ve derneğimizi kurduk. Türkiye'de sokak esnafı olarak güzel bir kitleye sahip olduğumuzu fark ettik. Türkiye genelinde 6,5 milyon, İzmir'de faaliyet gösteren 200 bin kadar seyyar satıcı var. Bizim derneğimizin 10 bin üyesi var. Beş dernek ve 6 kooperatifi çatımız altında buluşturmayı başardık. Kooperatife üye arkadaşlarımız da var. Yani aslında 11 kurum olarak bir araya gelip bu oluşumu meydana getirdik.

Faaliyetleriniz, amaçlarınız, gelecek döneme ilişkin hedefleriniz nelerdir?

Seyyar satıcı denince insanın aklına aslında hep görünmez bir kesim geliyordu. Bugün biz bir kurum olarak gerçekten de güzel şeyler yapmaya başladık. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet ve Kalkınma Partisi İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli, İzmir milletvekilleri ile görüşmeler gerçekleştirdik. Artık Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde seyyar satıcılar yasalaşsın diye önergeler veriliyor. Bizlere esnaf gibi bir bütçe ayrılması planlanıyor. Nasıl pandemide mağdur olan esnafa aylık biner lira yardım veriliyorsa, bugün sayemizde seyyar satıcılara da buna benzer bir paket açıklanması için Sayın Cumhurbaşkanımız’a taleplerimizi iletiyorlar. Kurumsallaşınca, örgütlenince resmi makamlar ile de daha rahat görüşebiliyoruz. En son İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile bir dernek yönetimi olarak toplantı gerçekleştirdik. Hep beraber, ortak akıl yoluyla güzel şeyler yapacağımıza inanıyoruz.

Görüştüğünüz kurumlardan neler talep ediyorsunuz?

Taleplerimiz arasında tek tip kıyafet, tek tip modern seyyar araçlar sağlanması gibi önceliklerimiz var. Bugün artık Türkiye'nin çeşitli kentlerinde bu yapılmış, başarılmış. Adana'da, Uşak'ta, Aydın'da, Mersin'de belediyeler bunu yapmış, başarmış. Saydığımızda seyyar esnafı birçok kentte hem kayıt altına alınıyor, hem de sokak çalışanı esnaf arkadaşımıza yer veriliyor. Tek tip deyince aynı zamanda bir kent estetiği, modern bir görünüm yaratılmış oluyor. Böylelikle esnafı hem kayıt altına alıyor, hem belediyemiz, hem kendimiz, hem de devletimiz kazanıyor. Pandemi sürecinde esnafımız da, halkımız da, seyyar satıcılar da zor durumda kaldı. Elbette bu korona virüs salgını sürecinde işini kaybeden arkadaşlarımız oldu. Genele baktığımızda, yıllardır sokakta aynı işi yapan binlerce arkadaşımız var. Haliyle ortaya bir istihdam olgusu çıkıyor.

Toplum genelinde bugüne dek süregelen seyyar satıcı algısını kırabilecek misiniz?

İlerleyen süreçte elbette bu algı kendiliğinden kırılacaktır. Belirli şehirlerde bunun başarıldığını görüyoruz. Neden İzmir'de de bu olmasın? Bursa'da, İstanbul'un çeşitli ilçelerinde tezgahları ve stantlarıyla örnek olan arkadaşlarımız var. Neden İzmir'de de bunu yapmayalım? Her şeyden önce şu seyyar satıcı ve zabıta kovalamacası ortadan kalkar. Haberlerde gördüğümüz bu karşılıklı şiddet olayları hoş şeyler değil. Bizler de rahatsız oluyoruz.

Seyyar satıcılar olarak İzmir'de nasıl bir ekonomik hareketlilik yaratıyorsunuz? Kent ekonomisine nasıl bir katkı sağlıyorsunuz?

6,5 milyon seyyar satıcı dediğimizde yılda 375 milyon liralık bir gelir söz konusu. Biz aynı zamanda devlete istihdam da sağlıyoruz. Bu ciddi bir rakamdır. Türkiye genelinde bu böyle. İzmir özelini düşünecek olursak, aklınıza bir midyeciyi getirin. Tezgahta midye satan birisi, aynı zamanda sadece bir seyyar satıcı değildir. Ekonomiye sağladığı destekleri düşünmek lazım. O arkadaşımız pilavı marketten alıyor, limonu manavdan alıyor, kağıdı matbaadan, poşetlerini poşetçiden alıyor. Yani birçok sektör kazanıyor. Bugün bir seyyar satıcı sayesinde on tane işletmeci ekmek yiyor. Biz bugüne kadar göz ardı edilmiş bir esnaftık, ancak bundan sonra göz ardı edilebilecek biz pozisyonda değiliz. 6,5 milyon satıcı dediğimizde, tamamen kendi, bütçesi, kendi emekleri ile devlete dolaylı yoldan büyük bir katkı sağlıyor. İzmir'de 200 bin seyyar satıcı var ise, aile bireylerimizle birlikte bugün 1 milyona yakın insan sokaktan ekmek yiyor. Biz dev bir aileyiz. İşsizliğin böylesine fazla olduğu bir dönemde, en önemlisi de istihdama büyük bir katkı sağlıyoruz. Hem de işsizliği önlüyoruz. İzmir'in dörtte birinden bahsediyoruz. Aslında bir milyona yakın diyoruz ama bahsettiğimi diğer sektörler ve yan iş kollarıyla birlikte bu rakam daha da yükseliyor.

En büyük önceliğiniz nedir?

Biz her şeyden önce bu kayıt dışı ekonomiyi bitirmek istiyoruz. Yani sanıldığı gibi sadece kendimizi ya da kişisel kazancımızı düşünmüyoruz. Sadece İzmir'de 200 bin seyyar satıcının kayıt altına alındığını düşünün. Şu anda Esnaf ve Sanatkarlar Odası'na kayıtlı 120 bin esnafımız var. Bu resmi rakam. Biz bugün İzmir'de 200 bin ayrı işletme gibiyiz. Kente sağlayacağımız ekonomik girdiyi bir düşünün. 120 bin nerede, 200 bin nerede? Bizim amacımız kayıt altına alınmak. Tıpkı bir dükkan açar gibi, kardeşim ben dükkan açtım, para kazanıyorum, devlete beni kayıt altına alın diyorum. Ben vergimi ödemek istiyorum. Bu aynı zamanda ülke ekonomisine katkı sağlamak, işsizliği önlemek demek. Belediyeler, siyasetçiler bugün bize bu noktada oldukça sıcak bakıyor ve yaklaşımları samimi. Esnaf arasında ayrı gayrı olmamalı. Biz diğer esnafa zarar verecek bir proje üretmiyoruz ki. Gerek seyyar, gerekse var olan kayıtlı esnaf bir olmalı. Biz de esnafız. Esnafın yüzüne baka baka yıllardır sokaklarda mücadele veriyoruz. Onların nasıl zorluk çektiğini en iyi biz biliyoruz.

Bugün İzmir'deki seyyar satıcılar ile kentin kimliği arasında nasıl bir bağ mevcut?

Sokakta seyyar satıcı zaten var. Bu hiç yok olmadı. Bu Osmanlı Devleti'nden bu yana süregelen bir gelenek. Geçmişte tacirler vardı. Şimdi bu evrildi, adı seyyar satıcı oldu. Tacirler günümüzdeki seyyar satıcılardır. Ama ne yazık ki o günden bu yana kentimizde bir çalışma olmamış. Kentimizde yakışır bir şekilde yeni bir çalışma yapılmalı. Mesela yurt dışına gidiyorsunuz, gözünüze hoş gelen bir uygulama oluyor. Onu getirip buraya uyarlamak istersiniz değil mi? Neden bu bizler için de geçerli değil? Yurt dışında da seyyar satıcılar var. Sahil kenarında mısır satan, kestane satan adam zaten orada var. Bırakın da o kayıt altına geçsin. Vergisini versin, işgaliyesini ödesin, kendi sigortasını ödesin. İşletme gibi algılanmak istiyoruz. Biz ülke ekonomisinde oldukça önemli bir yer tutan sektörüz.

Bahsettiğiniz resmi seyyar satıcı olgusunun örnekleri var mı?

Simitçiler, çiçekçiler bunu yaptı. Eskiden her kahve önünde bir simitçi olurdu. Şimdi tüm sokak simitçilerinin artık camekanları var ve halkımız da onlara rahatça ulaşabiliyor. Üstelik kente yakışır bir görünüm de İzmir geneline yayıldı. Zamanla seyyar satıcı algısı da değişiverdi. Bu neden kalan kesim için de uygulanmasın? Korkulduğu gibi esnaf da bundan zarar görmedi. Fırınlarımıza getirdiğimiz katkı ortada. Belediye bugün kendisi sahilde büfeler açıyor. Neden bizler için de özel bir çalışma yürütülmesin? Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin bu seyyar satıcı kavramı var. Gelişmiş ülkeler bunu aştı. Araştırsınlar, baksınlar, Amerika'nın tamamında bile seyyar satıcılık olgusu var. Üstelik orada ülke ekonomisi de kazanıyor, hepsi kayıt altında. Erman Şentürk / Özel Haber